Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Aralık '21

 
Kategori
Sinema
 

Roma Film Analizi

   Bağımsız film kuşağını anlamak ve yansıtmak her zaman zordur. Filmde anlatılmak istenen açıktır ama onu yorumlamak ve sahip çıkmak zaman alır çünkü öncelikle bir ödülle ya da adaylıkla onaylanması beklenir. Roma filmi bu kategoriye fazlasıyla uyar. Film birçok kategoride Oscar ödülü kazanmıştır. İkinci seviyede ise özellikle yönetmenin anılarını yansıtması filme tam anlamıyla sahip çıkılmasını sağlamış ve seyircide kendi anılarına sahip çıkma isteği uyanmasına vesile olmuştur. 

  Meksikalı yönetmen Alfonso Cuarón, distopik bir evrenden otobiyografik bir dünyaya geçiş yapmış ve 70’lerin Meksika’sını, çocukluk yıllarının kadınlarını (annesi, büyükannesi ve dadısı Libo) anlattığını ifade ederek muhteşem bir kurguyla seyircisine sunmuştur. Yıllar sonra mahallesine dönen yönetmen, geçmişine döner ve filmin başındaki uçak sahnesi gibi seyircisini evin içine doğru ve çocukluğuna dair bir yolculuğa çıkarır. Roma bir semt ismidir. Cuarón, kahraman bir yerli sunar seyircisine. Acısıyla, mutluluğuyla çocukluğunu yansıtan bir karakter sunar ve tıpkı evin içindeki çocuklar gibi onu benimsememizi ister.

   Evi dıştan içe doğru incelediğimizde kapalı bir yapı gözümüze çarpar. Ülkedeki siyasi olaylar sebebi ile korumacı bir görüntüdedir. Tüm olaylar dışarıdan bağımsızmış gibi, yolundaymış gibi görünse de aslında çok fazla koşuşturmaca vardır ve iç savaşın etkileri yansıtılmıştır. Açılış sahnesinde gördüğümüz köpüklü sular tüm bunların fragmanını gösterir niteliktedir.  Köpüklerle dolu suyun akışı bir süre gösteriliyor ki karakterlerin ve belki de yönetmenin bilinçaltına yolculuk yapacağımız da bize bildirilmiş oluyor. Film bize bir iç yolculuk sunuyor. Evdeki kadınlar, tüm siyasi karmaşanın içinde birbirlerine destek veriyor ve hayatta kalma mücadelesi sergiliyorlar.

   Evin hizmetçisi ve çocukların dadısı Cleo (Yalitza Aparicio)eve o kadar hâkim ki evdeki her işleyişte onu görüyoruz. Aileyle bir bütün olarak gösterilse bile bir üyeden çok bir görevli olduğu hatırlatılıyor. Çocuklar onu çok seviyor, onunla zaman geçiriyor ama evin hanımı Sofia (Marina de Tavira), özellikle filmin başlarında ona bir görevli olduğunu ve yaptığı her şeyi düzgün bir şekilde yapması gerektiğini fırsat buldukça hatırlatıyor. Evdeki egemen güç olarak gösterilen, evin babası Dr. Antonio (Fernando Grediaga), arabasını garaja park etmeye çalışırken karşımıza çıkıyor. Arabasını park etmede o kadar zorlanıyor ki artık o eve sığmadığını ve ait olmadığını seyirciye bu yolla anlatıyor. Arabasını hiç sorun çıkarmadan park ediyor fakat köpek pisliğini ezip de geçmesi ileride bir sorun olabileceğinin sinyallerini veriyor ki Antonio, köpek pisliklerinin kendisinin söylemesine rağmen neden hala temizlenmediğini hem eve girişinde hem de evden ayrılışında hatırlatıyor. Aslında, terk edişinin sebebini evdeki düzenin bozukluğuna yüklemeye çalışsa da evde bir düzensizlik yoktur. Sadece evin işleyişine hâkim olan kişi Sofia değil de Cleo’dur. Bu sebeple, göze batan her şey anlık gerçekleşir ve açıklaması yapılamaz.

  Zorla da olsa arabasını park eder Antonio. Arabanın içindeki müzik dışarıdan duyulmuyor gibi görünse de yönetmenin öyle yansıttığı bir gerçektir. Arabanın içinde çalan müzik Antonio’nun kendine ait bir iç dünyası olduğunu ortaya koyar ve seyirci bu dünyanın sadece kendine gösterildiği kadarını bilecektir.

