Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Mayıs '13

 
Kategori
Edebiyat
 

Roman tadında gerçek bir hikaye

Roman tadında gerçek bir hikaye
 

Roman Tadında Gerçek Bir Hikaye


Kaleme alacağım 4 bölümlük bu yazı roman tadında gerçek bir hikâye yazısı olacak. Giresun’dan Kıbrıs’a üniversite eğitimini almak için giden bir gencin, Hayri’nin hikâyesi.

 

1. BÖLÜM

Yıl 2005 Ekim ayıydı… Hayri, ÖSYM’nin ek yerleştirme sonuçlarını bekliyordu. Hayri sonuçları bekleyedursun, günler sıkıntılı bir şekilde geçerek devam ediyordu. Birinci yerleştirmede bir üniversiteye yerleşemeyen Hayri, umudunu ek yerleştirmeye bağlamıştı.

Hayri 19 yaşında, 1,85 cm boylarında, 85 kg ağırlığında, uzun saçlı, yuvarlak yüzlü, esmer, biraz da göbekli bir gençti.

Hayri’nin annesi ve kız kardeşi Almanya’da ikamet ediyorlardı. Bir sabah kapı çalıyor, Hayri kapıyı açıyor ve karşısında kız kardeşini görüyordu. Tatile gelmişlerdi Almanya’dan. Hayri geleceklerini biliyordu; fakat hangi gün geleceklerinden habersizdi. 2 yıldır görmüyorlardı birbirlerini. Hemen sarıldı kız kardeşine. Hayri için bir sürpriz olmuştu bu.

Kız kardeşi, “Abi biz geldik sürpriz. Annem ve teyzem de aşağıda dayımın arabasında bekliyorlar seni.” dedi.

Hayri hemen aşağıya indi, annesi ve teyzesi arabada onu bekliyorlardı. Sarıldılar birbirlerine doyasıya. Hayri’nin annesi ve teyzesi izin süresince babasının ve annesinin evinde kalacaklardı. Hayri, onlarla kendi evinin önünde bir süre konuştuktan sonra,  “Ben birazdan dedemlere gelirim.” deyip hazırlanmak için eve çıktı.

Duşunu aldı, hazırlandı ve annesinin yanına gitmek için yola koyuldu. Hayri’nin kendi evi ile dedesinin evi birbirine çok yakındı. 10 dakika içinde dedesigile vardı Hayri. Annesi ile doya doya hasret giderdi.

O gün Hayri için ikinci sürprizin olacağı bir gündü de aynı zamanda. Akşam oldu ve Hayri’nin cep telefonu çaldı. Telefondaki kişi Hayri’nin Kıbrıs’ta Doğu Akdeniz Üniversitesinde Tarih Bölümü okuyan kuzeni (halasının oğlu) Ahmet’ti. Ahmet, 21 yaşında, 1,75 cm boylarında, biraz kel, sakallı, uzun burunlu bir gençti.

 “Hayri ne haber, ne yapıyorsun? Ek yerleştirme sonuçları açıklanmış oğlum. Baktın mı?” diye sordu Ahmet.

Hayri o gün açıklanacağını bilmiyordu ve “Hayır Ahmet, haberim yoktu bugün açıklanacağından. Bakmadım onun için. Şimdi bakarım” diye cevap verdi.

Hemen dayısı Şenol’un bilgisayarını açtı, internete girdi ve ÖSYM’nin web sitesinde sonuçlara baktı. Hayri için önemli bir andı bu an. Acaba hangi bölüm ve neresi çıkmıştı?

 

2. BÖLÜM

Büyük bir heyecanla gerekli numarayı ve şifreyi girdi ve sonuç açıklama sayfası açıldı. Hayri, Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği Lisans Bölümünü kazanmıştı. Hemen bir heyecanla orada bulunan herkesle paylaştı bunu.

Annesi, “Oğlum bak ayağımız uğurlu geldi sana.” dedi Hayri’ye.

Hayri hemen kuzeni Ahmet’i arayıp sonucu söyledi: “Ahmet, baktım şimdi; ama hiçbir yer çıkmamış. Moralim çok bozuldu. Şaka yaptım şaka. Geliyorum yavrum oraya. Lefkoşa Yakın Doğu Üniversitesi çıkmış. Bekle beni.”

Artık Hayri için 5 yıllık farklı bir hayat başlayacaktı.

