Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Temmuz '10

 
Kategori
Eğitim
 

Röportaj: “Her Sınav, öğrenci için bir sırat köprüsüdür”

Röportaj: “Her Sınav, öğrenci için bir sırat köprüsüdür”
 

Milli Eğitim Bakanı’nın yaptığı açıklama ile orta eğitim kurumlarında geçiş sistemini sağlayan Seviye Belirleme Sınavı’nın kapsamının daraltılması yoluna gidildi. Böylece yine bu iktidar döneminde “çocukların psikolojisini bozduğu” gerekçesiyle kaldırılan OKS yerine uygulamaya koyulan ve çocukların çocukluklarını yaşamalarını ortadan kaldıran SBS üzerine yoğunlaşan muhalefetin birazcık olsun önüne geçilmeye çalışıldı.

Eğitim ve öğretimde başarı kuşkusuz sınavla ölçülüyor. Sınavı tamamen ortadan kaldırabilmek mümkün değildir; doğru da değildir. Ancak sınavı bütün sistemin merkezine yerleştirmek ve bunun dışında bir uygulama yaratamamak tam anlamıyla bir beceriksizlik, işini doğru yapamamaktır.

SBS dediğimiz sınava neden ihtiyaç duyuluyor?

Çünkü ülkemizde sayılı bir takım eğitim kurumları var ve bütün çocukları burada okutamayacağımız için bir seçim yapmamız gerekiyor. Seçim yapmanın tek kıstası da sınav oluyor.

Bu sınavın bir benzerine otuz sene önce girmiş biri olarak otuz sene sonra hiçbir şeyin değişmemiş olduğunu görmek beni fazlasıyla rahatsız ediyor. Üstelik sınava girdiğim yıllarda hangi okullara girmek amaçsa şimdi yine aynı hedef hiç değişmeksizin ve yerine bir başkasını koyamadan sürüyor. Kuşkusuz bir takım köklü eğitim kurumlarının olması, bunların geleneğinin yaratılması önemlidir ancak onların yanına yenilerinin koyulamaması çok ciddi bir boşluktur.

Devlet dediğimiz kurum, liberal ekonominin bir aktörü olmasın, demir çelik işletmesin, kâğıt yapmasın, giysi üretmesin ancak bir ülkenin temel meselesi olan eğitimi de özel sektörün eline bu denli teslim etmesin.

SBS’nin kademeli olarak kaldırılması; bu sene 6. Sınıf olarak sınava girmiş çocukların 7. Sınıfta da sınava sokulmasının gerisinde yatan temel neden dershanelerin mağdur edilmemesidir. Birçok dershane önümüzdeki eğitim döneminin anlaşmalarını yapmış, paralarını almışlardır. 7. Sınıf öğrencilerinin sınava sokulmamasının çok ciddi ticari sorunlar yaratacağını hesap ederek yüz binlerce öğrenci zaten kaldırılmaya çalışılan sistemin içinde kurban edilmekte, kullanılmaktadır.

İşte bunun adına liberal ekonomi diyoruz.

Eğitim-öğretim sisteminin kuramamış ülkelerin herhangi bir ekonomide başarılı olmaları çok zordur. Ülkemiz bilimsel teknolojinin hiçbir alanında kendisine yer bulamamaktadır. Öyle olunca da her şeyiyle dışa bağımlı olmaktan kurtulamıyor.

SBS Uygulaması Üzerine Bir Söyleşi:

Röportaj: Uzay Gökerman


“İnsan, oyun oynayan bir yaratıktır.”

Burada sözü Mersinli bir eğitimciye bırakmak istiyorum. Mersin’in önemli Türkçe öğretmenlerinden olan ve yıllarca bu alanda çeşitli eğitim kurumlarında hizmet vermiş, çeşitli dergi ve kitaplarda bilimsel içerikli yazılar yazmış, bildirilere imza atmış, Mezitli Gazetesi köşe yazarlarından Ahmet Ümit Aloğlu’nun eğitim sistemi üzerine yaptığım söyleşiden satır başları ve kendisinin düşünceleri şöyle:

Eğitimin içinde olan bir kişi olarak bu sınavın öğrencilerde nasıl bir etki yarattığını izliyorsunuz?

Her sınav, öğrenci için bir sırat köprüsüdür. Bir ölüm kalım sorunudur. Her ne kadar anneler, babalar, biz öğretmenler, “Bu sınav, dünyanın sonu değil. Kendinizi kasmayın, rahat olun” gibi hiçbir etkisi olmayan sözlerle onları biraz avutmak istesek de sözlerimiz bu gerçeği değiştirmez. Çünkü çocuk, her sınavın geleceğin belirleyicisi olduğunu bilir. Ben, sırtında çıbanlar çıkanları, sınavda altına işeyenleri, düşüp bayılanları gördüm…

Öğrenci ile ilk tanıştığınızdaki durumu ile şimdiki arasında ne türden değişimler gözlemliyorsunuz?

