Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

04 Haziran '08

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Romantik Budapeşte

Romantik Budapeşte
 

Viyana’nın soğuk ve yağmurlu havasını geride bırakıyoruz, geniş tren koltuklarında. Kocaman pencerelerden gözümüze görünenleri yorumluyoruz birbirimize kendi anlatım dillerimizle. İki ülke iki şehir arasındaki boşluk mesafeleri yeşilin her tonuyla, şık çiftlik evleriyle dolu. Uzun boşluklarda, yoğun bir şekilde açmış bol akasya ve at kestaneleri ağaçları var. Kuşlar ve gelincikler her yerde aynılar ve aynı güzellikleri sergiliyorlar. Durulan istasyonlarda Guguk kuşları özlem taşıyor mesafelerle. Budapeşte’ye yaklaştıkça fakirlik gözlerimi acıtıyor, nereden bakarsan bak yokluk acı veriyor insana. Gri küçük yapıları değersiz evler. Bunlar girmiş de biz nasıl giremedik AB’ye diyorum küçümseyen gözlerle.

Trenden iner inmez derin pişmanlık gözlerimizde neden geldik sanki diye. Tren garının içindeki karmaşık insan görüntüleriyle kalakalıyoruz korkuyla bakan gözlerimizle. Şekli belli olmayan insan görüntüleri, yokluk ve sefalet ve sidik kokusu alıyorsunuz kara taşlı binaları gördükçe. Lüks otellerden birinin en üst katında bulunan odamıza çıktığımızda derin bir nefes alıyoruz birlikte, güvendeyiz diye. Buda ve Peşte’yi, Rusya’daki Volga nehrinden sonra ikinci uzunlukta olan Tuna bölüyor görünür biçimde. Bütün sokaklar düzenli baktığımız yerden, bütün binalar tarihi, bütün binaların üstünde ne amaçla olduğunu bilmediğimiz heykeller var. Binalar mı yoksa heykeller mi daha güzel, karar veremiyoruz otelin bulunduğu caddede?

Günlük bir şehir turuna karar veriyoruz iki katlı otobüsle. Tur buluşmasına ulaşmak için yürüdüğümüz her binaya hayran oluyoruz aynı fikir ve sebeplerle. Dünyada üç inci; kanallardan Venedik, ovalardan Floransa, dağlardan Buda demiş ünlü bir adam.

Bir dönem İtalyan’ların yaşadığı ve ö dönemden kalma isimle anılan (Citadelle) Stedella Özgürlük heykelinin bulunduğu tepeden, Tuna’nın net görünüşü, üzerinde bulunan köprüler-vapurlar, kıyısındaki tarihi kocaaaman binalar, bütün şehrin güzelliği ve ıhlamur kokularıyla muhteşem. Yüz elli yıl Türk’lerle birlikte yaşadıkları için dillerinin %9’u Türk’çe. Dünyanın 2. büyük sinegog’u bu şehirde bulunuyor. Şehrin neredeyse her yerinden görünen tarihi Gotik klisede 150 yıl boyunca ezan okunmuş, krallar taç giyip düğün törenleri de burada yapılmış. Gördüğünüzde anlatacak kelime bulamadan açılıyor gözleriniz. Kesinlikle tek kerede çekim yapamıyorsunuz amatör makinelerle.

Peşte’de dünyanın ikinci büyük Parlemento binasında her gün 1.000 işçi çalışmış yapılırken. 2.Dünya savaşında kubbeyi delen bomba patlamadan düşmüş yere, halk bu binayı ve şehri görünmeyen güçlerin koruduğuna inanıyormuş. Sürekli ve dönüşümlü tekrarlanan bir çalışma ile taşlar değiştirilerek binanın sağlamlığı sağlanmakta. Muhteşem detaylı bina, kiliseye benzeyen kule ve kubbeleriyle Tuna’nın göğsünde elmaslarla kaplı gerdanlık gibi süslü-pahalı-eşi olmayacak kadar değerli ve zarif duruyor.

Romalıların yaşadığı dönemden binalar ve meydanı süsleyen at üstlerinde heykeller ordusu, emir gelir gelmez savaşa gitmek için hazırlar. Şehrin neredeyse tüm heykellerinin oksitlenme sebebiyle yemyeşil olmaları, onları daha da sevmeme sebep küçük bir ayrıntı.

