Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Rumikorman (Korman Türkmen)

http://blog.milliyet.com.tr/rumi

08 Aralık '06

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Renklerle terapi

Renklerle terapi
 

Günlük yaşantımızda hepimizin renklerden etkilendiği bilinen bir gerçektir. Bulunduğumuz mekanlarda canlı renkler bize huzur ve mutluluk verirken, donuk ve soluk renkler ise bizlere sıkıntı verir. Renkler karşısında neden değişik ruh halleri yaşıyoruz? Ruh halimizi, renkler ne yönde etkiler?

Renklerin gizemli dünyasını öğrenmek istiyorsak önce ışığın ne olduğunu anlamamız gerekir. Işık, şekli ve rengi oluşturan, bir tür elektromanyetik enerjidir. Güneş tarafından çeşitli dalga boylarında üretilen bu enerji, cisimlerden yansıyıp, gözümüz tarafından algılandığında, ışığı görmüş oluruz. Aslında çevremizde bulunan ve görebildiğimiz her şey, ışığın bir yansımasıdır. Işık bir cisme çarparak yansıma yapana dek, gözümüzle görebilme olanağımız yoktur. Renk ise, ışığın ayrılmaz bir parçasıdır. Işık, değişik dalga boylarına dönüştüğünde, emildiğinde veya kırıldığında çeşitli renkler ortaya çıkar. Bu tıpkı bir prizmayı güneş ışığına doğru tutmaya benzer. Ne var ki gökkuşağını oluşturan renkler, renk tayfının küçük bir bölümüdür. Gerçekte her rengin bir çok tonu ve çeşidi vardır. Her rengin kendine has bir emme ve yansıtma özelliği mevcuttur. Cisimler ise, güneş ışığını oluşturan renkleri kendi özelliklerine bağlı olarak, emer ve yansıtırlar.

Renk, bir ışık frekansının belli oranda yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkar. Renkleri kendi içlerinde ise, üç temel gruba ayırabiliriz. Birincisi; kırmızı, sarı ve mavi'nin bulunduğu ana renkler grubudur. İkincisi, bu üç rengin çeşitli kombinasyonlarda biraraya getirilmesi sonucunda oluşan gruptur. Örneğin: Sarı+mavi=Yeşil, Kırmızı+sarı=Turuncu, Kırmızı+mavi=Mor gibi. İlk gruptaki renklerle, ikinci gruptaki renklerin karıştırılması sonucunda ise, üçüncü grup renkler oluşur. Renkler, dünyamızda 4 Ana Unsur olan: Hava,Toprak,Su,Ateş ile birebir etkileşimleri vardır. Kırmızı renk Ateş’i, Sarı renk Hava’yı, Yeşil renk Su’yu, Mavi renk ise Toprak’ı simgeler.

Makro uzayda ise, Renk evrenleri vardır ve 2 Ana Renk’den oluşur, bunlar; Kırmızı Ötesi Evrenler ve Mor Ötesi Evrenlerdir. Kırmızı ötesinde yer alan evrenler (cehennemler) sıcak ve yakıcı, Mor Ötesi Evrenler (cennetler) ise huzur verici ve ilahidir.

Renklerin bir başka özelliği ise, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki farklıdır. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk veya itici gelebilir. Veya birine heyecan veren kırmızı, bir diğerine hüzün verebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken, o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Sonuçta her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsurları da içersinde taşır.

Renk bilim nedir ve Nasıl doğmuştur?
Tarihe baktığımızda eski Mısırlıların renklere ve renklerle yapılan şifaya çok önem verdiğini görebiliriz. Bu sebepten Karnak ve Teb gibi tapınaklarda renk kullanmışlar ve renk şifacılığını pekiştirmek için, renk salonları inşa etmişlerdir. Aynı şeyi kadim Hind ve Çin uygarlıklarında da görebiliyoruz. Oradaki şifacı din adamları da insanın yedi katlı doğası ile güneş tayfının yedi rengi arasındaki bağlantıyı temel alarak, bir renk bilim sistemi kurmuşlardır.

