Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Rönesans Türklere de Uğrayacak; Pencereler açık olursa

Rönesans Türklere de Uğrayacak; Pencereler açık olursa
 

Türk aydınlanması son altı yedi asırdan beri gerçekleşmesi. Bunun bir nedeni İslam dini olurken, diğeri de bilimi tabana yayamaması olmuştur. Bu Osmanlı İmparatorluğu döneminde bilim ve edebiyat dilinin Farsça Arapça ve Osmanlıca olarak seçilmesi bir bakıma gerçekte halkın bilimle hiçbir zaman tanışamamasında önemli bir etken olarak kabul edilmelidir. Rönesans'ın yaşanmamasında İslam dininin neden ilerlemenin önünde engel olduğu sorgulanabilir.

Esasında Avrupa'da Rönesans ciddi bir medeniyet getirmesinden çok, Haçlı ve soygun ve talan kültürü tüm doğuyu etkisi altına almıştır. Herkes içindekini yansıtır. Haçlı Seferlerindeki amaç neyse, sonrasında da aslında değişen bir şey olmamıştır. Coğrafi keşiflerde ne olmuşsa gidilen yerlerde Portekiz ile başlayan soygun İspanyollarla arkasından Hollanda ile devam ettiği söylenir. Hollanda'nın arkasından İngiltere'ye geçen sömürge krallığı biri diğerinden geçen ve acımasızlığı bir uyuşturucu etkisinde artan dozda devam eden bir sermaye katlama hareketine Rönesans denir. Kölenin yerini gönüllü kölelik sistemi almış, kralların yerini şirketler almıştır. Şirretlerin insanları çalıştırabilme silahı, borçlandırma ve zenginliklerin kullanımında sınırsız tüketim gibi bir hedef konulmuştur. İşte gerçek ütopya ise budur. İslam dinine mensup hiç bir devlet, padişah, hükümdar, halk  bu kadar acımasız olamazdı. İşte bu yüzden İslam dinine mensup hiçbir ülke Amerikanvari veya Avrupai bir ilerleme hareketi yapamaması gayet doğal bir netice olmuştur. Ne zaman ki adalet ve bilim Müslüman bir ülkeyi terk ederse işte o ülke rezil-rüsva olmaya mahkûmdur.

Bilim; aslında servetten sonra gelir. Adaletli yönetim ise hepsinden önce gelir..
Adalet bir ülkeyi terk ederse asalet de bu ülkeyi terk eder. Asalet giderse, yerine boşluk gelir. Derin bir boşluk.

Bilim ise günümüzün en büyük sırrıdır. Kimse geliştirdiği herhangi bir şeyi size sunmasını beklemek hiç olmayacak bir şeyi beklemektir. Bu duruma uyan dilimizde oldukça geniş bir sürü benzetme bulmak mümkündür.

Mimar Sinan’dan beş yüz yıl sonra dahi onun gibiyi bırak, ona yakın bir eser bırakan mimar var mıdır? Mimar Sinan’ın eserlerine yoğunlaşılmış olunsaydı, dünya çapında mimarlarımız pekâlâ olabilirdi. İbni Sina gibi bir alim onca üniversite ve modern eğitim sistemlerine rağmen yetiştirilememesi gerçekte eğitimin daha ileri seviyede olduğunun kanıtı mıdır. 980 yılında Horasan’da doğan İbni Sina on yaşında Kur’anı Kerim’i ezberlemiştir. Evlerinde televizyon radyo ve gazete yoktu. Ancak bunlardan daha önemli değerler; evlerinde dini,felsefi, bilimsel sohbetler vardı. Batıdaki lakabı Avicenna lakabıyla anılmaktadır. Cüzcan’da felsefeyi seven Ebu Muhammed El –Şirazi için El- Mebde’ve’l  Mead ve El-Erşadü’l -Külliye adlı eserlerini yazmıştır. Tıp alanında El-Kanun fi’t-Tıb adlı eserlerini de bu şehirde yazmıştır. Daha sonra Rey şehrine giden İbni Sina Büveyhiler devletinin Sultanı Mecdüddevle’nin hizmetine girmiştir. Sultanı tedavi eden ibni Sina ününü artırmıştır. Kazvin ve Hemedan’a gidene kadar Rey şehrinde kalmıştır. Hemedan’a gidince Şemsüddevle’nin hizmetine girmiş, hasta olan sultanı tedavi etmiştir. Şifa adlı eserini burada yazmaya başlamıştır. Hapse atılan  İbni Sina hapiste Hay b. Yekzan, ve Kulunç adlı eserlerini yazmıştır. Daha sonra Necat adlı eserini tamamlar. Hemedanİ’da ise Danişname-i Alai adlı eserini yazar.  Bir yandan hastalarına şifa dağıtırken aynı zamanda El-Kanun fi’t Tıb ve Kitabu’ş- Şifa gibi büyük eserlerini yazmıştır.

