Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '13

 
Kategori
Deneme
 

Renkler Ovası

Renkler Ovası
 

Alıntı


Bir zamanlar aşk masalları anlatılırdı. O masalları dinleyen yürekler kocaman bir deniz olur, gözleri dolup taşardı. O anlatılan aşk insana sıcaklık verirdi. Damarlarda pıhtılaşan kan bir anda çözülürdü. Hastalıklar yok olur, insanın yüzü, sesi, duruşu değişirdi. Hayat kaynağı olurdu anlatılan masallar ve kurulan o sevda köşkleri…

Masallar uzadıkça insan kendini kaybediyor, uzak diyarlara dalıyordu. Uzaklardaki o var olmayan sevgilere gömülüyordu ve yüreğinde, zihninde canlandırıp o canlandırdığı sahnelerde başrolleri oynuyordu. Masallar uzadıkça hayaller de rengârenk bir dünya yaratıyordu. Renklerin dünyası, anlatılan masalların yarattığı renkler ovası...

Mevsimler hep güneşi gösterirdi o masallarda. Karanlık köşeler, karanlık odalar ve karanlık kareler olmazdı. Her şey bembeyaz ve renkli yaratılmıştı. Anlatılan her şeyde mutluluğun gerçek yüzü vardı ve mutluluklarla gelen zamanların resmi çizilirdi. Her an mutlu ve güzelliklerle doluydu... O masallar aslında gerçekte yaşanmış lakin gerçeklerin gün yüzüne vurmayan anlarında, zamanında yalnızlığa sürüklenmişti ve çaresiz bırakılmıştı.

Renkler ovasında can bulurdu sevgiler

İşte o masallara dalan yürekler; aslında kendilerini görmek istedikleri, hayalini kurdukları o yerlerdeydiler!. Renkler ovası ve düşlerin yuvasında... Var oluşların merkezindeydiler. Burası yaşamın diğer yarısıydı, aslında gerçeğin ta kendisi, masallardaki o anlatılan aşk yuvası ve özenle büyütülen sevgi kutupları idi...

Yürekler; bu masalların içinde büyürdü ve istenilen her şey buraya gizlenmişti. Bu rüyadan uyanmamak, hayaller âleminden çıkmamak ve buranın aslında olması gereken dünya olduğunu herkese duyurabilmeyi isterlerdi insan. Burada kalıp gözlerini aşkla sonlandırmak, tanrının bahşettiği o kargaşalı dünyadan uzak kalıp gerçekten var olan dünyaya yerleşmek isterlerdi. Lakin biraz sonra sözcüklerin masalları sonlandıracağını biliyorlardı...

Masallar son bulmadan o hayal gerçek olmalıydı, tadına varmalıydı insan; cümlelerin kurulduğu o mekânları sevgi_siyle gezmek o kelimelerle süslenen duruklara ulaşmak, orada aşkı tatmak... Olmayana ulaşmak... Düşlerin son durağına varabilmek için gözlerini sonsuz ışıklara bırakırlardı... O sonsuzluğun pınarlarında sular içmeyi, denizindeki ulaşılmaz canlıları görebilmeyi durmadan hayal ederdi insan... Lakin biraz sonra masal sona erecekti. Renkler ovası solup gidecekti ışığın yüz karasına!..

Hayır, o aşk masalları bitmemeli, bitmeyecek, gözlerimiz açılmayacak kirlenmiş bu dünyaya... O düşler yuvasında can vermek isterdi yüreğin diğer yarısı... Burada varlığını hissettiği gerçeklerle kalmak için mücadele ederdi. Savaşırdı... Nefes alamaz hale gelirdi. Savaş sırasında düşlerin kapıları olan gözlerini kaybeder, yüreği kirli topraklara geri dönmeye zorlanırdı...

Masallar bitmiş; bir ses dağılırdı; "uyan, uyan" diye...  Renkler ovasına gömülürdü sevinçler, düşler.

….ve gözler can verirdi; kör ve sarhoş açılırdı yaban dünyaya...

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 21
: 523
Kayıt tarihi
: 23.06.08
 
 

Bir şairim belki eşi benzeri bulunmaz belki de ne dediğini bilmez! Sorgular, sualler eder. Kalemi..