1670 yılında İngiliz fizikçi Ishaac Newton, karanlık bir odada güneş ışığının önce bir delikten odaya girmesini sağlamış, sonra bu ışığın önüne bir prizma koyarak parçalanış halini bir beyaz perdeye aksettirerek, yedi rengi elde etmiştir. Newton, beyaz perde üzerindeki renklerin bir sıra ile dizilişine Spektrum Solares (Güneş tayfı) adını vermiştir. Daha sonra güneş ışığını meydana getiren renk tayfı üzerinde araştırmalarına devam ederek, renk bilimini, bir bilim dalı olarak ortaya koymuştur. Newton'dan sonra Chevreul, Helmhotz, Young gibi fizikçiler ve kimyagerler, bu proje üzerine eğilerek çalışmaları hızlandırmışlardır.

Ancak günümüzde fizik ve metafizik alanında yapılan araştırmalar, renklerin bir terapi aracı olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur. Bugün dünyada birçok psikolog ve psikiyatr renkleri bir terapi aracı olarak kullanmaktadır. Dünyanın her tarafında bilinen bir atasözü vardır: "Güneş giren eve doktor girmez." Işık, tabiatın bir ilacı ve en güzel tedavi aracıdır.

Işığın, insanlar ve bitkiler üzerindeki fiziksel etkilerini hepimiz biliyoruz. Kaynağını güneşten alan ışık, elektromanyetik enerjilerle doludur. Bu enerjiler dünyadaki doğal hayatı devam ettirirler. Bitkiler, güneşten gelen enerjiyi yapraklarında bulunan klorofil sayesinde yakalar ve karmaşık moleküllere dönüştürür. Bu da bitkinin canlılığının devamını sağlar. Bu olaya kısaca fotosentez diyoruz. İşte ışık ile hayat arasındaki bağlantı!. Işık eksik ve yetersiz olduğu zaman, canlılar yeterli hayat enerjisini alamayacaklarından kendilerini sağlıksız, mutsuz ve sevgisiz hissederler. Renk terapisi, metabolizmada sağlıklı bir denge sağlamak için renk enerjilerinden faydalanma işlemidir.

Araştırmalar bize göstermiştir ki, insanda bedeni kuşatan elektromanyetik bir alan vardır. Buna Aura veya enerji beden adı verilir. Bedenimizi bulut gibi saran bu enerji alanı, ışık, (renk) elektrik, ısı, ses, manyetik ve elektromanyetik etkiler ile sürekli olarak etkileşimdedir. Ayrıca bu enerji alanı içinde yedi adet de, chakra adını verdiğimiz enerji dağıtım merkezleri vardır. Chakra'lar bedene giren ve beden tarafından yayılan enerjilerin oranlarını düzenlerler. Ayrıca bedendeki fiziksel, duygusal, zihinsel ve ruhsal fonksiyonların yerine getirilmesi için gerekli olan enerjiyi emerek, bunları ihtiyaç duyulan bölgelere dağıtırlar. Her bir chakra ayrı bir renge sahiptir. Chakraların fiziksel bedene doğrudan bağlı oldukları tek yer, salgı bezleri ve omurga sistemidir. Enerji merkezleri vasıtasıyla emilen enerjilerin vücuda yayılması, dolaşım ve sinir sistemlerinin yardımıyla gerçekleşir. Bu yolla tüm organlar, dokular ve hücreler enerjilerden eşit olarak faydalanmış olurlar. İnsanı ayakta tutan bütün bu sistemler ve organlar, enerjiye (belirli renklere) karşı duyarlıdırlar.