Hayri, Yakın Doğu Üniversitesinin web sitesinden en yakın temsilciliğin telefon numarasını aldı ve ertesi gün Samsun’daki temsilciliği arayarak kayıt için gerekli evrakların neler olduğunu öğrendi. Evrakları öğrendikten sonra birkaç gün içerisinde tamamlayıp arkadaşı Alpaslan ile beraber kayıt olmak için gitti Samsun’a. Kaydını oldu ve Giresun’a geri döndüler. Kıbrıs’a gitmek için yarın sabah uçak biletini de hemen aldı.

Artık her şey hazırdı. Hazırlıklar tamamlanıyor ve gitme günü yaklaşıyordu. Gün geçtikçe Hayri’nin içinde ufak bir korku oluşmaya başladı. İlk defa gurbete çıkacak, yeni ve farklı bir ortama girecekti çünkü. Korkusu; “üniversite acaba zor mu olacak?” korkusu değil, “orada ne tür kişilerle arkadaşlık yapacağım” korkusuydu.

Gitme günü gelip çatmıştı. Akşam Giresun’dan otobüsle İstanbul’a gidecek, İstanbul’dan da uçakla Kıbrıs’a geçecekti. Babaannesi, amcası ve komşularıyla helalleşmek üzere evine geldi Hayri. Amcası Mustafa bir üst katta kalıyordu. Önce amcasının yanına çıktı, içeri girdi, ağlamaklı bir ses tonu ile “Amca ben gidiyorum. Hakkınızı helal edin.” dedi ve amcasına sarılarak başladı ağlamaya.

Amcası Mustafa, “Oğlum, okumaya gidiyorsun, sevinsene neden ağlıyorsun? Yine geleceksin buraya. Temelli gitmiyorsun ya.” diyerek onu teselli etmeye çalıştı.

Fakat bu durum Hayri için zor bir durumdu. Daha sonra alt kata kendi evine indi, orada bekleyenlerle de helalleşip; annesi, teyzesi, kız kardeşi, dayısı ve yengesi ile terminale gitti. Terminale amcası Mustafa’nın hanımı Hacer ve kızları Medine ve Özlem de gelmişlerdi. Hâlbuki onlarla evde helalleşmişti Hayri. Onlar da dayanamamış, Hayri’yi terminalden yolcu etmeye gelmişlerdi. Otobüsün kalkma vakti yaklaştı, Hayri son kez helalleşti onlarla.

Dayısı Şenol’la helalleşirken, “Dayı bana çok dua edin” dedi ve sarıldı dayısına. Sonra otobüse bindi, başladı yolculuk.

 

3. BÖLÜM

İstanbul’a sabahleyin varacak ve akşam uçakla Kıbrıs’a gidecekti. O zamana kadar ise Ümraniye’de halası Nilgül’de kalacaktı.

Sabah oldu, İstanbul’a vardı. Halasının yanına gitti, akşama kadar uyuyarak biraz dinlendi. Akşam olduğunda hep beraber Atatürk Havalimanına gittiler ve Hayri uçağa binerek Kıbrıs’a doğru yol aldı. Kıbrıs Ercan Havalimanında Hayri’yi kuzeni Ahmet ve Ahmet’in ev arkadaşı Mutlu karşılayacaktı.

Ve Hayri nihayet Kıbrıs topraklarındaydı. Ahmet ve Mutlu onu, Gazi Mağosa’ya kaldıkları eve götürdüler. Hayri takside giderken camdan etrafı seyrediyordu. Baktığında etrafı çöl gibi gördü.

 “İşte meşhur Kıbrıs burası, hoş geldin.” dedi Ahmet. Mehmet de, “Oğlum burası ne böyle? Magazin programlarında cıvıl cıvıl, renkli bir yer olarak gösteriliyordu burası.” diye karşılık verdi.

Ahmet, “O cıvıl cıvıl olan yerler Girne’de oğlum. Buralar biraz daha renksiz.” dedi.

Ramazan Bayramına denk geldiği için okullar bir hafta tatildi. O süre zarfında Hayri, kuzeni Ahmet’in yanında kalacak, 1 hafta sonra da Ahmet ve arkadaşı Mutlu, Hayri’yi Lefkoşa’ya okuluna götüreceklerdi.