Macaristan’ın ilk sarayının inanılmaz genişlikte bulunan bahçesinde bolca bulunan heykeller, heykellerin korunması her şey canlı ve korunmalarına saygı duyulacak kadar da zor bir başarı. Biz olsak çoktan satıp savmış ya da koparmıştık bir taraflarını. Buda’nın abisi olan Atilla’nın heykeliyse muhteşem. Akordionla çalınan müzik eşliğinde saray bahçesinde dolaşmak inanılmaz keyifli. Gelinler ve damatlar görüyoruz ziyarete gelmişler, üstü açık lüks bir arabanın yanında resim çektiriyorum, bana kalsa binerim içine de yanımdaki adam bazen fazla usturuplu oluyor, kızıyorum poz verirken niye binemiyorum diye. Hediyelik eşya satanlar kimsenin üzerine gelmiyorlar satış için.

Birinci gün otobüs turundan sonra vapurla yapılan iki saatlik nehir turunda, bütün binaların-kliselerin ve Buda ve Peşte şehirlerinin birleşmeden önce ve sonraki hikayelerini istediğiniz dilden dinleme şansına sahipsiniz. Size aktardığım bütün bilgiler Türkçe. Turda istediğiniz her hangi bir içki ve meyve kokteyli fiyata dahil.

Tuna’nın ortasında bulunan 3 km’lik adada 200 çeşit gül yetiştirilmekteymiş. Ünlü fıskiyeli havuz ve savaş sonrası harabelerin yanında güneşi gören çıplak insan görüntüleriyle cıvıl cıvıl yaşayan bir dünya.

Bütün sokaklardaki bütün binalar kültür ve tarih kokuyor. Öyle bir zenginlikle yapılmış ki her şey şaşırıyorum. Parkların temiz ve bol heykelli ve de bol ağaçlı orman hallerineyse bayılıyorum kesinlikle. Taş işçiliği kadar demir de ancak bu kadar zarif ve mükemmel işlenebilir. Neredeyse bütün kapılar demirden ve birbirinden daha güzel ve zarif. Tuna ve köprülerinin görüntüleriniyse anlatmak için insanın kalın bir broşür yazması gerekir diye düşünüyorum. Muhteşem Kapılara ve duvarlara spreylerle yazılan çirkin yazılarsa içler acısı bir görüntü oluşturmakta.

Nasıl bir sistemle kurulmuş diye şaşırırken ve bu şehrin mimarisi bana sesleniyor “Kızım ilk görüşte karar verme AB konusunda, senin bu binaların yapıldığı zamanlardaki kültürden haberin var mı?” diye de soruyor hafif bir sitemle. Utanıyorum.

Meydanda kurulmuş bir orkestradan caz dinliyoruz. Geçikmiş bir balayı için en mükemmel mekan ve manzara ve romantizm, bu aşkla birleşmiş iki şehrin içinde var. İnsanın yanında ruh huzurunu yakalamış ve kendiyle barışık bir eş (insan-arkadaş) olduğunda dünyanın her yeri güzel oluyor olmasına da birlikte olduğunda her şey iki kat daha güzel görünüyor gözlerine. Uçakta-trende hatta yaya fark etmiyor. O bana benimle gelir misin demişti. Ben de ona “Seninle dünyanın öbür ucuna yalınayak giderim” demiştim. Tamam çıplaklık konusunda biraz abartmışım, rahat papuçlarla bile bütün gün yürümek zor ama bugün biliyorum ki bu adama hissettiklerimde yanılmamışım. Ve umarım devam ettiği süre boyunca da hep aynı duyguları hissederim. Duygularım değiştiğinde elbette değişecek sevgi kelimelerim ben sevmeden hala seviyormuş gibi rol yapanlardan değilim. Ya vardır ya yok, hep heptir ya da hiç...

Bu memlekette sütyen inanılmaz pahalı bir giysi, hayır fiyat sormaya bile gerek duymadım, kadınların yarısından fazlası sütyensizdi de ondan bu kanıya vardımJ Ve kimse kimseyi sütyensiz diye, hatta turist diye bile rahatsız etmiyor. Küçük bir ayrıntı gibi görünmesin sakın güzel ve şık yerlerinde, basit yerlerinde tuvaletleri pırıl pırıl tertemiz inanın.

Bu şehrin romantizmi nerede diye soracak olursanız, sırt çantamızla gezerken kendimi Ayşe Arman ve sevgilisi gibi hissetmedim dersem yalan olur ama ben o değilim ki rahatça anlatayım. Kendiniz gelin de görün.

Başka yerleri görmedim ama Budapeşte’yi, güzellikleri sevdiğim için, eğer görebilme ve göreceğini seçme şansınız varsa mutlaka görün diye keyifle önerebilirim.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..