Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ekim '10

 
Kategori
Sosyoloji
 

Resmi Dil Türkçedir, Eğitim Dili de...

Resmi Dil Türkçedir, Eğitim Dili de...
 

İngilizce Hüriyet'ten...



Amerikalı Türkolog Carter V. Findley, "Dünya Tarihinde Türkler" adlı eserinde şöyle der: “Bugünkü Anadolu Türkleri; Orta Asya steplerinde başlayan ve Ankara'da son bulan bir otobüsün yolcuları gibidirler. Otobüs Ankara'ya gelene kadar pek çok ara durakta durmuş ve bu ara duraklarda yolcuların kimileri inmiş veya otobüse bazı yeni yolcular binmiştir. Bu duraklarda Türkler pek çok kültürel etkileşime girmişler, yeni dinler tanımışlar; ama en önemli mirasları olan Türkçeyi korumayı başarabilmişlerdir. Türkçe, Anadolu Türklerinin ve Türk Milleti'nin anlamlandırılmasında temel etkenlerin başında gelmektedir.”
.
Bu girişten sonra, anadille ilgili tartışmaları şu üç farklı kavram çerçevesinde daha sağlam bir zemine oturtmaya çalışalım:
.
1-) Resmî dil (Ulusal dil): Her bağımsız ülkenin bir bayrağı vardır ve o bayrağı gönder’e çekenlerin konuştukları dil de genellikle o ülkenin resmî dili olagelmiştir.
.
Türkçeyi resmî dil olarak kabul eden ilk Türk lider -Atatürk’ün dil devrimine de ilham veren- Karamanoğlu Mehmet Bey’dir. 13 Mayıs 1277’de halka ilan ettiği fermanda şöyle demiştir: “Şimden gerü hiç gimesne (kimse) divanda, dergâhda, bergâhda (otağda) ve dahı her yerde Türk dilinden özge söz söylemeye!"
.
Resmî dil şu alanlarda zorunlu olarak kullanılmazsa, o ülkenin egemenliğinden ve bir devlet olarak varlığından söz edilemez: Başta parlamento olmak üzere tüm mahkemelerde, tüm bakanlıklarda, tüm devlet dairelerinde ve millî eğitim veren tüm devlet okullarında...
.
Zaten, anayasamızın değiştirilmesi teklif daha edilemeyen ilk üç maddesinin üçüncüsü de şöyle der: “Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, şekli kanununda belirtilen, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Millî marşı İstiklal Marşı’dır. Başkenti Ankara’dır.”
.
Öyleyse, ulusal eğitim dilinin Türkçe olması gerek ve şarttır! Bunu değiştirmeyi teklif etmek dahi anayasal suç işlemek demektir!
.
2-) Bölgesel diller: Bir ülkenin farklı bölgelerinde resmi dilin yanında farklı yerel diller veya lehçeler konuşulabilir, konuşulmaktadır. Bunlar bölgesel dillerdir. Örneğin; Kürtçe, Zazaca, Arapça, Lazca, Süryanice...
.
3-) Azınlık dilleri: Bir ulusu oluşturan vatandaşların tümü aynı tarihsel kökenden veya etnik gruptan gelen insanlar olmayabilirler. Örneğin, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’na üye 192 ülkeden hiçbiri tek bir ırka ait ülke değildir ve bu ülkelerin hiçbirinde tek bir dil konuşulmaz. Zaten bu neredeyse imkânsızdır; çünkü dünyadaki 256 ülkede (192 + Tayvan + KKTC + Kosova + 61 = 256) yaşayan 6, 8 milyar insan 6.809 farklı dilkonuşmaktadır. (Bunlardan üç bin kadarı yok olma tehlikesi içindeler!)
.
Tarihsel süreçte bir ülkedeki tüm etnik gruplara bölgesel dillerle eğitim verilseydi; şu anda dünyada en az üç bin ülke olurdu; çünkü birbirine yabancılaşmış ve birbirinin dilini anlamayan toplumlar bir ortak dile ve kültüre sahip olamayacakları için bir büyük ulus da olamayacaklar; irili ufaklı ülkelere ayrışacaklardı! (Belki de bu tartışmalara el altından destek veren bugünkü küresel güçlerin şimdiki ortak hedefleri budur; böl, zayıflat, yönet, köleleştir, kullan!)
.
Etnik dillere (etnolekt) çarpıcı bir örnek olarak İrlandaca’yı, yani Kelt Galcesini verebilirim (İngilizcesi Irish=Ayriş): İrlanda’nın tarihsel ve şimdiki resmî dili Gaeilge’dir... (İngilizcede “Gelc” diye okunuyor. Ayrıca Gaelic=geylik biçiminde de yaygın kullanımı vardır.) Fakat halkın büyük çoğunluğu İngilizce konuşur ve resmî yazışmalar da İngilizcedir. İrlandalıların nüfusu -Kuzey İrlanda ile birilikte- 6 milyon 200 bin kişi olmasına rağmen; Gelcce konuşanların sayısı sadece 17 bin kişidir.