   Tüm o sorgulamaların arasında çatıya doğru yol alırız. Diğer evlerin durumunu da görmemizi sağlayan bu sahnede çocuklar oyun oynamakta ve tıpkı Cleo gibi diğer evlerdeki hizmetçiler de işlerini yapmaktadır. Çamaşırlar yıkanmış, asılmış ve kurumaya bırakılmıştır.  Evdeki tüm o bitmeyecekmiş gibi görünen koşuşturma burada da karşımıza çıkar. Çocuklardan birinin oyun gereği öldüm ben diyip uzanması ve ardından Cleo’nun belki de tek dinleneceği an olan oyuna katıldığı anı görürüz. “Ölü olmayı sevdim ben” der ve varlığının sorgulanmasını ortaya koyan bu sahne bize bitmek bilmeyen iş döngüsünü ve onun ailedeki yerini sorgulatır. Kendini çok fazla yansıtamaz Cleo. Evdeki rolü ve kendi özel yaşamındaki rolü farklıdır. Evin içindeki düzen sağlanıyor gibi görünse de odalardaki resimler halka dair ipucu verir. Dış dünyayı resimler aracılığıyla keşfederiz. Dış dünya ve iç dünyanın birleştiği noktaları ise evdeki birçok imge yardımıyla ediniriz.

   Antonio için gitme vakti gelmiştir. Sofia eşinin gidişini trajik bir sahne gibi göstermek istese de Antonio’nun kesin ve kararlı görüntüsü tüm o trajikliği yıkar. Bando geçişini ve Sofia’nın Antonio’ya sarılışıyla birlikte veda sahnesi izleriz. Dr, Quebec’e bir iş seyahatine gideceğini ve birkaç haftaya döneceğini söylemesine rağmen, valizinin de verdiği izlenimle asla dönmeyeceği bellidir. Sofia, her zaman burada olacağını ifade etse de geriye sadece tek seçenek kalmıştır. Dört çocuğuyla taşları yerine oturtmaya çalışmak ve ailesini korumak.

     Cleo, olaylara sakin yaklaşımıyla çaresizliğini sakin bir anlatım seçerek gösterir. Seyirciye olağan dışı ve şaşırtıcı gelen sahnelerde bile sakinliğini korur ve tek bir kelime dahi etmeden izler ya da onaylar. Hiç kendine ait bir dünyası olduğunu ya da olabileceğini düşünmeyiz. Sadece evin içinde bir hayatı varmış gibi görünse de o, kendine de zaman ayırmaktadır. Evde birlikte çalıştığı Adela (Nancy Garcia Garcia), onu Fermin’le (Jorge Antonio Guerrero)tanıştırmıştır. Fermin’in yanında iç dünyasını yansıtıyor izlenimi edinsek bile, sinema sahnesinde de görüldüğü üzere Cleo hamileliğini Fermin’e açıkladığı an, perdedeki uçağın da düşmesi bize yolunda gitmeyecek bir şeylerin olacağını hatırlatır. Fermin hamilelik haberini aldığında Cleo’yu terk eder. Cleo’nun hamileliği yolunda giden her şeyin bozulması olarak algılanır. Evdeki düzenin bozulması, olağanlığın yok olacağı ve taşların yerinden oynayacağı izlenimi verir. Birden sahne değişir ve Sofia değişiminin sinyallerini verir.

   Cleo hamileliğini anlattığında Sofia çok korumacı ve anlayışlı yaklaşır. Artık, birlik olmanın ve destek olmanın zamanı gelmiştir. Hastaneye kontrole giderler. Filmde dikkat çeken üç sahneden (yangın, katliam ve deprem) biri de burada gerçekleşir. Cleo’nun bebekleri izlediği sahneye odaklanırız ve aynı anda depremin oluşuyla küvözdeki bebeklerden birinin ağır yaralandığını görürüz. Ardından ise mezarlık sahnesi ile bebeğin öldüğünü anlarız. Cleo, her zamanki gibi ifadesiz bir yüzle karşımıza çıkar fakat karnındaki bebeğin tehlikede olduğu apaçık ortadadır. Her şeyi yolundaymış gibi gösterir yönetmen ama bebeğin doğmasını hiç istemeyen Cleo, bunu izleyiciye yansıtmasa da artık izleyici bir şeylerin olacağını anlar.