İnsanın içinde bulunduğu duygusal değişiklikler (öfke, korku, negatif düşünceler vs.) chakralarda enerji dengesizliği meydana getirir. Burada, belirli bir rengin fazlalığı veya azlığı söz konusudur. Chakraların dengesiz çalışması fizik bedende hastalıkları oluşturur. Eğer bünyemizde herhangi bir denge bozukluğu başgösterirse, bazı renkleri veya renk kombinasyonlarını kullanarak, iç dengemizi tekrar kurabiliriz. Renklerin çevrelerine yaydıkları titreşimler, vücudun elektromanyetik ışınımıyla doğrudan bir etkileşim içindedirler. Söz konusu titreşimler chakralar tarafından emildikten sonra, direkt olarak omurgalara iletilirler. Omurgalara ulaşan bu enerji dolu titreşimler, sinirler yardımıyla gerekli organlara ve dengesi bozulan sistemlere taşınırlar. Böylece fiziksel rahatsızlıklara yol açabilecek olan duygusal ve zihinsel şikayetler en aza indirilir. Renklerle tedavi üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük sorun ise, ihtiyaç duyulan renklerin belirlenmesidir.

Her rengin bir de tamamlayıcı rengi vardır. Örneğin: Kırmızı - Turkuaz. Turuncu - Mavi. Sarı - Mor. Yeşil - Macenta'dır. Terapide renkler bazen tek başına bazen de tamamlayıcı renkleri ile birlikte kullanılır. Bu konu uzmanlık isteyen bir iştir. Çünkü renklerin bilinçsiz olarak kullanılması yarar yerine zarar da getirebilir. Renklerden en iyi şekilde yararlanmak istiyorsak mutlaka bir renk terapistine başvurmalıyız.

Vücudumuzdaki 7 Chakra ve Özellikleri:

1) Temel Chakra: Bel kemiğinin alt kısmında yer alır. Bu chakranın rengi, kırmızı'dır. Temel chakranın görevi insana hayat veren yaşam enerjisinin akordunu kontrol etmektir.

2) Dalak Chakrası: Bu chakra daha çok böbrek üstü bezleri ve böbrek merkezindeki splenik merkezle ilintilidir. Rengi Turuncu'dur. Vücuda fiziksel açıdan, hayat enerjisi ve coşku sağlar. Bunu da sevgiden ve gıdalardan elde ettiği hayat enerjisi ile yapar.

3) Güneş sinir ağı Chakrası: (Solar pleksüs) Böbrek bölgesi ile göğüs kafesi arasında yer alır. Sinir sistemi, karaciğer ve pankreas ile ilgili önemli organları yönetir. Rengi sarı'dır.

4) Kalp Chakrası: Bu chakra, kalp ve kan dolaşımı üzerinde otorite kurmuştur. Yeşil renktedir.

5) Boğaz Chakrası: Boynun alt kısmında bulunur. Metabolizmada denge sağlayan tiroid ve paratiroid bezleri ile ilintilidir. Bu chakranın sağlıklı çalışması halinde duygu ve fikirlerimizi rahatlıkla ifade edebiliriz. Rengi mavi'dir.

6) Alın Chakrası: Beynin alt kısmında yer alır ve Endokrin bezlerinin fonksiyonlarını kontrol altında tutar. Vücudun bütün olarak faaliyet göstermesi bu chakra ile ilintilidir. Uyku durumunu ayarlar. Zihni dinlendirir. Görme, duyma, koku alma duygularını canlı tutar. Çivit mavisi renktedir.

7) Taç Chakra: Beyin ve pinael bezlerinin fonksiyonlarını idare eder. Pinael bezler, derimize renk veren melatonin hormonunun dengesiyle ilgilidir. Ruh durumumuz bu chakra ile direkt ilgilidir. Taç chakra, mor, eflatun, menekşe ve macenta renkleriyle çalışır.

