Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '07

 
Kategori
Anılar
 

Renkleri öldürmek

Renkleri öldürmek
 

Küçük bir çocukken, kendimden başka hiç bir kalabalığı olmayan,

Küçük dünyamın tek silahı olan ve her nereden bulduysam
Bir kayın dalı sopa ile dolaşırdım her yerde.

Mor tepelikli deve dikenlerinin ve aykırı tüm renkli çiçeklerin,
Başlarını uçurmak için kılıcım,

Küçük dünyamın zor aşılır dağları gibi gözüken tepelerine tırmanma destekçisi,

Belki de bastonuydu o kayın dalı sopam,

Benim için.

Bir gün bahçemizin hemen dışında, henüz çiğdemlerin bile
Sarı yeşil yüzlerini güneşe döndürme yi göze alamadıkları,

Bir erken bahar gününde,

Bir kelebekle karşılaştım, alışmadığım renkleri ile gözümü alan

Kayın dalı silahım ve ben.

Siyah kanatları üzerinde, sarı ve kırmızı benekli,
bir kelebek.

Oysa ben renksizdim bildiğimce. Sarıdan yoksun,

Siyahtan yoksul, beklide kırmızıyı ezberime katmadan.

Ve o kelebek, bu gün bile çözemediğim kaotik uçuşu ile

O siyah fon üzerine,

Sarı kırmızı kanatlarının akıl almaz cazibesi ile dans ediyordu biraz ötemde.

Bir anda istedim onu.
Benim olmalıydı.

Yâda benim bildiğim renklerde uçmalıydı.

Belki de birlikte uçmalıydık.

Bilmiyorum?.

Gerçekte, hangi renklerin uçmaklığı öğretilmişti ve kimin kanatları yetkindi,

Ve hangi yüksekliklerin ortaklığındaydık, ya da değil.

Bilmiyorum?

Ama ben ve iktidarımın,
Uygulayıcısı kayın ağacı sopam,

Düştük peşine tarifsiz bir istekle.
Çok koşturduk ve çok yorulduk birlikte.

İstediğimiz neydi bilmiyorum.

Ama takip ettiğimiz ise yalnız ve kimsesiz bir kelebek.
Siyah üzerine sarı ve kırmızı beneklerden bir çırpıntı hepsi,

Yâ da daha fazlası bilmiyorum.

Hepimiz yorulduk sonra.
Ben, kayın dalı sopam ve siyah üzerine sarı,
Kırmızı beneklerle uçan kimsesiz, sihirli bir çırpıntı hepsi.

Bilmediğim renklerin ürkek kelebeği,

Aldatıcı baharın, erkenci bir gelincik çiçeğinde
dinlenmeyi seçti.

Ben ve sopam bir vuruş uzakta nefes, nefeseliği.

Bir süre birbirimize baktık.. Küçük ve kayıt dışı bir andı bu anlamsız.

Ben kayın dalı sopam

Ve siyah üzeri,

Sarı kırmızı ürkek benek.

Benim yüreğim soluğumda çarparken, kelebeğin ki
Kanatlarında.

Ve ben başka bir insanın elini tutar gibi
Sıktığım kayın dalı sopamı,
Kaldırdım yükseğine

Siyah üzerinde, sarı ve kırmızı çırpıntının.

Ve hangi nedenle biriktirdiğim bilinmez hırsımın sopası,

Sildi renklerini sarı,
Kırmızı ve siyahını.

Belki de, renksiz bir çırpıntıydı hedefim artık,
Yüreğimle aynı tınıda yüksünen.
Ve bilinmez hangi nedenle yüklenen,
Öfkemin şiddetiyle savurduğum kayın dalı
Sopamın isabeti,

İndi güzelim kelebeğin ve kanıksanılmaz sandığım,

Renklerinin üzerine.

Önce sarı kesti soluğunu, sonra kırmızı.
Siyahtı direnen sanırım, sevgisi yitik darbeyle tükenen,

En son hatırladığım kadarı.

Neyi kovaladım, neyi yakaladım ve sonunda aldım.

Ve
neyi öldürdüm bilmeden.

Ağladım çocuk aklımdan, çok sonraya kalan zamanda başında,

Sarının,
Kırmızının

Ve siyahın.

İşte o günden beri,

Hep geç kalmışlık suçu ile
Bulamadığım sarının,

Bulduğum ama elimde tutamadığım kırmızının,

İç çekintisini soluklarım.

Siyaha özenirim,

İnadında olmayı özlerim.

Gözlerindeki siyahı ezberlemeyi isterim yutkunarak.
İsterim hep, enfekte bir yürekle.


CUMA HİKMET

 
Toplam blog
: 26
: 881
Kayıt tarihi
: 07.07.06
 
 

Basın Yayın Yüksek Okulu mezunuyum. Adalar'da yaşıyorum. ..