İbni Sina’nın eserlerinden Kanun XII. Yüzyılda Latinceye çevrilmiştir. Çağın en meşhur tıp fakülteleri Montpellier ve Lauvain Üniversitelerinde temel kitap oldu. İbni Sina 700 yıl Avrupa’da tıp alimi olarak layık olduğu saygıyı edinmiştir. Tam XVII. Yüzyılın ortalarına kadar.

El  Cezeri de 1136 yılında Cizre'nin Tor mahallesinde doğmuştur. Sibernetik alanın kurucusu kabul edilen, fizikçi, robot ve matrix ustası bilim adamı İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El-Cezeri 1206'te Cizre'de öldü. Lakabını yaşadığı şehirden alan El Cezeri, öğrenimini Camia Medresesi'nde tamamlayarak, fizik ve mekanik alanlarında yoğunlaştı ve pek çok ilke ve buluşa imza attı. Batı literatüründe M.Ö. 300 yıllarında Yunan matematikçi Archytas tarafından buharla çalışan bir güvercin yapılmış olduğu belirtilse de, robotikle ilgili bilinen en eski yazılı kayıt, Cezeri'ye âittir. Kısaca Kitab-ül Hiyel adıyla bilinen eseri altı bölümden oluşur. Birinci bölümde binkam (su saati) ile finkanların (kandilli su saati) saat-ı müsteviye ve saat-ı zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kap kacakların yapılışı hakkında on şekil, üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler ile müzik otomatları hakkında on şekil; beşinci bölümde çok derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten aletler hakkında 5 şekil; 6. bölümde birbirine benzemeyen muhtelif şekillerin yapılışı hakkında 5 şekil yer alır.

Teorik çalışmalardan çok pratik ve el yordamıyla ampirik çalışmalar yapan Cezeri'nin kullandığı bir başka yöntem de yapacağı cihazların önceden kâğıttan maketlerini inşa edip geometri kurallarından yararlanmaktı. İlk hesap makinesinden asırlar önce aynı sistemle çalışan benzer bir mekanizmayı, geliştirdiği saatte kullanan Cezeri, sadece otomatik sistemler kurmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başarmıştı.

Cezeri, otomatik kontrollü makinelerin ilki sayılan Jacquard'ın otomatik dokuma tezgâhından 600 yıl önce değişik haznelerdeki suyun seviyesine göre ne zaman su dökeceğine, ne zaman meyve ve içecek sunacağına karar veren otomatik hizmetçiyi geliştirdi. Bazı makinelerinde hidro mekanik etkilerle denge kurma ve harekette bulunma sistemine yönelen Cezeri, bazılarında ise şamandıra ve palangalar arasında dişli çarklar kullanarak karşılıklı etkileme sistemini kurmaya çalıştı. Kendiliğinden çalışan otomatik sistemlerden sonra su gücü ve basınç etkisinden yararlanarak kendi kendine denge kuran ve ayarlama yapan dengeyi oluşturması, Cezeri'nin otomasyon konusundaki en önemli katkısıdır. Fizikçi ve mekanikçi Bediuzzaman El Cezeri'nin diğer bir eseri de Diyarbakır Ulu Camii'nin ünlü Güneş Saati’dir. (1)

Seydi Ali Reis de Osmanlı zamanında yetişmiş bir denizci olmasının yanı sıra ünlü coğrafya, matematik ve astronomi bilginidir. Ali Kuşçu’nun  Fatih’in emriyle yazdığı Fethiye adlı ünlü astronomi kitabını Farsça’dan Türkçeye çevirmiştir. Mirat-ı Kainat adında bir eser yazmıştır. Dünyaca ünlü eserleri “Muhit” adlı deniz coğrafyasına ait kitabıyla Hindistan gezisini anlatan Miratu’l Memalik ( Memleketlerin Aynası)’dır.

Bir başka Türk denizcisi Barbaros Hayreddin Paşa’dır. Seydi Ali Reis’in de yanında yetiştirmiş olan, Seydi Ali Reis cihan tarihinin en büyük deniz savaşı olan PREVEZE savaşında komutanı ise Seydi Ali Reistir. Seydi Ali Reis gibi denizciler yetiştiren Barbaros Hayreddin Paşa denizcilikte bir ekol olmuştur.

 

(1) https://tr.wikipedia.org/wiki/El-Cezeri.

 
Toplam blog
: 2271
: 163
Kayıt tarihi
: 15.10.14
 
 

Bugünün doğrusu yarının eğrisi, dost görünenler düşman ve herşey aslında zıddı olabilir. Büyük ih..