Renkler ve özellikleri
Kırmızı: Kırmızı, oldukça canlandırıcı bir renktir. Taşıdığı özelliklerle alt bölümlerdeki chakraları harekete geçirir. Kırmızı, sahip olduğu yoğun enerji sebebiyle, insanların fiziksel öğelerini uyandırır ve daha etkin bir biçimde faaliyete sokar. Bu renk, üşütmelerde, dolaşım bozukluklarında ve tükürük bezi rahatsızlıklarında tedavi amacıyla kullanılabilir. Ama, intikam, kin, mantıksız bir cesaret, aşk ve seks duygularını da harekete geçirebileceği için, çok dikkatli kullanılmalıdır. Kırmızı, aşırı bir dozda uygulandığı takdirde, duygusal düzensizliklere ve depresyonlara yol açar. Ayrıca yüksek tansiyon, bu rengin yoğun olarak varolduğunun bir göstergesidir. Özetle, kırmızı, vücut sıcaklığını arttırmak ve kan dolaşımını hızlandırmak için çok uygun olan bir renktir.

Turuncu: Turuncu en yoğun şekilde ikinci chakra merkezini etkisi altına almıştır. Bu renk en basit tanımıyla, neşenin ve bilgeliğin rengidir. İnsanlardaki sosyalleşme duyguları, turuncu yardımıyla faaliyete geçer. Bu rengin vücut içinde en etkin olduğu yer, adale sistemidir. Turuncunun aşırı kullanımı, sinir sistemini olumsuz yönde etkiler. Bu nedenle onu yeşil ve mavinin tonlarıyla birlikte kullanmak gerekir. Dalak, pankreas, mide, bağırsak ve böbrek rahatsızlıkları, turuncu renk enerjisi ile tedavi edilebilir. Kişinin içinde bulunduğu depresyon ve duygusal dengesizlik hallerinde de turuncuya başvurulabilir. Sindirim sistemi rahatsızlıklarının giderilmesinde, yine turuncunun sağlık dolu enerjisinden faydalanmanız mümkündür.

Sarı: Sarının en etkin olduğu bölge, güneş sinirağı chakrasıdır. Bu rengin enerjisi, kişinin zihinsel faaliyetlerini her yönüyle harekete geçirir. Ayrıca moral çöküntüsünü ortadan kaldırabileceği gibi, kişiye yeni bir yaşama sevinci ve gücü de aşılayabilir. Sarının yardımıyla insandaki iyimserlik ve kendine güven duyguları artar. Sindirim, mide, bağırsak ve mesane rahatsızlıklarını sarı renk kullanarak tedavi etmek mümkündür. Kısacası sarı renk ve onun altın sarısı tonları, hem hayati vücut fonksiyonları, hem de zihin üzerinde olumlu etkiler yaratır.

Yeşil: Dünya üzerinde en çok bulunan renklerden biridir. Yeşil renk sakinleştirici bir özellik taşıdığı için, enerjimizi dengeler ve şefkat duygularımızı arttırır. Sahip olduğu özelliklerden dolayı, sinir sistemini dengeleyici ve ateş düşürücü etkiler gösterir. Renk spektrumunda maviye yakın olan açık yeşil (camgöbeği tonları) bir çok hastalığın tedavisinde kullanılır. Dostluk, ümit, inanç ve barış duygularının geliştirilmesinde de yeşil rengin enerjisinden faydalanılır. Yeşilin en etkili olduğu bölge, kalp chakrasıdır. Bu özelliği ile kalp rahatsızlıklarında, yüksek tansiyonda, baş ağrısı ve bitkinlik hallerinde tedavi amaçlı olarak kullanılır. Unutulmaması gereken bir nokta ise yeşilin kanser ve tümör gibi hastalıkları iyileştirmek amacıyla asla kullanılmaması gerektiğidir. Çünkü yeşil renk her türlü büyümeyi ve ilermeyi hızlandırdığı için, bu tür hastalıkları daha da tehlikeli bir hale getirebilir.

