Respighi ve Karşı yaka ışıkları

Süslü demir kapıya yaslanmış sırtımı güneşin ışınlarına vermiş iken ben; ayağında kırmızı botları olan kadın; kendimi film sahnesinden fırlamış gibi hissettim birden. Orada ruhum hayatımın erkeğini beklerken saçımda rengarenk midye şeklinde mini minnacık binlerce toka… sanki güneş ışınları günahlarımı ve acılarımı arındırıyordu…….

Camı aralık küçük kırmızı arabamdan kulağıma uzanan ezgiler beni arabaya doğru çekti ve şu an önümde duran buruşuk kağıtlara döktüm bu notları anında…..

‘Bulgaristan Halk Ezgilerini sunuyor bana TRT 3. Şimdi ise bir ağıt yükseliyor Bulgaristan Televizyonu Kadınlar Korosu sesinden: Beautiful Milla….ve aklıma takılıyor karşı yaka ışıklarında gözlerimin hala bakıp bakmadığı yeşil yeşil ve kokumu taşıyor mu gece sınır ötesine?

Yok yok takılmasın istemiyorum bu sorular ne siz merak edin ne ben söyleyeyim…..’

Biz günlük hayata dönelim yine ; Cuma akşam üstü dişimin alınan dikişlerine dişimin ve gündelik hayatın içinde olsa bile masalımsı Antalya Devlet Senfoni Orkestrası konserine.

Konserin ayrıntıların vermeyeceğim tabi ki sizlere; çünkü o beni davet eden blog arkadaşımız Hüseyin DULUN ‘ un sorumluluğunda. Ancak aylara sonra gittiğim o konserde sıra dışı kemancı Gilles APAP ‘ ı izlerken aldığım keyif bir yana; Roma Çamları ve Roma Çeşmeleri büyüledi beni.

Bu iki senfonik şiiri dinlerken nerelere gitmedim ki?

Emir’ in 5-6 yaşlarında gayet şık giyinip de bazen uyuy akalsa bile son derece sessiz izlediği klasik müzik konserlerine

( yanımızda mutlaka süt olurdu) Cevdet AKGÜN ile gittiğimiz ve sorular sorduğu konsere; Suna KAN’ ı izlediğim gece ayağımda Raimo’ nun hediyesi kırmızı rugan pabuçlarım çıkışta Emir özlemimi dindirmek için sokaklarda yürüdüğüm geceye; ve Antalya Kültür Merkezini tanıtmak için yaptığım televizyon programlarına gitti. Requem için yazdığım yazılara….

Sevgili Neşe Karel ve bir sürü eski dost ise yine oralarda idi; sanki zaman durmuş ve benim dönüşüm beklenmiş gibi….

(Bu arada msn de arkadaşıma bahsettim eserlerden bulabilirse bana da yollayacak.)

Aklıma geldi Brandenburg Konçertoları’ nı da böyle tanıdığım; günlerce cd sini aradığım.

Dip not: Klasik müzik bilgim çok sanılmasın; aksine sıfır sıfır…..

Branderburg Konçertoları diyince şimdi; artık çok uzak gibi gelen bir yaz akşamında gözümde yaşlar ile portatif küçük masamın üstünde diz üstü bilgisayarım; saçımda yine minik binlerce renkli toka; süt içen birisi ile bu konçertoları konuşmam ve cd kapağını kameraya tutmam geldi aklıma…

Aşka ve acılara dair konuşmuş idik ve de Bulgaristan ışıklarına…..

Klasik müzik konserleri……..yüreğim ağır diyince de …….

Of gelemedim bir türlü cumartesi sabahına ………

O zaman devamı sonra mı olsun bu notların……

Çünkü daha Cuma akşamı konser çıkışı kız arkadaşıma gidişim;

Yediğim lahana sarmalar; oğlunu transparan bluzüme laf etmesi

var…….

Oradan çıkıp eve gelişim var güzelim TRT 3 ün romantik müzikleri eşliğinde ; sabah üçe kadar sobamın başında yaptığım keyif ve cumartesi sabahı daha doğrusu öğlene doğru gözüme vuran güzelim güneş ışıkları ile uyanıp gülümseyerek çektiğim telefon mesajı ile arkadaşıma günaydın deyişim var…..

Ve nihayet soğuk su duşumu aldıktan sonra özenle giyinip saçlarıma binlerce tokayı takıp yaslandığım demir kapıya doğru yola çıkışım var……

Demir kapı önündeyim işte şimdi yine Bulgaristan Kadınlar Korosu söylüyor; beklediğim geliyor; eve doğru yol alıyoruz Pazar akşamına kadar sürecek evin içinde geçen ama inanılmaz güzel bir hafta sonu yaşamak üzere…..

Belki o hafta sonunu da anlatırım sonra kim bilir……

Ama müzik, bol çikolata, ıspanaklı börek, sucuk ve güneş ışığı eşliğinde bolca da kahkaha vardı……arada bir de anılar ile çıkan günahlar özlemler…..

Blogu yine günlük yaptım değil mi?

Adına uygun oldu ….

Hüseyin DULUN size teşekkürler; konser için ve de çektiğiniz güzel foto için.