Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Kasım '08

 
Kategori
Resim
 

Resimi seven peşinden gider! Resim sevgisini resimlere dönüştürmeli

Resimi seven peşinden gider! Resim sevgisini resimlere dönüştürmeli
 

www.herkesetiyatro.com


Resime olan ilgimi ve sevgimi fark ettiğim günlerden beri yaşadığım kentlerdeki resim sergilerini, resim galerilerini, resim atölyelerini ziyaret ederim. Ülkemizdeki günümüz resminin ruhunu buralarda yakalayacağımı düşünürüm.

İzlenen resimler görsel zenginlik katar insana. Farkında olmadan öğretir de.

Bir meslekte okullu olmanın önemi tartışılmaz. Temel bilgi açısından okullar çok önemli. Okullar sizin yeteneğinizi ortaya çıkarıp, biçim verirler. Ancak sanat eğitimi biçim vermenin ötesinde, biçimleri öğretmelidir. Çünkü bu biçim verme kalıba sokma halini alırsa özgür bir sanat ruhundan söz edemeyiz

Sanat öğretisi yalnızca okulda verilemeyeceğini düşünürüm. Sanatın devingen bir yapılanma olduğunu unutmamak gerek. Alınan temel bilginin üzerine her gün yeni şeyler eklemek gerekir. Sanat, eğitim gibi alanlarda sadece okul eğitimi ben oldum demeye yetmez.

Bu anlamda eğitimcilere, öğretmenlere çok iş düşüyor. Sanat sevgisini ancak onların çabasıyla kazanabiliyoruz. Lise yıllarımı anımsıyorum. İzmir kız Lisesinde okurken resim öğretmenimiz Rıza Bey bazı haftalar ders yapmaz, bütün sınıfı resim sergisine götürürdü. Atatürk Kültür Merkezi’ndeki resim sergileri öncesinde sınıfta duyuru yapar, neredeyse tümünü görmemizi sağlardı. Resim sergilerini gezme alışkanlığımı biraz da ona borçluyum.

O alışkanlık yer etmiş olmalı ki, İstanbul’daki üniversite yıllarımda bir grup arkadaşımla her cumartesi Senfoni Orkestrası konserlerinin çıkışında AKM deki ve Kazım Taşkent salonundaki resim sergilerini izlemek geleneksel bir hal almıştı.

Hafta sonları gezmek için gittiğimiz Ortaköy deki küçücük resim-heykel atölyelerindeki çalışmaları izlemekte, boğazı izlemek kadar keyifliydi benim için.

Yaklaşık yirmi yıldır düzenli veya dönem dönem gittiğim resim atölyelerinde neler yapıldığını, kimlerin geldiğini gözlemlerim. Buralara devam eden öğrencilerin %90’ı bayanlardan oluşmaktadır. Bu durum beni hep sevindirmiştir. Hem Türk kadınının sanat alanlarıyla iç içe olması, hem yaşamına estetik bir değer katması, hem de gelecek kuşakları hayata hazırlayan kadınların toplumsal yapılanmadaki etkilerini düşününce çok önemli bulurum.

Resim atölyelerinde ne tarz çalışmalar yapıldığını da yerinde görüp, izlerim. Bu ortamlarda pek çok resim gönüllüsü ile tanıştım. Her resim gönüllüsünde şiddetli bir resim yapma isteği vardır. Ancak genellikle bu sadece çizme ve boyama isteğinden öteye gidemiyor. Oysa, sadece boyamak, resim yapmak anlamı taşımaz.

Resim yapmak için sadece çizmek, boyamak, güzel bir objeyi kopye etmek yetmez. Bunun zenginleştirilmesi, geliştirilmesi gerekir.

Resime gönül vermek gerekir. Resim tarihiyle ilgilenmek, resim teknikleri üzerine bilgi sahibi olmak, resimi felsefeyle yapabilmek, duyuşları düşünce ve duyguyla harmanlayabilmek gerek.

Sadece yeteneği hayata geçirmek yeteneği ham bırakmaktır. Yeteneğin bilgi ve araştırmayla beslenmesi gerekir ki, değerli ürünler ortaya çıkabilsin.

Doğaldır ki resime ilgisi olan herkesin Akademiye gitme şansı olamıyor. Günümüzde resim sevgisini hayata geçirebileceğimiz pek çok resim atölyesi var. Gerek kurumlara bağlı gerekse kişisel resim atölyelerinde resim eğitimi almak mümkün.

