Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '09

 
Kategori
Müzik
 

Rock felsefesine pike

Rock felsefesine pike
 

Bilinçte değil ama bilinçaltımızda dolaşıyor; sormaya korkuyoruz rock felsefesi nedir diye... Sormaya ve cevap vermeye korkuyoruz. Çünkü bir çok terimin içi, savunucuları ya da reddedicileri tarafından boşaltılmış ya da fanatik bakışlara kurban edilmiş. Politik değerleri karşılayan terimlerle rock felsefesinin anlatımı, kurban edilen bu değerlerin karşılığı olan terimleri kullanmakla ancak mümkün oluyor. Kavram ve kavramlarla birlikte gelen us kargaşası, seyirlik fantastik filmler kıvamına sokuyor beynimizi ve beynimizdeki düşünceleri...

Fantastik olmaya, kendimizi zorlamaya, daha büyük bir dev hayal etmeye gerek yok. En büyük devler bile gerçekte bir basketçinin ayak numarasına eş değer ayakkabı giyiyor. Yani rock felsefesi, gerçek dışılık üretecek kadar fantastik değil, hayatın dışında değil, tam olarak içinde ve kendisidir. Hayatın kendisi dediğimiz şey ise bakışımızla renklenir, algılanır ve yaşama kavuşturulur. Yolların, yollarımızın, hayallerimizin, umutlarımızın ve istediğimiz bir dünyanın kendisini yani politiğini simgeler.

Rock felsefesi öncelikle hangi düzlemde değerlendirilmelidir? Bunun cevabını “politik düzlem” şeklinde verebiliriz. Eğer “politik” kelimesi sizi korkuttuysa ya da “ben politik olmak istemiyorum, imdat” dediyseniz, o halde politik kelimesinin kafanızdaki tanımını değiştirmemiz gerekecek. Çünkü kendi ürettiğimiz politik bakışı sunar, yaşar, yaşatmak isteriz ya da diğerlerinin sunduğu politik bakışlar bizi kıvamıyla yoğurur ve içine alır.

Her insan üzerine giydiği elbisenin modelini, rengini, tarzını, üzerine aktardığı aksesuarı, konuşma şeklini, bakış şeklini ve üretilen bir ürünü alma tercihini, politik görüşüyle ortaya koyar. O halde şöyle diyebiliriz; yaşamda var olma rengi ve tercihi eşittir; politik bakış...

Rock felsefesi, fanatik ve fantastik olmaktan öte, hayatın alanlarına müdahale eden ve gerçeğin ortalığında bulunan bir felsefedir.

Hemfikir olduğumuz şey; rock müziğinin sadece bir müzik değil aynı zamanda bir görüş, hayata bir bakış açısı olduğu ise, bu görüş ve bakış açımızın neye göre belirginleştiğini ortaya koyalım.

Hayatta her felsefenin dayandığı, ilham aldığı bir ya da daha fazla felsefe, görüş, siyasi düşünce vardır. Her düşünce bir başka düşünceyi etkiler, ilham verir, yönlendirir ya da asimile eder. Rock felsefesinin ilhamını oluşturan görüş ise anarşist görüştür. Anarşist görüşün tüm kıvamlarını kapsayan, ortak paydada buluşulan felsefedir rock felsefesi...

Hemen tedirgin olmaya ya da heyecanlanmaya gerek yok. Çünkü anarşist kelimesinin karşılığını şu ana kadar babalarımızdan, dedelerimizden ve otorite olarak tanımlayacağımız güçlerden öğrendik ve bu terim, bize korkulacak, zıvanadan çıkmış bir düşünce olarak lanse edildi. Hatta diğer kişiye hakaret olarak da anarşist kelimesi kullanıldı. Tiyatro eğitimi almak isteyen gence babası “Anarşist mi olacaksın? Öğretmen olmak neyine yetmiyor?” gibi cümleler kullandı. 70’li yılların Türkiye’sinde üniversite okumak isteyen gence anarşist gözüyle de bakıldı. Genellikle sol görüşe mensup insanlara da anarşist denildi. Ama anarşizmin gerçek anlamı hiçbir şekilde merak ya da tartışma konusu olmadı. Bu nedenle biz "anarşizm nedir" konusunu tartışmaya açalım birlikte; anarşizm gerçekte neymiş, ne değilmiş öğrenelim.

Anarşist; düzene karşı gelen, düzensizliği savunan, bunun için her şeyi düzensiz hale getiren, düzenli duran koltuğu yana çeviren, düzenli duran ağacı büken, düzenli duran masayı dağıtan, klozete değil, lavaboya işeyen, yolda yamuk yumuk yürüyen bir adam değildir. Düzen kelimesini günlük hayattan çekip alır, politik ve felsefi düzlemde algılarsak, düzen, otoriteyi simgeler hale gelir. Anarşizm, otoritenin ve hiyerarşinin, yani azınlığın belirlediği düzenin, toplumu ifade etmediğini gösterir. Bu nedenle bireyden topluma giden uzlaşımsal ve eşgüdümsel, mütemadi oluşumu, otoritenin belirlediği oluşuma tercih eder. Yani bireyin güdüsel gelişimiyle oluşan düzeni, otoritenin belirleyeceği düzene karşı savunur. Bu savunuşun mantıksal ve ussal açıklamaları vardır, yani biraz daha basit bir anlatımla, anarşizm “Bana ne! Ben böyle istiyorum.” diyen bir görüş değil; “İstiyorum, ÇÜNKÜ” diyen bir görüştür.

