Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Ekim '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Resimlerdeki sır keşfedilir mi?

Resimlerdeki sır keşfedilir mi?
 

Değişim Resimlerdeki Sırlarda


Resimlerdeki Gücün Sırrı-2-

‘Ben evrenden koptum! Arıyorum yitirdiğim benliğimi, Tanrıların gözdesiydim oysa. Sınadılar beni’ demişti Goethe, bir kızın kendi dudaklarından öptüğünde.

Ona hayrandım ve Alman olmasından hep gurur duydum. Kafasında ulusal düşüncelerin meşalesini yaktığı Frankfurt'ta, Almanların Alman oldukları ile övünmeleri gerektiğine inanmış ve Fransız edebiyatını boykot etmiş, Almancadan başka dil kullanmamıştı.

‘Şairi anlamak isteyen onun ülkesine gitmelidir’ dediğinde, ince ve mağrur bir ruhun bütün duygularıyla acı çeken bir varlığı; insanı, yani tek başına ümitsizliğin en son derecesine götüren o acılar kâbusunu, tasvir etmek istiyordu. Kısır döngüler içinde dönüp dolaşan, içinde bulunduğu alev sıcağını veren kabuslardan çıkış yolu olarak gördüğü toplumun, acımasız değer yargılarıyla daha da bunalttığı birey için; ‘Aklın bütünüyle bozulması ve ölümün bir zorunluluk olması için, toplumun bireydeki yaraya, zehrini dökmesi gerekir’ demişti.

İçimdeki zehri dökmeliydim, buna zehir denmeli mi yoksa beni kurtaracak panzehir mi bilemiyorum ama nasıl olacaksa bunu içimden atmalıydım, o beni zehirlemeden. Bu arayışımın yolu nereden geçerse geçsin bu sırrı keşfetmeliydim. İçim içime sığmıyor yeni maceralar, yeni keşifler yapmak isteyen kâşifler gibi, yerimde duramıyordum.

‘Tanrı, insanı yeryüzüne acı çekmesi için gönderdi’ dediğinde Nitzsche, insanın tüm yaşamını durmadan döndürülen kum saatine benzetir. Bu caddelerde düşünerek yürürken, kum saatine benzettim hayatımı. Babamın tüm ısrarına rağmen ekonomi, işletme okuma isteğine sırt çevirdim, onun işyerinde yönetici olmak istemedim.

Benim bu hayatı sorgulama isteğim, Sokrates’in ‘sorgulanmamış hayat hayat değildir’ demesinden mi kaynaklanıyor bilemiyorum ama sorgulamalarla başladım hayata. O sorgularımın hiç bitmesini istemediğimden olsa gerek, felsefede buldum kendimi. Filozoflar, insanların yaşadığı bu evrende, sorgulama yapacakları değerleri her zaman bulacaktır. Mutlu olan insanın mutluluğunu, toplumdaki yerini, acısını, merakını sorgulamak ve cevabını araştırarak akıl mantık süzgecinden geçirip, sistemli fikirler haline getirmek en büyük görevleridir.

Biz felsefecileri eleştirmesinde ne kadar haklıymış Nitzsche. ‘Gerçek felsefeci hayatı bizzat yaşayarak, öğüterek ve birebir onunla yüzleşerek felsefe yapmalıdır, bunun ötesi kavram kargaşası sıkılaşmadır’ demişti. Oysa ben dünden beri yaşadıklarım karşısında, onların derinliğine kaynağına inmeden ve gerçeği yakalamadan, içimdeki belirsizliklerle dönüp durmaktayım.
O katalogun içindeki resimlerin, temsil ettikleri simgelerin ve bana anlatmak istedikleri o ülkede gizlenmiş gerçeklerin, neler olduğunu bulmalı, bunun etkisiyle gördüğüm rüyaların gizemini yakalamalıydım. İçimdeki arzular ve duygular hızlıca renk değiştirmeye başladığında, heyecanla hızlandım. Türkiye'ye olan merak duygusu çoğaldıkça, resimlerdeki huzur veren denizin, beyaz elbiseler içinde dönen insanların aslında bana anlatmak
istediklerinin, beni senelerce sorgulamalarla boğuşturan, bana acı, hüzün veren, beni endişelendiren, bulundukları yerlerden bulup çıkaramadığım farklı bir hayatın değerleri olduğunu hissetmeye başlıyordum.

İçimdeki değerleri değiştirerek, daha önce adını dahi duymak istemediğim bir ülkeye asla görmek istemediğim o ülkenin insanlarına doğru koşturan gücü ve içimde aniden oluşan eksiklikleri, orada aramama iten sebebi bulmalıydım. O ülkenin insanlarını bulmalı ve onlara sormaydım; Gördüklerim bu şehirdeki anılarımı ve benliğimi nasıl sorgulatıyor? Onları nasıl yabancılaştırıyor?

Devam Edecek

Fırat AYHAN'ın 'İçimdeki Sır' adlı romandan alıntıdır.

 
Toplam blog
: 31
: 971
Kayıt tarihi
: 14.04.08
 
 

Ankara'da yaşıyorum. Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi mezunuyum. Bir kamu kurumunda mali işl..