Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '12

 
Kategori
Sosyoloji
 

Romalı Kadınlar

Romalı bir çiftçinin karısı olan Quintus'un annesi çok fazla çalışmak zorundaydı. Quintus fakir bir ailenin oğluydu. Evleri küçücüktü. Quintus'un annesi Scintilla her zaman gün doğmadan kalkardı. Ocak ateşinin son kırıntılarını söndürür ve feneri yakardı. Daha sonra ailesi ve kendisi için elbiselik yün eğirirdi.Günün çoğunu bu göreve ayırırdı. Tabii kızının dayardımı eksik olmazdı. Ana kız iş başındayken sohbet eder, işin nasıl bittiğini anlamazlardı. Günün belli aralıklarında Quintus'un annesi kasabadaki çeşmeden su almaya giderdi. Testisini dolduran Scintilla eve dönemden çeşme başındaki kadınlarla muhambet ederdi.

Scintilla kocası tarlaya gitmeden önce ona basit bir kahvaltı hazırlardı. Öğle yemeğini ise tarlaya gönderirdi. Günün en büyük öğünü olan akşam yemeği ise yine evde yenirdi. Scintilla yemeğin yanı sıra diğer ev işeleri ve çocuklarla ilgilenmek zorundaydı. Hayatı zor ve yorucuydu.

Antik Roma tam bir erkek dünyasıydı. Kadının işlevi çocuk doğurmak ve yeni nesil Romalıları büyütmekti. Erkek çocukların üzerine çok fazla düşülürken kızlar geri planda bırakılır ve ilk okuldan sonra okula gönderilmezlerdi.

Evlilikler gelin ve damadın ailesi tarfından düzenlenir ve genellikle çok erken yaşlarda gerçekleşirdi. Yasal evlilik yaşı kızlarda on iki, erkeklerde ise on dörttü. Örneğin Cicero'nun kızı Tullia dokuz yaşında nişanlanmıştı. Otuz yaşında ölen Tullia bu yaşına kadar üç kez evlenmişti.

Karı ve koca düğünden önce birbirlerini nadiren görürlerdi. Bu evliliklerin bazısı başarılı bazısı başarısız olurdu. Ne var ki çoğu çift birbiriyle uyum içinde yaşardı.

Bunu o döneme ait bir mezar taşına yazılmış yazıyla örnekleyebiliriz;

" Eşlerin en tatlısı, en iffetlisi ve olağan üstüsü... Hiçbir zaman haddini aşmamış, ömrü boyunca beni büyük bir içtenlikle sevmiş, onurların en büyüğünü hak eden kadın Urbana'ya... Onun sevgisi yetenekleriyle birleşmişti. Bunları, herkes birbirimizi ne kadar sevdiğimizi anlasın diye bu mezar taşının üzerine yazdım."

Azatlı bir kölenin karısının mezar taşında da şunlar yazılıdrı;

"Benden önce ölen bu kadın hayatımdaki tek kadın oldu. Beni sevdi ve kalbimin efendisi oldu. Ona sadık kalan kocasına sadık kaldı ve görevlerini her zamanan layıkıyla yerine getirdi. "

Eski Roma'nın örnek aile yapısı çekirdek aileydi ve çoğu kadın ailesine ilgi gösterirdi. Kadınların uğraştığı yün eğirme işi basit bir iş değildir. Aksine emek ve itina isteyen zahmetli bir iştir. Kadınlar yün eğirmekle meşgul olurken bir yandan da sohbet ederlerdi. Dedikodu olarak algılanan bu sohbetler esnasında aslında önemli bilgi alışverişleri yapılırdı. Böylece kadınlar birbirlerine pratik yardımda bulunmuş olurlardı.

Kadınlar istedikleri yere gidebilirlerdi. Tedarik edilen korumalar eşliğinde dükkanlara, tapınaklara gidebilir, festivallere ve halka açık eğlencelere katılabilirlerdi. Kocalarıyla birlikte yemekli davetler verebilirlerdi. Tabii ki bu durum zengin Romalı kadınlar için geçerliydi.

Roma tarihi, güçlü kişiliklerinden dolayı tarihte iz bırakan kadınların isimleriyle doludur. Quintus'un annesinin aksine bazı kadınlar yüksek sınıftandır. Kadın, bağlantıları, bir politikacının karısı, annesi veya kızkardeşi olması sayesinde dikkate değer bir etki sahibi olabilirdi. Üst sınıftan çoğu kadın iyi eğitimliydi. Hizmetçiler sahibelerine 'domina'yani, hanımım, derdi.Dışarıda tahtırevanla gezer veya bir eşlikçiyle yürürdü ve sokakta yürüyen insanlar ona yol verirdi. Boşanmak kolaydı ve koca boşandığı karısına çeyizini geri vermek zorundaydı. Bu da varlıklı bir kadının güçlü bir pozisyonda olduğunun göstergesiydi. Fakir kadın ise boyun eğmeye ve katlmaya mecburdu. Günümüzdekinden pek de farklı olmayan bir durum. Yani günümüzde kadın ekonomik güce sahipse anlaşamadığı kocasından rahatlıkla boşanabilir, hiçbir şekilde kendisini kimseye ezdirmeden yaşayabilir. Fakat fakir, eğitimsiz bir kadın için durumlar daha farklıdır. Fakir kadınlar genellikle katlanırlar. Tabii bu durumu kimsenin yargılamaya hakkı yoktur. Hayat şartları herkese aynı imkanları sunmuyor. Dolaysıyla insanlar sahip oldukları imkanlar ölçüsünde düşünüyor. Fakir bir kadın çocuklarından olmamak ya da çocuklarıyla birlikte sokağa atılmamak için katlanır. Ancak bıçak kemiğe dayanınca her şeyi göze alır. Her şeyi göze almak derken ona göre en vahim olanı, aç kalmayı kast ediyorum. Ve çocuklarını da alarak kocasını terk eder. Fakat bunun üzerine fakir koca çılgına döner. Eziyet etmeye doyamadığı karısını öldürür. Amacım kimseyi yargılamak değil. Bunu yapmak benim haddim değil. Yalnızca şiddetin hiçbir şeyin çözümü olmadığını aksine olayları daha fazla çözümleştirdiğini söylemeye çalışıyorum ve yaşanan krizlerin yeni dünyayı nereye sürüklediğni kestiremiyorum.

 

 
Toplam blog
: 17
: 159
Kayıt tarihi
: 07.12.11
 
 

İstanbul Üniversitesi Latin Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Kitâp çevirisi yapmaktayım. Okumak ve ya..