Anarşizm, gelişimsel sürece ket vuran tabusal geleneği de gereksiz ve faydasız bulur, reddeder. Bireyin ussal gelişiminin tamamlanması olan güdüsel gelişimin, düzeni yaratacağını savunur. (diyalektiksel düzen)

Peki anarşizm hangi siyasi rejime ya da hangi inanışa kendisini daha yakın hisseder? İşte bu soruya cevap verilemez. Çünkü anarşizm kendi içinde de ayrımları ortaya koyar. Bireyci anarşizm, sosyalist anarşizm, yeşil anarşizm, insan ile tanrı arasında olması gerektiğine inanılan otoriteyi, aracıyı reddeden anarşizm şeklinde devam eder gider.

Yani anarşizmle renklenmiş kişi, kendi inanç ya da siyasi ideolojisini de eleştirip, benimsediği düşüncenin, benimsenmemesi gereken uygulamaları da olduğunu söyleyebilecek kişidir. Bu nedenle her inancın (geniş algıyla inanç - inanmak - yaşam şekli) ve siyasi kesimin kendi içinde anarşist düşünürleri mevcuttur. (Not: Anarşizmin belirli bir ideolojinin kıskacında olmadığını belirlemek için kullanılmış anlatım şeklidir. Zira aksi durumda bazı siyasi görüşlerin anarşizmden beslenmesi mümkün değildir. Bizzat, anarşizm de bazı siyasi görüşlerle aynı düzlemde olamaz - eşyanın tabiatına aykırılık...)

Tüm bu anarşist nüansları ortak paydada birleştiren ise anarşizmin kesişim kümesidir. Kesişim kümesinde, insanların niceliklerine (ırk, din, millet, kadın, erkek) göre ayrılmasının tehlikesi ve yersizliği, doğanın tahrip edilmesine karşı duruş, ideoloji ya da inanışların (güzel olacağına inanılan şeylerin bile) silahla mevcutlandırılmasına, insanı yok eden menfaatlere başvurulmasına vs. karşı çıkış vardır.

Peki, rock kendisini neden anarşizme daha yakın gördü ya da anarşizmin kendisi olarak ortaya çıktı?

Rock müziğin gelişim sürecini takip ettiğimizde isyanı görürüz. Kızıl derilinin beyaz adama isyanını, siyah adamın gırtlaktan gelen sessiz içsel isyanını, daha sonra savaş ve silahlara isyanı, toplumu eziyete götüren otoriter kalıplara ve tabusal geleneklere isyanı, emperyalist oluşuma isyanı, bir diğerinin sırtına çıkılarak yapılan danslara isyanı görürüz. Topluma, diğerine zarar veren tüm düzensel ve tabusal geleneklere, otoritelere (adı belli olan, bilinen, otoriteler) isyanı ve bu otoriteleri reddedişi görürüz.

Bu bağlamda rock felsefesini "aykırı politik görüş" olarak tanımlayabiliriz. Neye aykırı diye soracak olursak; komünist rejimde komünist otoriteye (otoritenin altı çizilidir), liberal rejimde liberal otoriteye, teokratik rejimde teokratik otoriteye, monarşik rejimde monarşik otoriteye , kapitalist rejimde kapitalist otoriteye aykırı...

Buradan çıkan önemli bir sonuç; rock felsefesi toplumun sigortasıdır. Rock felsefesi toplumların ve dolayısıyla bireylerin yaşamını zorlaştıran tüm yapı ve uygulamaları eleştirir, topluma sigortalık eder.

Topluma sigortalık eder kelimesini “muhalefet” olarak algılarsak; anarşist felsefe, hiçbir şekilde ve hiçbir zaman iktidarı gözlemez ve iktidarı arzulamaz. Muhalefet olmayı ve muhalefet olmanın önemini kavrar ve bilir. Bu nedenle anarşizm, ideolojiler üstü "politik düşünce-görüş" olarak da algılanabilir. Çünkü eleştirdiği ideolojinin yerine geçme arzusu yoktur. Bu bağlamda anarşizm hiçbir ideolojiye pratikte alternatif(!) değildir. Burası çok önemli; anarşizm hiçbir ideolojiye pratikte alternatif değildir. Çünkü kendisini alternatif olarak görmez. İşte bu nedenle anarşizm sistem ya da otorite değil, sistem ya da otoritelere çomak ya da sigortadır (güvence anlamında değil, şalter anlamında... ) .

