- Kategori
- Uzay
Röntgencilik ve evrenin akıl almaz büyüklüğü
Back to the future
Farzedin ki şu an bu yazıyı okumuyor da, yerküremize beş yüz elli dünya yılı kadar uzaklıktaki bir gezegendesiniz ve çok çok gelişmiş bir teleskopla dünyamızı dikizliyorsunuz. Ve oldu ya, gözünüze Beşiktaş civarı takıldı.
Ne görürdünüz?
Dolmabahçe sarayını mı?
Ortaköy camini mi?
Efendim.. Boğaz köprüsü mü dediniz?
Hayır efendim. Hiç birini göremezdiniz.
Fatih Sultan Mehmet’in, donanmasını Haliç’e nasıl indirdiğini görürdünüz. Yani tam 557 yıl öncesini.
Bir bilim adamı bundan on yıl önce ışık hızını aştıklarını iddia etti. Hem de üç yüz kat daha fazla hız elde edilmişmiş? Hıh, halt etmiş. Bunu yapması için şu an kendisinin bundan üç yüz ışık yılı ilerde yaşıyor olması gerekir ki, o halde bu iddiayı ortaya attığından bu yana üç yüz yıl geçmiş olması gerekiyor. Yani bize bu haberi vermesi için gelecekten gelmesi lazım. O zaman iş daha da karışır ki, ben bu yazıyı neden kaleme aldığımı bir türlü size açıklayamam.
Çünkü siz teleskopla hala Fatih’in leventlerini izliyor olursunuz o sırada. Yani benim yazımı okumanız için daha çok yüzyıl geçmesi lazım gelir ki, bu hesaplar içinde şimdiden kafam çorba olmuş durumda. Evren, ne kadar dehşetli bir görkeme sahip değil mi? Aklın alması mümkün değil. Bu yazı neden yazıldı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Efendim, dün akşam oğlumla birlikte ‘’Geleceğe Dönüş’’ filmini izledim bilmem kaçıncı kez. Ve hala zaman makinesi icat edilmediği için şükrettim. Düşünsenize, yoksa ben o filmi yirmi ikinci kez izlemekten ne zevk alırdım ki..
Bir bilim adamı bundan on yıl önce ışık hızını aştıklarını iddia etti. Hem de üç yüz kat daha fazla hız elde edilmişmiş? Hıh, halt etmiş. Bunu yapması için şu an kendisinin bundan üç yüz ışık yılı ilerde yaşıyor olması gerekir ki, o halde bu iddiayı ortaya attığından bu yana üç yüz yıl geçmiş olması gerekiyor. Yani bize bu haberi vermesi için gelecekten gelmesi lazım. O zaman iş daha da karışır ki, ben bu yazıyı neden kaleme aldığımı bir türlü size açıklayamam.
Çünkü siz teleskopla hala Fatih’in leventlerini izliyor olursunuz o sırada. Yani benim yazımı okumanız için daha çok yüzyıl geçmesi lazım gelir ki, bu hesaplar içinde şimdiden kafam çorba olmuş durumda. Evren, ne kadar dehşetli bir görkeme sahip değil mi? Aklın alması mümkün değil. Bu yazı neden yazıldı diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Efendim, dün akşam oğlumla birlikte ‘’Geleceğe Dönüş’’ filmini izledim bilmem kaçıncı kez. Ve hala zaman makinesi icat edilmediği için şükrettim. Düşünsenize, yoksa ben o filmi yirmi ikinci kez izlemekten ne zevk alırdım ki..