Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '16

 
Kategori
Edebiyat
 

Roman

Roman
 

Toplumsal değişim, kentsoyluluğun üstünlüğü, usun, mantığın ürünü düzyazıyı doğurur. Bu gerçek 17.yyıl Avrupasından başlayarak bilimsel düşüncenin gelişmesi, bireysel yaşantıyı yansıtma, gözleme dayanan anlatım düzyazı dilinin gelişmesini hızlandırdı.
 
18. yüzyıldan sonra şiir egemen anlatım biçimi sarsılır. Kentsoylu sınıfının yaşama biçimi doğrultusunda başta roman olmak üzere düzyazı anlatım biçimi, şiirsel anlatım biçiminin önüne geçer.Cevat Çapan, Değişen Tiyatro adlı yapıtında oyun dilinin düzyazıya dönüşmesini kentsoylulaşma ve çağdaşlaşma süreci sayar.Bir başka yazar Onur Bilge Kula, dil, yazın ilişkisini, “Edebiyat, dili estetikleştirmektir."diye tanımlıyor. 
 
“Kentsoylulaşma modernizmi doğurmuş, aydınlanma dönemini de bu nitelikteki toplumlar yaşamıştır.İşte kentsoylulaşmayla düzyazının önemli türü olan roman kendine özgü dili bu süreçte yaratır. 
 
Kentsoylulaşma bununla kalmamış resimde yağlı boya, müzikte keman nesnelerini toplumsal yaşama sokmuştur.Kentsoyluluk, nesnelere sahip olduğu gibi onun imgelerine de sahip olduğunu göstermek istiyordu.Örneğin yağlı boya resim “resimsel türü”, keman konçertoları tek sesli “müziksel türü”, yaylı çalgılar “çok sesliliği” temsil etmişlerdir.
 
Romanın çok sesliliği konçertodan senfoniye geçiş sürecine rastlar. Lirik şiirin tek seslilikten çıkışı romanın öne çıkmasıyla şiirin düzyazısallaşmasıdır. Ancak şiirin öznel duyguları dile getirmesi nesnel dünyaya ilişkin protestoyu da dile getirmesine engel olmamıştır.
 
Osmanlı toplumu Batılılaşma sürecine girince  Tanzimat dönemiyle Batılı düzyazı örneği  olan roman da yazınımızda yer alır.Roman
Halit Ziya Uşaklıgil’le toplumsal ve gerçek kimliğine kavuşur.Aşk-ı Memnu buna örnek olarak gösterilebilir.
 
Bu bakımdan kentsoyluluğun türü olan roman toplumsal gelişme ve değişime koşut olarak bize geç gelmiştir.  Melih Cevdet Anday: “Bizde oyun, roman türlerinin ve gazeteciliğin bir arada ortaya çıkışını raslantı saymamak gerekir. Daha önce basımevinin kurulmuş olması, çağın zorunlu gereksemesi olan düzyazıya ve ona dayanan yeni yazın türlerine yol açmıştır.” diyor. 
 
Roman, insanın insanla, insanın kendisiyle, insanın doğal ve toplumsal çevresiyle olan tüm çatışmalarını olay ve oluş bağlamı içinde verir. Olay dizisi okurun merak duygusunu kamçılar. Olay örgüsü de us gücü, bellek gücü ister.
 
Roman, insana özgü bir insanlık durumunu bulgulamaya, anlatmaya çalışır. İnsan romanın vazgeçilmez öğesidir. Romanda tipleştirme kişiyi kişide simgeleme işi olarak başvurulan anlatım yollarından biridir. Tipleştirme kişiliği oluşturan belli bir eğilimin büyüteçle yansıtılmasıdır. Karakter çizme ise insanı bedensel, ruhsal, toplumsal yanıyla tanımlamadır.
 
Bu  iki yöntem dışında anlatıcı her şeyi bilen, gören, sezen kişidir. Anlatım olarak romancı özgürdür. Bir romanın içerisinde değişik yazı türlerinin özelliklerinden yararlanılabilir. Mektup, anı, günlük, deneme, gezi yazıları, söylev ve bildiriler gibi her türlü yazının olanaklarını kullanır.
 
Romanda yer ve zaman öğesi de romanı değerlendirmede önem taşır. Yer, fiziksel, toplumsal, doğal çevredir. Zaman, sürel boyut, tarihsel boyut olarak değerlendirilir.
 
