- Kategori
- Felsefe
Romantizmle Osmanlı kurulur mu?
Roma'nın kuruluşunda Stoa değil, Sokrat-Eflatun ve Artisto vardır
Antik Yunan'dan Roma'ya geçiş yani siyasi bakımdan Kent-devletinden İmparatorluğa geçiş; felsefi bakımdan Stoa felsefesinin bireyciliği ile açıklanır: Artık Platon ve Aristoteles gibi kent-devletinin kurtuluşu değil bireyin kurtuluşu konuşuluyordur.
Siyasi düşünceler tarihindeki esas görüş budur.
Ben burada ciddi bir eksik görüyorum. İmparatorluğa geçişi sağlayan felsefi zemin, Stoa ile başlamaz; trajik gelenekten kopuşla başlar. Sokrates ile başlayan bu süreç, İskender'in hocası Aristoteles ile zirveye ulaşır.
İmparatorluğun aradığı felsefi tavır; duyguların akla galebe çaldığı ve sofistlerin, retorisyenlerin başat olduğu bir toplum değil, ozanların ve sanatçıların kovulduğu Platon'un aşırı-akılcı ideal devletidir. İmparatorluk; düzeni, formu, aklı; duyguya, heyecana, Dionisosçu olan ne varsa ona karşı tercih eder.
Kent-devletinin çöküşü Sokrates, Platon ve Aristoteles'in bu yapıyı duyusallıktan arındırmasında (katharsis) gizlidir- her ne kadar buradaki amaç kent-devletini kurtarmaksa da. İmparatorluk kendisine bu arınmayı temel aldı.
Romalı filozofun şu sözü bu konu için bir motto gibidir: "Ruhun akılsız kısmında hatıra bir tutkudur."
Tutkularla, hatıralarla boğuşulan modern dünyada İmparatorluk kendine uzun bir yaşam bulamadı, bulamazdı da.
Son olarak Roma İmparatorluğunun bir bakımdan devamı olan Osmanlı İmparatorluğu da bu aşırı-akılcı geleneği sürdürdü. Bugün Osmanlı deyince bayağı bir romantizmle karşınıza çıkanlar sizi aldatmasın!