Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

Dokuz Eylül Üniversitesi Turizm İşletmeciliği bölümünden mezunum. Gıda sektöründe bir şirkette çalışıyorum. İlgi alanım olan sinema, basketbol, dostluk ve blog alanlarına dahil bir çok konuda yazmak isterim. İzmir'liyim.

 
 

Yazdığım Kategoriler

 
Beşiktaş'ta Güneşli günler çok yakın...

Beşiktaş'ın ruhu yok... Yıldızları var, taraftarları var ama üzerine ölü toprağı atılmış gibi herkesin. Organize bir atağını görebiliyor musunuz? Çalışılmış bir pozisyon hissedebiliyor musunuz? Bu kadar çok korner kullanıp bunları değerlendiremeyen bir takım gördünüz mü hiç? Herkes bir şeyler yapmaya çalışıyor ama kör gibiler. Ayağına topu alan Queresma ceza sahasına doğru kanattan giriyor ama Bobo onu dışarıdan seyrediyor. Bobo boşta ve top beklerken Queresma ona pas atmıyor. Sanki alındığında "bu ikisi yanyana oynamaz" kuralı konmuşçasına Almeida ve Bobo ısrarla birlikte oynatılmıyor. Defans birbirinin ne yapacağını kestiremiyor. Bir topun üzerine aynı anda dört kişi koşturuyor ve komik goller yiyoruz. Açıkçası ben o güneşli günler konusunda hiç de iyimser değilim. Bu saatten sonra ne yapılması lazım onu da bilmiyorum. Takımı ateşleyecek ve içindeki ateşi diğerlerine bulaştıracak biri lazım. Böylesine durarak top mu oynanır? Oyuncularda sürekli bir bezginlik. Oyuncu psikoloğu lazım.

02 Mart 2011 11:44
Keser döner sap döner ...

Bir Beşiktaşlıyım. Mustafa Denizli'yi savunacak değilim ama sizin yorumunuza da katılmam mümkün değil. Ola ki ikinci yarıda Beşiktaş İnönü'de GS'ı yendi. Bu onu başarılı bir teknik direktör haline mi getirecek? Laf attığı oyunculara sözüm yok, onun gibi de düşünmüyorum. Ama sizin gibi de düşünmüyorum. Bir keresinde bana biri şöyle demişti. "Bir şeyi çok iyi yapamazsın ama çok iyi öğretebilirsin" diye. Belki Mustafa Denizli'yi de bu şekilde değerlendirmek gerek. Kaldı ki ilk yarının ortasında takımın başına getirilmiş bir hocadan da çok üstün bir performans beklemek insafsızlık olur. Şu da var ki GS'li oyuncular kendilerini BJK maçındaki gibi en ufak bir müdehalede yere atarlarsa UEFA'da Bordeaux karşısında havlu atarlar. Orada hakemler bunları yemiyor. Benim görmek istediğim ise 2000 yılında kupayı kaldıran Galatasaray gibi oynayabilen bir Galatasaray görmek... Rakibi 10 kişi kaldıktan sonra bile kendilerini yere atan oyuncuların oynadığı bir takım değil. Neyse ki Arda vardı...

26 Aralık 2008 08:19
Mum...

Sanırım siz telaş içinde koşuşan kalabalık caddelerde dingin bir şekilde, gülümseyerek ve aynı zamanda etrafındaki keşmekeşi seyrederek yürüyen kişilerdensiniz. Deryanın içinde olupta deryayı bilmeyenlerden ne zaman ayrıldınız bilemem ama bir çokları gibi kendi kendinizi sokmadığınız da ortada akrepler gibi.Buna biraz da olgunluk deniyor galiba değil mi?

26 Şubat 2007 10:59
 
Toplam blog
: 3
: 5578
Kayıt tarihi
: 23.01.07