Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Aralık '06

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Roma

Roma
 

Tarihiyle, mimarisiyle ve sanatıyla başkent olmayı kesinlikle hakeden bir şehirdir Roma. Bu muhteşem şehir hakkında gerçekten fikir sahibi olabilmeniz için en azından 3 gününüzü, mümkünse 1 haftanızı ayırmanız gerekir.

Şehri gezmeye Vatikan’dan başlayın. Erken bir saatte Vatikan’a ulaşabilirseniz (sabah 8-9 gibi) uzun kuyruklardan bir nebze kurtulursunuz. Gezinize Vatikan Müzesi’nden başlayabilirsiniz. Özellikle görmenizi tavsiye edeceğim bölümler; Museo Pio-Clementino’nun sekizgen avlusu ve burdaki Laocoön heykeli, Raffaello’nun süslediği 4 odadan oluşan Stanze di Raffaello ve Michelangelo’nun 4 yılda tavanını tamamladığı muhteşem şapel Cappella Sistina’dır. Tabi ki bu büyük müzede bunların dışında gezebileceğiniz birçok bölüm bulunmaktadır. Ayırmak istediğiniz zamana bağlı olarak daha çok tablo ve heykel görebilirsiniz.

Müze ziyareti bitince hiç vakit kaybetmeden San Pietro kilisesinin kubbesine çıkın. Burada sıra beklemeniz kaçınılmazdır. Asansör ya da merdiven seçeneklerinden asansörü seçin. Zira belli bir noktadan sonra kubbenin tepesine ulaşmak için dar ve dik merdivenleri tırmanmaya başlayacaksınız. Kubbenin tepesine vardığınızda Roma’nın panaromik görüntüsüyle büyüleneceksiniz.

Kubbeden manzarayı seyretmeye doyduğunuzda Hristiyanlık aleminin en büyük kilisesi (yaklaşık 60 bin kişi kapasiteli) San Pietro’ya girin. Burada harcayacağınız zaman detayları ne kadar incelemek istediğinize bağlı olarak artacaktır. Önemli bir hatırlatma yapayım : Vatikan girişinde çok sıkı biçimde kıyafet kontrolü yapılmaktadır. Şort, plaj kıyafeti, omuzu açıkta bırakan kıyafetlerle içeri giremezsiniz. San Pietro meydanında biraz soluklandıktan sonra yolunuza devam edebilirsiniz.

Vatikan’dan dosdoğru yürüyünce karşınıza Roma’nın kalesi Castel Sant’Angelo çıkacaktır. Burayı gezip vakit kaybetmeyin ama hemen önündeki turist bilgi ofisinden ücretsiz bir şehir haritası alarak gezinize devam edin. Bu bölgede Tiber nehri üzerinden geçen köprüler heykellerle süslü olduğu için gerçekten yürürken çok keyif alacaksınız.

Köprülerden birinden karşıya geçince Roma’nın en ünlü meydanlarından biri olan Piazza Navona’ya yakın olduğunuzu göreceksiniz. Bu meydanda bulunan 4 nehir çeşmesi Bernini’nin eseridir ve Tuna, Nil, Plata, Ganj nehirleriyle 4 kıtayı simgeler. Çeşmenin hemen karşısında bulunan Sant’Agnese kilisesi gelmişken ziyaret edilebilir.

Roma çeşmelerle dolu bir şehirdir. Çeşme suları soğuk ve içilebilir olduğundan yanınızda bir su şişesi bulundurursanız sürekli ikmal yapma şansınız olacaktır. Piazza Navona’ya yakın olan Campo de Fiori’de harika bir sokak pazarı bulunmaktadır. Yine bulunduğunuz bölgede görebileceğiniz yerler : Pantheon, Santa Maria Sopra Minerva kilisesi ve Caravaggio’nun birkaç eserinin bulunduğu San Luigi dei Francesi kilisesidir. Bulunduğunuz saate göre Piazza Navona’da güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Size tavsiyem hemen meydandaki turistik restoranlardan birine oturmak yerine, ara sokaklarda turistlerden çok İtalyanların yemek yediği bir restoran seçmenizdir. Deneyebileceğiniz yemekler arasında Carbonara, Gnocchi Verde ya da çeşitli pizzalar olabilir. Yemek sonrası meydana yakın büyük dondurmacılardan birine girip gerçek Roma dondurmasını denemeyi ihmal etmeyin. Yukarda anlattığım yerleri gezmeniz yaklaşık 1 gününüzü alacaktır. Kalma sürenize bağlı olarak daha hızlı veya daha yavaş gezebilirsiniz.

Gezimiz için bir başka başlangıç noktası San Giovanni in Laterano katedralidir. Bu kiliseyi gezdikten sonra doğruca Colosseo’ya yürüyebilirsiniz. Colosseo için söylenebilecek tek şey zamana meydan okuduğudur. Etrafında dolaşıp Constantino takını da gördükten sonra devam edebilirsiniz. Colosseo’nun paralı olan birinci katına çıkıp çıkmamak size kalmış.