Roman türleri:
 
Kimi kuramcılar yazın akımları doğrultusunda 
 
.Gerçekçi, naturalist, romantik, 
 
Kimileri romanın içeriğine göre 
 
.Toplumcu, bireyci, 
 
Kimileri de romanın anlattığı sorunların türüne göre 
 
.Politik, töre, tarihsel,
 
değişik ölçütler kullanarak romanları adlandırmaktadırlar. 
 
Bu değişik ölçütler yerine romanları şu beş kümede toplayabiliriz:
 
.Serüven romanları
 
Okuru gerilim içinde tutmak için serüvene ağırlık veren, anlatım ve üslup kaygısı gütmeyen romanlardır.
Örnek, 
Alexandre Duma Pere'nin  Üç Silahşörler
*
.Polisiye ve casusluk romanları
 
 Heyecan, korku,merak duygularını besler.
Örnek, 
Agatha Christie’nin Hercule Poriot; Ahmet Ümit, Sultanı Öldürmek, Kar Kokusu, Bir Ses Böler Geceyi
*
.Yığın romanları
 
Düşleri doyurmayı amaçlayan, okuru  gerçek ortamdan uzaklaştırıp ona yabancılaştıran roman türü.
Örnek, 
Kerime Nadir, Peride Celal, Esat Mahmut Karakurt
*
.Edebi romanlar
 
 Romana özgü özellikleri taşıyan, dil ve anlatıma özen gösteren, yazınsal metinlere özgü dil evreni içinde estetik değerleri ahlaki ve toplumsal değerler içinde eriterek veren romanlardır.
Örnek, 
Yaşar Kemal, Tahsin Yücel, Oya Baydar,Orhan Pamuk vb.
*
. Fantastik romanlar 
 
Anlatılanlar gerçek dışı dünyada geçer.Teknolojinin yerini büyü alır.
 
Örnek,
 
 J.K.Powling’in Harry Potter dizileri, J.R.R Tolkein’in Yüzüklerin Efendisi. 
 
Bizim Yazınımızda fantastik roman 2000 yılından sonra yazılır. 
 
Saygın Ersin’in Zülfikar’ın Hükmü, Erbain Fırtınası;  
 
Zafer Sönmez’in  Saklı Ülke, Gerdek Kaya, Genç Tanrılar; 
 
Barış Müstecaplıoğlu’nun Perg Efsanelerii; 
 
Orkun Uçar’ın, Asi;
 
Sadık Yemni’nin, Muska, Yatır, Öte Yer, Çözücü
 
 
MEMİDİK’İN  ÖFKESİ
 
Memidik söğüt yaprağı bıçağını olanca hızıyla kınından çekti, bıçak ay ışığında bir şimşek mavisinde balkıyarak havada geniş bir yay çizdi. Memidik’in bütün bedeni avına atılmaya hazır kaya atmacaları örneği iliklerine kadar gerildi.Olduğu yerde bir sıçradı, sonra gene gergin, gerilmiş bacakları titreyerek öyle kalakaldı. Bedeni tepeden tırnağa ağır bir kurşun külçesine dönmüştü. Öyle kıpırtısız. (..) Çalının içine yumulmuş daha titriyordu. Hem titriyor, hem de söğüt yaprağı sapını var gücüyle sıkıyordu.
 
 “ Bu gece öldürmeliyim şunu. Bu gece, bu gece... Bu gece son... Bu adam ölmezse ben iflah olmam.”
 
Tabanları, hayaları, dizleri sızlar gibi oldu. Bir de içi bulandı, kusacağı geldi.
 
Yediği dayak hiç aklından çıkmıyor. Hiç mi hiç... Arkasına takılmış yedi kavak boyunda yedi top ışığı olan, geceleri gündüz eden aydınlık su yüzlü varmış yitmiş de Kırklara karışmış, ermiş Taşbaşoğlu yüzünden yemişti bu dayağı. Sefer’in adamı, zebella boylu Ömer’den yemişti dayağı. Dayaktan sonra üç ay yataktan çıkamamış, kan işemişti.
 
(Yaşar KEMAL, Ölmez Otu)
 
Yaşar Kemal’in Ölmez Otu adlı romanından alınan “Memidik’in Öfkesi”  Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır romanlarıyla bütünleşen bir yaşanmışlığı anlatıyor.
 
Çukurova’da pamuk toplayan köylülerin güç koşullarda nasıl yaşadıkları kurulan mit üzerinde yükselir. Köylülerce yaratılan bu mit Memidik’in Öfkesi’nde bir cinayet mitine dönüşür. Bu cinayet miti romanın kurgusuna yön verir.
 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..