- Kategori
- Kültür - Sanat
- Okunma Sayısı
- 1061
Resimdeki rabıta
Tuvale her fırça darbesinde yeni bir hayat bağlanıyor. Bunu zihnimiz kontrol ediyor. Bu bağlantıları yüksek bir yere getirebiliriz. Zihnimiz o an yaratıcımız ile meşguldür. Ve “destur ya rab” deriz. Yaratıcımızdan tuvale resim bitinceye kadar kızıl, çay renginde, kırmızı kutsal ışığın aktığını düşünürüz. O an dilimiz damağımıza yapışıktır. İşte bu sayede bilinç altımız tuvale salt gerçeği çıkarır. Ve resmi gören sekr halinde bir cezbeye girer. Resim fena bir makamda izleyenlerine ışır. İnsan resmi duyguları ile yapar. Duygusuz bir şekilde yapılan resim eğretidir ve hitabı ancak zevk sahibinedir. Duygunun bir kaynağının olduğunu düşünürsek bu kaynağın ilahi bir ışık olduğunu görürüz. Çünkü duygular yaratıcımızın ışığı ile beslenir. Resimdeki isabetimiz ancak duygumuzun odağına tam vurması ile olur. Odaktan uzak duygu her zaman enerjisizlik çeker. Bu da resmimize yansırsa çalışmamız boşa gider. En güzel resimler ruh taşıyan resimlerdir. Bunu meşhur sanatçıların resimlerinde görmek mümkündür. O resimler ruhunu elbette yaratıcımızın kutsal ışığından alırlar.
kalemtutsağı
Önerilerine Ekle Beğendiğiniz blogları önerin, herkes okusun.

Görecelik teorisinden hareketle, "DUYGUSAL GÖRECELİK HİPOTEZİ"nı öne sürmek istiyorum bu yazınıza katkı olsun diye. Buna göre, her duygu eşsizdir, sahibine aittir ve paylaşıldığı zaman iki kişi arasındaki paylaşım oranı ve biçimine göre değer ve şiddet kazanır. O halde tüm duygular görecelidir. Bir hissedenle bir diğer hissedilen arasındaki özel ve benzersiz ilişkidir her nefret, her sevgi, her kıskançlık vs... Yani siz "gıpta etme" duygusunu başka algılar ve yaşarsınız, ben daha başka.. ve 6,5 milyar gıpta türü oluşur böylece. Bilmem anlatabildim mi efendim... Saygıyla... MS
Mehmet Sağlam 26.06.2008 8:53