Antik Roma kalıntıları Foro Romana paralelinde yürüyerek çok merkezi bir meydan olan Piazza Venezia’ya varacaksınız. Burdaki ihtişamlı Vittorio Emmanuel 2 anıtını gezmeye zaman ayırın. Daha sonra hemen sol tarafındaki Campidoglio’yu ziyaret etmeyi ihmal etmeyin. Buradan yolunuza devam ederseniz Tiber nehri üzerindeki küçük adacık Tiberina’ya ulaşırsınız. Köprüden karşıya geçince Trastevere bölgesine varacaksınız. Burada yapacağınız iki şey var : Santa Maria in Trastevere kilisesini gezmek ve civar restoranlardan birinde yemek yemek. Bu aktivitelerle de yaklaşık 1 gününüzü doldurmuş olacaksınız.

Bir diğer gününüze de Santa Maria Maggiore kilisesinden başlayabilirsiniz. Bu kilisede çok etkileyici mozaikler görebilirsiniz. Buraya yakın mesafedeki San Pietro in Vincoli kilisesi çok küçük olmasına rağmen Michelangelo’nun Musa heykeli için ziyarete değer bir yerdir. Musa’nın sakalındaki ufak bir noktaya Michelangelo’nun kendi portresini imza olarak yaptığını hatırlatmak isterim. Heykelin 3 metreden daha yakınına gidemeyeceğiniz için bunu ancak benim gibi bilmekle yetineceksiniz.

Buradan çıkınca meşhur aşk çeşmesi Fontana di Trevi’ye gidebilirsiniz. Bu çeşmeye sırtınızı dönerek iki madeni para atmayı ihmal etmeyin. Biri dileğinizi gerçekleştirmek için diğeri de tekrar Roma’ya gelmek için. Çeşmeye inen merdivenlerin başında kendime güzel bir yer bulmuştum. Sırtınızı hafif eğimli olan arkaya verip ayaklarınızı uzatarak hem çeşmeyi hem insanları seyredip hem de dinlenebilirsiniz.

Bu çeşmeyle vedalaşınca İspanyol meydanına ve merdivenlerine doğru yola koyulabilirsiniz. Yolda Roma’nın alışveriş mekanlarını da göreceksiniz. Bu bölge de canlılığını hiç kaybetmeyen yerlerden biridir. Merdivenleri tırmanıp tepeye çıkınca Roma’nın güzel bir manzarası sizi bekler. Bir süre merdivenlere oturup buranın dinamizmini görmenizi isterim.

Burada yeterince dinlendiğinizde halk meydanı Piazza del Popolo’ya yürümeye başlayın. Gerçekten geniş ve güzel olan bu meydanın ortasında ve iki yanında çeşmeler bulunur. Eğer hava çok sıcaksa gölge bir yerden meydanı seyredebilir ya da meydanın sağındaki çeşmeye ayaklarınızı sokup serinleyebilirsiniz. Görevliler dolaştığı için ortadaki çeşmede bunu yapamazsınız ama biraz gözden uzak kalan diğer çeşmede bu fırsatı yakalayabilirsiniz.

Eğer biraz yeşillik istiyorsanız meydanın sağından merdivenleri tırmanarak Pinciano’ya ulaşacaksınız. Buradaki büyük parkın çimenlerine uzanmanıza karışan olmayacaktır. Bu parktan da Roma’yı seyretmek keyifli olabilir. Eğer biraz daha sanat diyorsanız, bu parkın içindeki Galleria Borghese tam size göre. İki katlı villanın odaları birçok ünlü ressam ve heykeltraşın eserleriyle süslü. Caravaggio’nun 7 eserini ve Bernini’nin birçok heykelini burda bulacaksınız.

Yukarda anlattığım tüm bu aktiviteleri benim gibi 3 güne sığdırmanız mümkün ama gerçekten çok yorucu olacağını bilin. Aslında bu anlattıklarım dışında Roma’nın her sokağında, her köşebaşında ilgi çekici birşeyle karşılaşmanız olası. Siz de sadece turistlerin gözde mekanlarıyla sınırlı kalmayıp ara sokakları, yan yolları keşfedin. Karşınıza hiç beklemediğiniz bir anda bir çeşme veya bir heykel çıkabilir.

Romalılar genellikle otobüslerde biletli yolculuk yapmazlar. Pek sık bilet kontrolü de yapılmaz. Kısa mesafeler için bu avantajdan yararlanabilirsiniz. Metro için bilet almanız gerekir. Günlük, 3 günlük ve haftalık özel biletlerle, metro ve otobüslerden sınırsız faydalanabilirsiniz.

Roma’nın gece hayatı İstanbul’la kıyaslanamayacak kadar zayıf olmasına rağmen şehrin ışıklar altında çok güzelleştiğini belirtmek isterim. Aynı İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuş Roma’nın bu halini görmek için bu tepelerden birine çıkmalısınız.

Umarım anlattıklarım Roma hakkında fikir sahibi olmanıza ve eğer gidecek olursanız en iyi şekilde gezmenize yardımcı olur.

 
Toplam blog
: 19
: 3149
Kayıt tarihi
: 08.12.06
 
 

1977 İstanbul doğumluyum. Teşvikiye Işık Lisesi'nden 1994'te mezun oldum. 1998'de Uçak Mühendisi ola..