   Cleo, doğacak çocuğu için en azından beşik almak için bir adım atar ve bir dükkâna gider. Tarihe Corpus Christi katliamı olarak geçen ve birçok öğrencinin katledildiği olayda Fermin, kurşun atan taraf olarak karşımıza çıkar. 1970 yılı Meksika’daki dünya kupası, öğrenci protestoları fakat tüm bunların yanında evde verilen Burjuva partileriyle de ünlenmiştir. Cleo ise tüm bunların dışında tek başına hayatta kalmaya çalışan bir karakter olarak çıkar karşımıza. Fermin’le karşı karşıya kalırlar dükkânda. Cleo, gördükleri karşısında şaşırmış belki de çok korkmuştur fakat her zamanki ifadesiz yüzünü görürüz. Artık bebeğinin doğma zamanı gelmiştir.  Fakat tüm yapılan müdahalelere rağmen bebek ölü doğar. O an doktorlar bebeği hayata döndürmek için mücadele verirken, seyirci ilk defa Cleo’nun yüzünde bir ifade görür, ağlıyordur hem de hıçkırarak ağlıyordur. Üzüntü ifadesi olarak algılansa da seyirci daha önce hiç görmediği bu ifade karşısında emin olamaz, sadece empati kurmak ister.

   Diğer yandan, Sofia çocuklara babalarının dönmeyeceğini açıklamak ister. Artık feodal yapı yok olmaktadır. Aile yapısı değişmektedir.  Antonio eve dönmemekle birlikte ailesine para da göndermez. Eşyalarını rahatça evden almak için evde kimsenin olmamasını ister. Sofia çocukları ve Cleo ile birlikte Veracruz sahillerinde iki günlük bir tatile çıkar. Sofia’nın terk edilişini atlatması zor olacak gibi görünse de Antonio’nun sinemanın önünde sevgilisiyle karşımıza çıkışı her şeyi değiştirir. Evdeki sert ve mutsuz görüntüsünün aksine eğlenirken karşımıza çıkar Antonio. Sofia ise hem trafik ışıklarında arabasını durdururken hem de evdeki garaja arabasını park ederken çıkar karşımıza. Bilerek ve isteyerek arabayı çizer, çarparak arabanın muhteşem görüntüsünü değiştirir.  Antonio’nun sahnelerinden tamamen farklı bir sahne izleriz. Dikkatli bir parktan ziyade zarar vermeye yönelik bir sahne izleriz. Yalnızlığının paylaşımını da görürüz.

Yalnızız, ne derlerse desinler, biz kadınlar hep yalnızız.

   Tatillerinde sınıfsal farklılıklar ve hayattaki roller dikkatimizi çeker. Aslında hayat akıp giderken arka plandaki sesler başka bir gerçek olduğunu yansıtır; köpek sesleri, uçak sesleri, trampet sesleri, kuş sesleri, satıcı sesleri ya da çamaşırlardan damlayan su sesleri.. Tüm bu sesler bir hakimiyeti ifade eder. Sofia, çocuklarına bilmeleri gereken kadarını anlatmıştır. Karakterlerin iç dünyalarına odaklanmaya çalışırken hepsinin farklı dünyaları olduğunu gözlemleriz. 

   Tatile, arabasını sattığını ve yenisini kullanmadan önce son defa bu tatil aracılığıyla arabayı sürmek istediğini bahane ederek çıkar. Çocuklarına babalarının nasıl biri olduğunu göstermek istemez. Sofia, tatil dönüşü yeniden doğuşunu ve özgürlüğünü haykıracaktır. Eski arabasını satmış ve yerine daha kullanışlı bir araba almıştır.  Tüm gerçekliğine rağmen hayat devam etmeli. Son sahnede bando geçişini tekrar görürüz. Bu kez yeni bir hayatı simgeliyordur.

   Cuarón, çocukluğuna dair ayrıntıları o kadar muhteşem yansıtmıştır ki iç dünya yansıtılırken etki eden dış dünya da trajediden tamamen uzak yansıtılmış. Cleo, tutarlı ve durağan bir karakter ama hayat onu bambaşka bir noktaya götürmüş ve sürekli bir kısır döngüyle desteklemiştir. Yeniden başa sarmış ve başladığı yerde bırakmıştır. Yönetmen, arka planları geniş bir çekimle çekmişken, karakterlerini yakın çekimlerle tanıtmıştır. Panorama çekimle ise çevreyi göstermiştir. Yine bir uçak sahnesiyle de filmini sonlandırmıştır. Yolculuğunun sonuna geldiğini ve yeni bir yolculuk için hazırlanmaya başlayacağını ifade edercesine.

 
Toplam blog
: 57
: 280
Kayıt tarihi
: 18.07.15
 
 

1992 yılı İstanbul doğumlu. İlkokulu İstanbul'da okudu, ortaokulu ve liseyi Edirne'de bitirdi. Kara..