Her resim atölyesinin bir anlayışı vardır. Kendine göre bir resim dili oluşturur. Kimi geleneksel, kimi desen ağırlıklı, kimi klasik resim, kimisi çağdaş resim anlayışında resim kursu verir. Durum ne olursa olsun bence resim yeteneği olan insan en azından bir resim atölyesine devam etmelidir. Çünkü bu eğitimler sonucunda kendi resim anlayışınızı belirleyebiliyorsunuz.

İzmir’de yaklaşık on yıl devam ettiğim iki atölyede de zaman zaman bana gereksiz gelen anlayışlar ve tekniklere tepki göstermiştim.

İzmir’de Alsancak’taki Turgut Pura Vakfı resim atölyesine üç dönem devam ettim. Güzel Sanatlar Akademisinden gelen hocalarda klasik resim çalışmalarına ağırlık veren bir anlayış hakimdi. Bu çalışma tarzı yıllarca okullarda gördüğümüz resim derslerini çağrıştırıyordu. Bazen sıkıcı ve tekrarlardan oluşan bir anlayışları vardı. Başlangıçta bana zaman kaybı gibi geliyordu. Ancak bugün dönüp baktığımda resimi anlamak, algılamayı kuvvetlendirmek için bunlarında gerekli olduğunu anlıyorum.

Bunun yanı sıra, zaman zaman ara versem de yaklaşık 6 yıl severek devam ettiğim Karşıyaka Celal Yetkin atölyesi bana soyut resmin özgür açılımlarını öğretti. Doğadan kalkarak kendi resimsel bilgi donanımınızla renk kullanmayı ve kurgulamayı öğretti. Nesneyi görmenin tamamen bakışa bağlı olduğunu öğrendik. Duyusal ve düşünsel çeşitliliğin estetik çoğulluğunu keşfedip, yorumlama keyfini yaşattı.

Doğadaki bir bitki yaprağını veya dokulu bir taşın üzerindeki deseni çizerek işe başlayıp, desenin tuvale aktarılmasıyla başlayan resim çalışmalarında kendinizin bile tahmin edemediği kurgu ve duyusal sonuçlar elde edebiliyorsunuz.

Karşıyaka Spor Kulübü’nün lokalinde yelken yarışlarını izlerken yapılan resim sohbetleri sonrasında yarın aklınızda kalan görüntüleri soyutlayarak çizip gelin diyen Celal hoca, imge dünyamızı zenginleştiren her şeye duyarlı olmamızı sağlıyordu fark ettirmeden.

Sanırım İzmir/Karşıyaka Türkiye’de nüfusa oranladığımızda en çok resim atölyesini barındıran ilçedir. Gerek kurumlar (Halk Eğitim, Belediye), gerekse kişisel olarak açılmış yüzlerce resim atölyesi vardır. Kadının kendini “birey” olarak hissettiği kentlerin başında gelen Karşıyakalı bayanlar, sanata olan yatkınlığını resim alanında da ifade etmektedir. Tanıdığım onlarca kadın iş saatleri dışında zamanının bir bölümünü resim, müzik, el sanatları gibi sanatsal faaliyetlere ayırma zorunluluğu duyar.

Birey olmanın değerini bilen ve bu değeri ürüne dönüştürme iradesine sahiptir Karşıyakalı kadınlar. Bunu çoğu zaman boş zamanlarını değerlendirmek değil de zaman yaratarak yapar. Bu da resim tutkusundan başka nedir ki? Üç araç değiştirerek atölyeye gelen Sema, resim giderlerini eşinden saklı tutan Sevgi hanım, vapur iskelesinde denize düşürdüğü tuvalini kurtarmak için iskele görevlilerini ayağa kaldıran Emine’nin resim sevgisi başka nasıl açıklanabilir ki…

Resim sevgisi yeteneğe bağlı bir tutkudur. Bu tutkunun peşinden gitmek ise ayrı bir serüven. Bu serüvende savrulmakta olası, kendi yolunu bulmakta. Kendi yolunuzu bulana kadar epey patika kat ediyor insan. Ancak her patika ayrı bir güzellikle tanışmadır. O yüzden resimi seven serüvene dahil olmalı.

 
Toplam blog
: 36
: 9117
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

İzmirliyim. İstanbul Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezunuyum. Serbest çalışan diş hekimiyim. M..