Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Spor
 

Roberto Carlos, geldi ve gitti...

Roberto Carlos, geldi ve gitti...
 

Geldi, geliyor derken iki buçuk sene Fenerbahçe’de top oynadıktan sonra sessizce ülkesine dönüverdi Roberto Carlos. Fenerbahçe onun ilk senesinde Avrupa’da Şampiyonlar Ligi’nde çeyrek final oynadı. Aynı dönemde takımı Brezilya’nın olduğu kadar bütün dünyanın yakından tanıdığı ve sevdiği “Beyaz Pele” Zico çalıştırıyordu.

Futbolumuza böyle oyuncuların ve teknik adamların kazandırılması çok önemlidir.

Türkiye’nin Avrupa’ya açılma bilindiği gibi Derwall ve Piontek süreciyle başlamıştı. Her iki "sistemli, modelli, kariyerli ve kupalı" bu teknik adamın yetiştirdiği "Mustafa Denizli ve Fatih Terim" de son yirmi yılımızdaki önemli başarılarımızın içindeydiler.

Galatasaray’a UEFA Kupası’nı kazandıran kadronun içinde Hagi ve Popescu’nun payının ne kadar fazla olduğu da bilinen bir gerçektir. Emre Belözoğlu da Hagi’nin gölgesinde büyümüş futbolcularımızdandır.

Fenerbahçe’nin son dönemde yaptığı transferlerin içinde kuşkusuz en göze çarpan isim Pierre van Hooijdonk’tur. Fenerbahçe’nin özellikle son dönemdeki istikrarlı kadro yapısının temelinde onun ismini ve profesyonelliğini görüyoruz. Onunla birlikte top koşturan Tuncay Şanlı, Ümit Özat’ın kişiliğinden etkilenmemiş olduğunu düşünemiyoruz.

Alex bir başka önemli futbol vizyonu olarak Hooijdonk’un bıraktığı bayrağı taşıyor. İlk iki yılında silik ve liderlik vasfı yokmuş gibi görünen Alex’in özellikle son iki yıldır kaptanlıkla birlikte takıma ağırlığını koyduğunu, kritik anlarda toparlayıcı olduğunu hatta şu son krizde vatandaşı futbolcularla bile ters düştüğüne şahit olduk. Alex, Semih’i en fazla destekleyen futbolcu oldu. Her zaman ismini ön plana çıkardı. Semih de her ne kadar yedek kulübesinden kurtulamamış olsa da bugün futbolumuzun en önemli isimlerinden birisidir artık. Alex’in bugün yanında dolaşan yeni bir çırağı var; Özer Hurmacı. Gelişimini dikkatle takip ediyoruz.

Sürecin içine Kewell’ı da eklememiz gerekiyor. Galatasaray’ın başarılı futbolcusunun kişiliği ile sivrildiğini, örnek bir futbolcu olduğunu görüyoruz. Galatasaray yönetimi Kewell’ın yanına yetiştirmesi için bir futbolcu verir mi bilemiyoruz ancak Galatasaray’ın altyapısından bir çok gencin onu örnek aldığına kuşku duymuyoruz.

Roberto Carlos’un bu dönemde Türkiye’ye gelmesi özellikle çok önemliydi. Dünya futbolunun son on yılında hep onun ismi vardı. Gündemden hiçbir zaman düşmedi. İstikrarlı, takımına bağlılığı, işini sevmesi, güler yüzüyle ve başarılarıyla örnek futbolcuydu. Sanırız ki her maç bir ders verdi hepimize. En son Fenerbahçe-Galatasaray derbisi öncesinde Keita ile kıyaslama hatasına düştük bu dev futbolcuyu. Futbol içi sertliği ve psikolojik savaşı ile forumunun zirvesindeki Keita’yı safdışı edişi çok önemli bir futbol pratiğiydi.

Türkiye’de bir çok futbolcu maç içinde olayları kişiselleştirme hatasına düşüyor. Olay bir anda kendisi ile diğerleri şeklinde bir karmaşaya dönüşüyor. Roberto Carlos’un bazı maçlarda rakibin sinirini bozan soğukkanlığının ne büyük bir profesyonellik olduğunu da anladık. Umarız onunla aynı formayı giyen futbolcu kardeşlerimiz olsun, rakipleri olsun bunun farkına varıp, ayırt edebilmişlerdir.

Carlos 37 yaşına merdiveni dayamış bir futbolcu. Ülkesine dönüp iki sezon futbol oynamayı düşünüyor. Dahası ülkesi onun futbolculuğuna kucak açıyor. Varlığını zenginlik sayıyor. Çünkü orada futbol insanların hayatlarının bizimkisine benzemeksizin bambaşka bir yerinde duruyor. İnsanlar hem izledikleri şeye hem de uğraşılarına önem ve değer veriyorlar.

Biz Carlos’un çektiği şutlarına, yaptığı ortalarına, savunma yaparken kaçırdığı adamlara, Fenerbahçe’nin sol kanadından ne kadar çok atak geldiğine odaklandık çoğu zaman. Oysa bütün bunlar fazlasıyla tali konulardı, onun taşıdığı misyonunun yanında.

Kendi içimizden örnek sporcular yetiştirmeyi ya beceremiyoruz ya da onlara gereken önemi vermiyoruz. Aslında biraz da sporcunun kendisi ile ilgili bir şey bu. Kişi kendi vizyonunu yaratabilmeli. Bu kuşkusuz sadece sporla sınırlandırılmamalı.

Roberto Carlos taşıdığı misyonu ile önemli bir futbol adamıydı ve gözlerimizi açıp kapadığımız süre içinde tam da biz anlayamadan gelip geçti.

Biz yine biz bize kaldık.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..