.
İrlanda’da birileri çıkıp “Eğitim dili anadilimiz Galce olmalıdır!” dese, buna herkes güler geçer; çünkü pratikte uygulama olanağı yoktur ve yerleşik sosyolengüistik düzeni bozup bir kargaşa yaratacağı için de aklı başında hiç kimse bu isteğe olumlu yanıt vermez.
.
Türkiye’de en çok konuşulan 5 dil hangileridir?..
2007’de KONDA’nın yaptığı bir araştırmadan çıkan verileri dikkatinize sunmak istiyorum:
1-) Nüfusun yüzde 98, 2’si Türkçe konuşmaktadır; fakat anadili Türkçe olan yurttaşların nüfusa göre oranı yüzde 84, 54’tür, yani 59.693.065 kişidir. (Demek ki anadili Türkçe olmayan vatandaşların nüfusa göre oranı yaklaşık yüzde 15, yani yaklaşık 12 milyon kişidir.)
.
2-) Nüfusun yüzde 11, 97’si, yani 8.735.108 kişi Kürtçe ve Türkçe konuşmaktadır... (Fakat bunlar içinde Türkçe bilmeyenlerin sayısının çok az olduğunu ve bunların da büyük çoğunluğunun 50 yaş üzeri kadınlar olduğunu -Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tüm kentleri ve pek çok kasaba ve köyü gezip görmüş ve insanları ile akrabalık bağları olan biri olarak- tahmin edebiliyorum. Türkçe yayın yapan yüzden fazla televizyon kanalının olduğu bir ülkede yaşayan vatandaşlarımızın Türkçe konuşamasalar dahi en azından konuşmaları anladıklarını da kesin bir gerçek olarak biliyorum. Politik bölücülüğe angaje olmamış her vatandaşımız bunları -samimiyet içinde yapılan sohbetlerde- açıkça dile getirmektedir.)
.
3-) Nüfusun yüzde 1, 38’i, yani 1.000.706 kişi Arapça ve Türkçe konuşmaktadır... (Sadece Arapça konuşanların sayısı göz ardı edilecek kadar azalmıştır.)
.
4-) Nüfusun yüzde 1, 01’i, yani 730.705 kişi Zazaca ve Türkçe konuşmaktadır... (Sadece Zazaca konuşanların sayısı göz ardı edilecek kadar azalmıştır.)
.
5-) Nüfusun yüzde 0.12’si, yani 86.600 kişi Lazca ve Türkçe konuşmaktadır...
.
Türkçenin yanısıra konuşulan diğer diller şunlardır: Abazaca, Abhazca, Arnavutça, Avarca, Boşnakça, Çerkezce, Gürcüce, Hemşince, Kazakça, Kırgızca, Kıptice, Osetçe, Özbekçe, Pomakça, Pontusça, Romani- Çingenece, Süryanice, Tatarca, Türkmence ve Uygurca... Bunlara ek olarak, resmen azınlık durumunda bulunan Rumlar ve Ermenilerin bir kısmı ile Musevilerin küçük bir kısmı Türkçe bilmelerine rağmen gündelik hayatta kendi ana dillerini konuşmaktadırlar.
.
Sonuç: Başta en çok konuşulan etnik diller olmak üzere, ülkemizdeki tüm vatandaşların anadillerini özgürce konuşmaları ve bu dillerini yaşatmak ve geliştirmek için çaba harcamaları; hükümetlerden ve yerel yönetimlerden yardım istemeleri; özel dil kursları açmaları, özel televizyon ve radyo kanalları ile kendi dillerinde -ülkenin yasalarını ihlâl etmeyecek biçimde- yayınlar yapmaları ve hatta Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda kendi dillerinin de seçmeli dil dersi olarak okutulmasını talep etmeleri -kanımca- herkese analarının ak sütü kadar helâldir. Bunlar ülkemizin zenginlikleri ve gökkuşağı renkleridir.
.
Yeter ki bu çabalar iyi niyetli olsun, samimî talepler olsun ve dış güçlerce beslenip büyütülen; 40 bin yurttaşımızın ölümüne ve onca acıya yol açan, eli kanlı bir terör örgütünün gayri-meşru bölücülük dayatmaları olarak veya federal ya da konfederal özerklik model arayışları olarak karşımıza çıkmasın! Buradaki samimiyete inandığım gün, bir yazar olarak, Türkiye’deki sadece yığınsal anadillerin değil, mikro anadillerin dahi özgürce konuşulması ve geliştirilmesi için çaba harcayacağıma söz veriyorum!
.
.
.
.
.
.
Günün sözü: "Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve zengin olması, ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk dili, dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil, bilinçle işlensin." Gazi Mustafa Kemal - 2 Eylül 1932

 
Toplam blog
: 147
: 2923
Kayıt tarihi
: 05.05.07
 
 

İngilizce öğretmeniyim, çevirmenim, dilmaçım, araştırmacıyım. / Beş kitabım var: Beynin Kimliği, ..