1 haftalık bayram tatili bitti, okullar açıldı ve bir sabah Lefkoşa’ya gitmek üzere taksiyle çıktılar yola. Hayri, Yakın Doğu Üniversitesinin yurdunda kalacaktı. Yurt, 14. yurttu. Samsun’daki temsilci yurdun okulun dışında Gönyeli’de bir yerde olduğunu ve okula gittiklerinde yurtlar müdürlüğüne gidip açık adresini alabileceğini söylemişti.

Hayri, kuzeni Ahmet ve Mutlu Yakın Doğu Üniversitesine gittiler. Üniversitenin içerisinde yurtlar müdürlüğünü sorarken Seda isminde bir kıza denk geldiler.

 “Ben 14. yurdu biliyorum. Sizi oraya götürebilirim.” dedi Seda. Seda ile birlikte Gönyeli’deki yurda gitmek üzere taksiye bindiler ve koyuldular yola.

Seda bir yurt biliyordu ve yurdun Yakın Doğu Üniversitesine ait olduğunu sanıyordu. Seda, onları Gönyeli’de bir yurda götürdü. Hayri ve kuzeni Ahmet yurda girdiler, görevliyle konuştular; fakat yurdun Yakın Doğu Üniversitesi 14. yurt mu olduğunu sormak akıllarına bile gelmedi; çünkü yurdun yanlış bir yurt olduğunu düşünmüyorlardı. Hayri, yurtta görevlinin bulunduğu resepsiyonda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi yazılı bir dosya gördü ve “Herhalde Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi ile Yakın Doğu Üniversitesinin ortak yurdudur” diye düşündü. Zira Samsun’daki temsilci, yurdun okuldaki yurtlarda kontenjan olmamasından dolayı okul dışında geçici olarak açılmış bir yurt olduğunu söylemişti Hayri’ye ve Hayri de bu şekilde düşündü. Valizleri bıraktılar yurda, taksiyle tekrar okula gittiler.

 

4. BÖLÜM

Hayri, bir yıl İngilizce hazırlık okuluna tabi tutulacaktı ve o gün de okulda ek yerleştirmeyle gelenlere İngilizce seviye belirleme sınavı yapılacaktı. Ahmet ve Mutlu, Hayri’yi okula bırakıp Gazi Mağosa’ya geri döndüler.

Hayri, seviye belirleme sınavına girdi. Sınav bittikten sonra kampüse çıktı, şöyle bir dolaşıp etrafı gezdi. Yurda gidecekti; fakat okul servislerinin nereden kalktığını henüz bilmiyordu. Eğitim Sarayı denen hazırlık binasının önünde ismi Emre olan tombulca bir kişiye rastladı ve sordu: “Merhaba kardeşim, nasılsın? Ben 14. yurda gideceğim; ama nasıl gidebilirim, servisler nereden kalkıyor?”

Tesadüf oydu ki, Emre de ek yerleştirmeyle gelmişti ve 14. yurtta kalıyordu. Hatta onun kat arkadaşı olacaktı. Hayri’yi servislerin kaldığı yere götürdü ve ona, “Memleketten yastık, yorgan…vs getirdin mi?” diye sordu.

Hayri de, “Hayır, getirmedim. Yurtta vermeleri gerek, vermiyorlar mı yoksa?” diye cevap verdi.

“Hayır, yurtta hiçbir şey yok kardeş. Akşamları çok soğuk oluyor. Dün gece donduk vallahi” diyerek yorgan ve yastığı 8. yurttan temin edebileceğini söyledi Emre

Hayri hemen okuldaki 8. yurda gelip bir yastık ve bir yorgan alarak servise bindi, yurda doğru gitti. 14. yurt diye götürüldüğü yurda geldi ve odasına çıktı. Sonra nedense içine bir kurt düşmüştü, kendi kendine dedi ki, “Aşağıya bir ineyim, bu yurt Yakın Doğu Üniversitesinin yurdu mu sorayım.”

Aşağı indi ve görevli bayana, “Ablacığım, bir şey sorabilir miyim?” dedi ve aralarında şöyle bir diyalog geçti:

 “Sorabilirsin.”

 “Ablacığım bu yurt Yakın Doğu’nun yurdu mu?”

 “Hayır, burası Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinin yurdu.”

Hayri adeta şoke olmuştu. Böyle bir durumu hiç beklemiyordu. Şimdi ne yapacağını kara kara düşünmeye başlamıştı. Aklına bir taksi çağırarak yurdu aramak gelmişti.