Her çocuk, bizim karşımıza deha olarak gelir. Biz ne yapar eder bu dehayı köreltiriz. Böyle olmasını ister miyiz? Kimse istemez çocuğun dehasının körelmesini; ama sistem öyle kurulmuş…

SBS uygulaması 6. Sınıfta başlıyor. Yani 12 yaşına gelmiş bir çocuk sistemin de yarattığı yarış baskısı ile çok ciddi bir çalışma ortamının içine giriyor. Sizce bu yaşta böylesi yoğun tempo normal midir?

Polonyalı bir düşünür var; Herzinga. Bu adamcağız diyor ki “insan, oyun oynayan bir yaratıktır.” Biz, çocuğun yaşamında oyunun yemekten önce geldiğini biliyoruz. Yemek saati geldiğinde, bahçeden çağrılan çocuğun yüzünü, çocukluğunuzu anımsayanlardansanız, kendi yüzünüzü düşünün… 12 Yaşındaki çocuğu oyun dünyasından yarış dünyasına çekmenin eğitimle ilgisini açıklamanın olanağı yoktur.

Ders kitaplarının içeriği ve okullardaki ders işleme teknikleri çocuğun dışarıdan bir şeyler araştırması ve kendi kendisine bilgiye ulaşma şeklinde yönlendiriyor. Ancak aynı sistem bu araştırmayı yapacak zaman da bırakmıyor. Öğrenci ister istemez özel derslere ve dershanelere yöneliyor.

Bir de şu yanı var bu yönlendirmenin: Çocuk, nereden bulacak kendisini bilgiye götürecek kaynakları? Hangi çocuğun evinde yeterli kitaplığı, laboratuarı… var? Bir komplo teorisi üretip, bu sistemleri dershane sektörünün bulup yetkililere sunup uygulanmasını istediği söyleniyormuş…

SBS uygulamasının öğrenciler arasında eşitlik yarattığına inanıyor musunuz? Eğitim sistemimiz, eğitim kurumlarımız böylesi bir eşitliği sağlamak için yeterli midir?

Eşitlik kavram olarak olanaksızlığı da barındırır. Sizin bir önceki soruda söylediğiniz dershaneler ve özel öğretmenler kaçta kaç öğrencimizin yararlanabildiği olanaklardır? Sistem eşitlik için değil, eşitsizliğin arttırılıp zenginin çocuklarının da daha iyi yetişmesi gerektiği inancının üzerine kurulmuş…

SBS uygulaması aynı zamanda bir ekonomi de yaratıyor. Dershaneler, orada çalışan öğretmenler geçimlerini bir anlamda bu ekonomi yoluyla sağlıyorlar. Sizce bu ekonomi nasıl şekillenmelidir?

Ülkenin geleceğinin köreltilmesi üzerine ekonomi kurulmaz. Bunca parayı harcamakla bu ulus neyi amaçlıyor: Geleceğinin daha bayındır olması için çocuklarının daha iyi eğitim almasını… Buna karşın neyle karşılaşıyor: Sağlıksız eğitim, hasta toplum… Bu ekonomi yıkılmadan bir biçime giremez. Yıkılıp yeniden kurulmalıdır. Bir Mustafa Necati, Bir Hasan Âlî, Bir Tonguç Baba gerekiyor.

Eğitim sistemimiz sanki okullardan dışarıya doğru kayma eğilimi gösteriyor. Ne düşünüyorsunuz?

Eğitim sistemimiz kaymış gitmiş, eğilimi mi kalmış. Daha nisan başında okullarımız boşalıyor. Çocuk, eğer biraz geleceğini düşünecek bilinçte ise, testlere, dershanelere, özel öğretmenlerine koşuyor. Bu sistem içinde başkaca yapacağı da yok. Ne düşünüyorum: Baştan beri söylemeye çalıştığımı: Bu sistem baştan sona yıkılıp, cesurca yeni, çağın gerçeklerine uygun, öğrencinin kişiliğini geliştirmeyi ana amaç sayan, bilgiyi değil, bilgiye ulaşma yollarını öğreten, bunun için bütün olanakları hazır bir sistem kurulmalıdır.

Sizin eğitimle ilgili alternatif uygulamalar hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Kötünün alternatifini soruyorsunuz! Kötü ortadan kaldırılmalı, yerine yeni, iyi ve güzel; yararlı ve sağlıklı olan konmalıdır. Planlı, geleceğin inşasında ve yaşanmasında her alanda görev yapacak insanlar yetiştirilmelidir. Bu planlamada boyacıdan doktora, teknisyenden mühendise, diplomattan sekretere her alan planlanmalı, gençliğin enerjisi gereksiz yere yok edilmemelidir.

Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?

Bir eğitimci değil de bir mühendis olduğunuz halde konuya eğildiğiniz için sizi kutlarım. Çabanız boşa gidecek diye üzülüyorum; ama sizin çabanız, bu işe kafa yoranların düşünceleri kısa vadede boşa gider gibi görünse de sonuçta yararlı olacaktır. Başarılar diliyorum.

Bu yazı ve röportaj http://www.indigodergisi.com Temmuz sayısında yayımlanmıştır.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..