Mavi: Mavi, enerji sistemimizi serinletici ve dinlendirici bir özellik taşır. Vücut enerjilerini dengeleyerek, etkin bir antiseptik görevi yapar. Ayrıca solunum sisteminin güçlendirilip düzene sokulması için, mavinin enerjisinden faydalanmak mümkündür. Bunlardan başka, yüksek tansiyonun düşürülmesi ve çeşitli boğaz sorunlarının giderilmesi için de mavi renk kullanılır. Astım, suçiçeği, sarılık, romatizma ve çeşitli çocuk hastalıkları, bu rengin enerjisi yardımıyla engellenebilir. Ayrıca sezgilerin güçlendirilmesi ve üzüntü duygusunun giderilmesi için, mavi çok uygun bir renktir. Maviden mümkün olduğunca fazla faydalanmak istiyorsanız, onu sıcak renklerle (özellikle de kırmızı-turuncu tonlarıyla) birlikte kullanmalısınız. Sanatsal duyguların ve ilham kaynaklarının geliştirilmesi geniş ölçüde mavinin enerjisine bağlıdır.

Lacivert: Mavinin diğer koyu tonları gibi lacivert de, ruhsal ve fiziksel rahatsızlıkların giderilmesinde çok etkin bir yere sahiptir. Bu rengin en önemli etki alanı kaş chakrası bölgesinde bulunur. Dolayısıyla da söz konusu chakrayla bağlantılı tüm fonksiyonların dengelenmesi ve bir düzene kavuşturulmasıyla ilgilidir. Ayrıca lenf ve salgı bezleriyle birlikte, vücuttaki bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlar. Bu rengin enerjisi çok iyi bir kan temizleyici olduğu için, vücudun toksinlerden arınmasını kolaylaştırır. Beynin her iki yarıküresi arasındaki uyum, yine laciverdin oluşturduğu olumlu etkilerindendir. Bu renk, yüz ile ilgili (göz, kulak, burun, ağız, sinüsler gibi.) tüm rahatsızlıkların tedavisinde, rahatlıkla kullanılabilir. Bunlara ek olarak, laciverdin yatıştırıcı ve dinlendirici yanından söz etmek de doğru olur. Bulunduğunuz ortamda veya kıyafetlerinizde laciverde gereğinden fazla yer vermenin yaratacağı olumsuz etkiler ise, yoğun bir depresyon hali veya toplumdan soyutlanmışlık duygusudur.

Mor: Bu renk kutsaldır. Zira, ruha en yakın renk Mor’dur. Mor bütün öteki renklerden farklı olarak, insan vücudunda iskelet yapısını etkiler. Ayrıca ruhsal ve fiziksel açıdan, vücudu toksinlerden arındırıcı, antiseptik (mikrop kırıcı) bir özellik de taşır. Bu yönüyle, fiziksel ve ruhsal dünyamızın enerjileri arasında sağlıklı bir denge kurulmasını kolaylaştırır. Mor renk enerjisi çeşitli kanser türlerinin tedavisinde kullanılabilir. Özellikle eklem iltihabı hastalıkları, maviye yakın mor kenkli bir ışığa maruz bırakılarak iyileştirilebilir. Ayrıca, bazı sindirim sistemi sorunlarının giderilmesi ve çeşitli minerallerin vücut tarafından kullanımı, bu renk ile ayarlanabilir. Bunlardan ayrı olarak mor, insanlardaki rüya aktivitelerini de geliştirir.

Gördüğünüz gibi renkler yaşantımızın bütünleyici bir parçasıdır. Bize neşe, sevinç, huzur ve ihtiyacımız olduğu zaman sağlık da vermektedir. Görünsün veya görünmesin üzerimizdeki etkileri güçlüdür, çünkü varlığımız, ruhumuz ve yaşantımız her daim onlarla iç içedir.

 
Toplam blog
: 81
: 9709
Kayıt tarihi
: 01.12.06
 
 

1968 Ankara doğumluyum. Selçuk Üniversitesi, Doğu Dilleri ve Edebiyatı, Fars Dili ve Edebiyatı Bilim..