Rock felsefesini bireye indirgediğimizde rock felsefesine dahil bir bireyin yaşamı ve öğütleri nasıldır?

Rock felsefesini benimsemiş birey, birey olmak için araçlar geliştirir, sürüden ayrılarak daha nitelikli bir yaşam ve düşünce geliştirir kendisine. Öz benliğini kendi akıl ve mantık süzgecinden geçirerek oluşturur. Kendisini sorgular, öz gelişim için çabalar. Doğru ya da yanlışları topluma ya da diğerlerine göre değil kendi aklıyla belirler, sorar, bulur, alır ve kendisiyle ilgili sorduğu her soruya cevap verecek hale gelir. Kendisini alabildiğine tanır. Ne olduğuna, ne istediğine, nereye gittiğine, neden yaşamak istediğine ve ne şekilde yaşamak istediğine, birey olarak kendisi karar verir. Karar için bilimi, aklı ve mantığı rehber alır. "Doğrular kadar yanlışların da üretildiği ansiklopedik dünyada, doğru ile yanlış arasındaki farkı görebilmek için ansiklopedik dünyadan daha fazlasına; kendi aklına güvenmesi ve kendi aklını kullanabilmesi gerektiğini bilir." Fiziksel ya da psikolojik şiddeti, bir başkasına doğrudan ya da dolaylı zarar verecek her türlü eylem ve fikirleri reddeder. Bireyin özgürlüğünü doğrudan ya da dolaylı olarak reddedecek her türlü görüşe, düşünceye ve inanışa karşı çıkar. Kendisini var etmek isteyen her türlü inanışa ise, diğer inanışlara gizli ya da aleni yok edim süreçleri geliştirmeyecekse saygı duyar, bu inanış ve düşünceleri var etmek için çabalar.

Rock felsefesi insaniyeti olan bir felsefedir. Bu insaniyeti ise duygularından değil, aklından alır. Bu nedenle tabusal-dogmatik değil, bilimsel ve ussaldır. Her düşünce, inanış ya da kişinin değil; bir diğerinin özgürlüğünü (istek değil, "özgürlük") yok etmeyi hedeflemeyen özgürlük talebinin ancak özgürlük olacağını bilir. Buna istinaden öz benliğini bir diğer düşünceyi yasaklamayacak ya da yok etmeyecek şekilde oluştururken, kendi düşünce ve yaşayışını da yasaklayacak, zor durumda bırakacak düşünceye de tabiatıyla karşı çıkar. Bilim ve akılla, farklı olma arzusu ve sıradanlığı reddetme güdüsüyle gelen kişilik atılımı, tabuların topluma ve toplumdan bireye doğru verdiği zararı görür, bu nedenle tabusal yaşamı arzulayanların arzularının da topluma ve bireylere zarar verdiğini bilir.

Toplumun öğrettiği ve ön gördüğü tüm kavramları, davranış şekillerini ve tepkilerini güdüsünden atar, aklıyla yorumlayarak (gerekiyorsa) yeniden alır. Ahlaki varlığını tabusallıktan çıkarır, rasyonalize eder. Bu nedenle tabusal ahlak yerine rasyonalist ahlakı benimser.

Bireysel, toplumsal, sosyo-ekonomik gelişimi özümserken, gelişimin, bireyden topluma doğru tüm katmanların faydasına olmasını hedefler. Bu bağlamda “gelişim” kelimesiyle yetinmez -gelişimin tanımını otoriteye bırakmaz- kendisi yapar ve kıstaslarını da belirler. İnsaniyet merkezine oturan rock felsefesi, tüm birey ve toplumlarda yaşamsal kalitenin artırılmasına yönelmeyen hiçbir gelişimi de samimi bulmaz. Dolayısıyla öteki için ötekini ezen ve toplumları “her ne mazeretle” olursa olsun ötekileştiren, hiçbir düşünce, inanış ya da fikri kabul etmez ve ussal iknalara rağmen güdüsel reddi tercih eder.

O halde, kendisini arayan, tüm tanımları ve kalıpları yeniden oluşturan, toplumun verdiğini değil, kendi aldığını yaşayan; kül yutmayan, dipdiri, aklı güçlü, kendi yularını kendi ellerine alabilmiş; en iyisi bu diyene daha iyisi vardır diyebilen, başka çaremiz yoktu diyene başka çare var diyebilen; insan için insana yasağı; insan için insanı "gizlemeyi"; insan için insanı insandan uzak tutmayı; insan için insanı öldürmeyi çare olarak gören her düşünce ve inanışa karşı başka çareler var diyen, diyebilen; kolaya kaçmayan, hileye başvurmayan her insan, rock felsefesinin renklerine ulaşmış demektir; "hayatında hiç rock müzik dinlememiş olsa bile!.."

 
Toplam blog
: 24
: 1041
Kayıt tarihi
: 10.07.09
 
 

Birçok hayalin kahramanı bu yoldan geçerken, hepimiz aslında tek bir ideale koşuyorduk... ..