Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

12 Kasım '06

 
Kategori
Fotoğraf
 

Resmetmek...

Resmetmek...
 

Fotoğraf sanatı, zamanı çerçeveler içinde sunduğu için hep ilgimi çekmiştir. Fotoğrafı kim çekmiş ise ortaya çıkan tablo ona tabidir. Örneğin bir gurubun fotoğrafını çekeceğiniz zaman gurup içindeki kişilerin makineden çok size poz vereceğini bilmeniz gerekir. Aynı zamanda resmi çekenin cinsiyeti, yaşı, davranışları çektiği fotoğrafa yansıyacaktır. İşte bu nedenlerden ötürü fotoğrafçılık bir sanattır.

Bir partisyonu icra edecek sanatçının aldığı eğitim, yetenekleri, duygusal yapısı farklılığı ortaya koyar. Örneğin çok iyi icracıdır, Chopin’ in duygusal yoğunluğuna inemez ama çok iyi Lizt yorumcusudur. Bir dönem Rus piyanistler harika Rahmaninov eserleri çalarlardı ama Chopin’e geldiklerinde sertleşmiş parmaklarında aynı güçte duyguyu veremezlerdi. Aynı güçte duygu tuşları sert kavarama anlamında değil, parmakların gevşemesi ve rahat olması anlamında.

Fotoğrafı çekmek de sanıyorum böyle bir şey olmalı. Görüneni okuyabilmek ve baktığını çerçeveye kafanızdaki gibi yerleştirebilmek. Bunun için fotoğraf makinesinin de önemi çok olmakla birlikte, yine de 50 belki de 100 yıl önce çekilmiş ve hala hayranlık uyandıran resimlere bakınca aslında işin insanda bittiğini anlıyorsunuz.

Anadolu'da fotoğraf çekmek hem zordur hem de "an"ı yakalamak mucize gerektirir. Bahsettiğim, insana dair olanlar. Bir kahvehanenin önünde insanların durup resmini çekmek istediğinizde oradaki insanlar size kuşkuyla bakacakları gibi, size izin verseler de kafanızdaki anı resmedemeyeceksiniz.

Ne yapacaksınız o zaman; o kahvehanede 10 bardak çay içip, ısmarlayarak yakınlaşmaya ve kendinizi tanıtmaya çalışacak ve istediğiniz kareyi arayacaksınız. Yine de istediğiniz gibi olmadığını göreceksiniz baskı sonrası resimleri baktığınızda.

Doğa ile fotoğraflarda tabi daha özgür ve rahat olacaksınız ama bu kez de fotoğraf çekmek için orada bulunduğunuzdan doğa size en iyisini vermeyecektir. Daha doğrusu siz öyle olduğunu hissedeceksiniz.

Benim görüşüm şu;

fotoğrafa siz gitmeyeceksiniz; fotoğraf sizi çağıracak. (birileri tarafında da söylenmiş bir söz olabilir)

Peki nasıl olacak diyorsanız işte bir arkadaşımın yazdığı blog yazısında konusu geçen mobil telefona entegre edilmiş 10 megapiksellik makine bence bu sorunları çözebilir. Telefonunuzu yanınızda sürekli taşıdığınıza göre gittiğiniz bir yerde gelişiveren bir olayı resmetmek gibi. Boynunuzda taşıdığınız fotoğraf makinesi hem çevreye tedirginlik verecek, hem de sizi ukala turist yapacaktır. Ama cep telefonunuzla istediğiniz kareleri yakalarsınız. Üstelik size poz verenlerde havalara girmeyeceklerdir, alt tarafı cep resim deyip rahat olacaklardır.

Daha önce yazmıştım, Anadolu insanı yeniliği sever ve tahmin edemeyeceğiniz insanlarda cep foto vardır.

Burada yazdıklarım amatör fotoğrafçılığa ilgi duyan biri olarak nacizene görüşlerimdir.

Yukarıdaki resmin ise bir hüzünlü hikayesi vardır.

Atatürk'ün Selanik’ten getirip çiftlik kurarak yerleştirdiği insanlar, daha sonraları kendilerine verilen toprakları komik fiyatlarla satıp aynı tarlalarda ırgat olarak çalıştıklarının belgesidir. O denli verimli araziler üzerinde bir ülküyü gerçekleştirmek için Büyük ATATÜRK, resimde gördüğünüz okulu inşa ettirip içindeki mermerlere kadar ince zarafetle döşetmiş ve iki kez de yöremize gelmiştir. Peki şimdi ne durumdadır diye sorarsanız, içinde hayvan besledikleri çatısının çöktüğü terk edilmiş bir ayıp olarak duruyor. işte Yüce Önder'in bize bıraktığı bir mirasın hali. Kaybettiklerimizin değerini anladığımızda sadece ütopik bir rüya gibi gelecektir geçmiş.

saygılarımla.

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..