Hayri, Görevli Bayana tekrar sordu: “Ablacığım, arayabileceğim bir taksi numarası var mı sizde? Taksi çağırıp arasam yurdu.”

 “Hayır, maalesef yok.”

Hayri şimdi daha da telaşlanmıştı. 14. yurdun Gönyeli’de olduğunu biliyordu; ama yurdu nasıl bulacaktı?

Tam bu sırada erkek bir görevli: “Gel beraber arayalım.” diye seslendi Hayri’ye.

 “Allah razı olsun ağabey, ben de taksi çağıracaktım, numara bulamadım. Nasıl arayacağımı düşünüyordum?” dedi Hayri

O görevlinin küçük, mavi bir kamyoneti vardı. Mehmet de o kişiyle başladı yurdu aramaya.

Esnaflara soruyorlardı, kimse bilmiyordu yurdun nerede olduğunu. Böyle böyle bir müddet aramaya devam ettiler. Daha sonra Gönyeli’de Sismar Marketin hemen karşısında bir yurt gördüler.

Hayri’nin yanındaki görevli, “Şu karşıda bir yurt var, orası olabilir mi acaba?”

 “Bilmem ağabey, ben gidip bir sorayım.”

Hayri yurda doğru gitti ve sordu. Aldığı cevap olumsuzdu. O yurt özel bir yurttu ve Yakın Doğu Üniversitesine ait değildi. Hayri hemen geri döndü ve döndüğünde bir kez daha şoke oldu. Yurdu aramaya beraber geldikleri görevli ağabey ortalıkta yoktu. Hayri’yi oracıkta bırakıp gitmişti habersizce. Hayri öyle bir duruma gelmişti ki, dokunsalar ağlayacaktı.

İçinden dua etmeye başladı: “Allah’ım n’olur beni yalnız bırakma buralarda. Senden başka kimsem yok.”

Hayri, Sismar Marketin orada ileri geri volta atıyordu. Aslında farkında değildi; ama sürekli aradığı yurdun yakınında dolaşıyordu, o çevrede de yurttan kimsenin haberi yoktu.

Sismar Marketin yanında bir yol vardı. Hayri o yoldan gitmeye başladı ve 20 metre ileride Cihan Marketi gördü. Bir ümitle Cihan Markete girdi, “İyi günler. Buralarda Yakın Doğu Üniversitesi 14. yurt varmış. Nerede olduğunu biliyor musunuz acaba?” diye sordu Hayri

 “Vallahi iki yan bina sonra bir yurt var; ama Yakın Doğu Üniversitesinin mi onu bilmiyorum.”

Hayri, marketten çıkıp iki yan bina sonraki yurdun önüne geldi. Yurdun güvenliğini gördü ve “Ağabey, burası Yakın Doğu Üniversitesi 14. yurt mu?” diye sordu.

Güvenlik, “Evet.” dedi.

Hayri, “Oh be! Ağabey inanmazsın okulda bir kız 14. yurt diye başka bir yurda götürdü beni. O da yanlış biliyormuş o yurdu. Meğer yurt Uluslararası Kıbrıs Üniversitesinin yurduymuş. Burayı bulana kadar atla karayı seçtim.” diye güvenliğe anlattı durumu.

Hayri o anda öyle bir rahatlamıştı ki, sevinçten güvenliğin boynuna sarılacaktı neredeyse. Güvenliğin ismini sordu. İsmi Şerafettin’di.

 “Şerafettin ağabey, benim valizlerim 1 kilometre ileride bir yurtta. Bana bir taksi numarası verebilir misin? Gidip alayım valizlerimi.” dedi Hayri.

O sırada Şerafettin ağabeyin yanında orta boylu, kirli sakallı Yakın Doğu’da şoför olan bir kişi Hayri’ye, “Taksiye gerek yok, gidip alalım bizim arabayla. Şimdi taksi çağırsan, yeni geldiğin için çok para ister senden.” dedi ve almaya gittiler Hayri’nin vazlerini.

Hayri artık kalacağı yeri bulmuş, 5 yıl boyunca hiç kopmayacakları arkadaşları ile tanışmış ve rahat bir nefes almıştı.

 
Toplam blog
: 22
: 1321
Kayıt tarihi
: 21.11.10
 
 

Hayri Temür, 1985 yılının Aralık ayına rastlayan soğuk bir kış günü Giresun'da dünyaya gözlerini ..