Röportaj: “Kilo Problemi yaşayan bir bireyin Beden-Zihin-Ruh dengesinin sağlanması şart!”

Akıllı ve Bütüncül Beslenme ile Fazla Kilolar Hayatınızı Terk Ediyor

Kilo Problemi Yaşayan Bir Bireyin Beden-Zihin-Ruh dengesinin sağlanması şart!Yemek yemenin keyfinden asla uzaklaşmak istemeyen ancak sağlıklı yaşama ve fit bir bedene kavuşmak isteyenler için once beden, zihin ve ruh dengesinin kurulması için çalışmalarını yürüten Beslenme Uzmanı Gonca güzel, ideal bedene ulaşma ve sağlıklı beden gorünümünü devam ettirebilmek amacıyla danışanlarına bütünsel bir yaklaşımla koçluk hizmeti veriyor.

Kilo problemlerinin zihin, beden ve ruh dengesini kaybetmiş kişilerde sıklıkla gorüldüğünü belirten Beslenme Uzmanı Gonca Güzel:

“Ben bir danışanımı gordüğüm zaman hayatında ne fazla ne eksik bunu koçluk programmnda algılayabiliyorum. Yani hep iş odaklı bir insansa kendine nasıl zaman ayırabilir, çok başkalarına veren biriyse kendine nasıl donebilir buna çalışıyoruz. Onların verimlilik, konsantrasyon ve performanslarını arttırmak için akıllı beslenme programlarını kullandım. İnanılmaz güzel sonuçlar verdi.” diyor.

Akıllı Beslenme programı ile Nutrismart projesinin yaratıcısı Beslenme Uzmanı Gonca Güzel ile sağlıklı yaşam üzerine faydalı bir roportaj gerçekleştirdik.

İŞTE ROPORTAJIMIZ:

Gonca Hanım merhaba. Sizi tanıyabilir miyiz?

2002 yılında Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyatetik bolümünü bitirdim. Master eğitimimden sonra Başkent Üniversitesi’nde Doktora eğitimi gorüyorum. Amerika’dan bütüncül beslenme üzerine 1 sene boyunca koçluk eğitimi aldım. Meslek hayatım 2002 yılında başladı. Kendi ofisimi Nişantaşı’nda kurdum. İlk üç seneden sonra danışmanlarımın psikolojik eğilimlerini fark ettim. Koçluk desteği de istiyorlardı. Çünkü çoğu psikolojik sebeplerden hasta oluyor ya da kilo alıyorlardı.

Nutrismart adındaki projeniz de o halde bu farkındalık üzerine doğru?

Evet. Ben de bu psikolojik faktorlerin üzerine giderek “Akıllı Beslenme” diye bir program hazırladım. Koçlukla beraber bütüncül ve akıllı beslenme programları ile danışanlara ozel beslenme programlarının hepsi birlikte güzel sonuçlar vermeye başladı. Bu program kişilerin kendilerine onem vermelerini ve bakmalarını sağlayan bir program. Danışanlarımın verimlilik ve konsantrasyon performanslarını arttırmak için akıllı beslenme programlarını kullandım. İnanılmaz güzel sonuçlar verdi.

Bahsettiğiniz aslında kilo verme sürecinde hücrelerinizi inandırmak, takıntılarımız korkularımız varsa bilinçaltımızı yeniden kodalayarak kilo vermeyi kolaylaştırabiliyoruz değil mi?

Kesinlikle o da var. İşin içinde duygular da var. Ozellikle kendine onem vermeyen, mükemmelliyetçi, kendini geri plana atan, kendini unutan, stresli ve kendi ruhsal dengesini yitirmiş kişilerde bedensel hastalıklarda başlıyor. Bu yapıdaki insanlarda kilo problemi oluyor. Amacımız hem bedeni, hem zihni, hem de ruhu dengeli hale getirmek.

Bütüncül beslenme programında amaç şu: Ben bir danışanımı gordüğüm zaman hayatında ne fazla ne eksik bunu koçluk programımda algılayabiliyorum. Yani hep iş odaklı bir insansa kendine nasıl zaman ayırabilir, çok başkalarına veren biriyse kendine nasıl donebilir buna çalışıyoruz.

Sağlıklı beslenme denilince pek çok yorum okuyoruz. Sizce sağlıklı beslenmenin hangi kuralları var?

İlk olarak düzenli beslenme ve düzenli saatlerde yemek yeme. İkinci olarak çeşitli ve dengeli beslenme. Vücudun ihtiyacı olan karbonhidratın, proteinin ve yağın dengeli biçimde dağılması. Asla tek çeşit sırf protein ağırlıklı programlar onermiyoruz. Üçüncüsü de asıl onemli olan bedenin ihtiyacı olan, bedene uygun olan gıdaları tüketmek. İhtiyacınıza bedenin sesini dinleyerek karar vermek. Vücudun sesini dinlemek, açken yemek yemek, tok olduğunda durmak. Vücut hangi gıdalarda daha rahat hissediyorsa o gıdaları tercih etmek.

Sağlıklı bir kahvaltı nasıl olmalı? Altenatif seçenekler neler olmalıdır?

Yumurta, omlet, menemen, yanına simit, ekşi mayalı bir-iki dilim ekmek, domates salatalık , zeytin güne güzel başlamak için gayet sağlıklı. Bazen yaptığımız şeylerden bir tanesi de lavaşları fırına verip, pizza gibi yemek, tost haline getirmek kekik, domates, zeytin ve peynir ilaveleri ile birlikte.

Siz hayatı hiç zorlaştırmıyorsunuz, keyif alanımızı da unutturmuyorsunuz

Kesinlikle. Hayatınızı zorlamamak lazım, pratik ve keyifli olması da çok onemli. Bunun dışında müsliler de olabilir, ama genelde sabahları güne güçlü başlamak adına tuzlu ve proteinden zengin gıdaları tavsiye ederim, bunlar mideyi rahatlatıyor. Kan şekeri için de iyi. Haftanın bir kaç günü mideyi dinlendirmek adına da müsli yapmak, yoğurt yemek kuruyemişler de güzel seçenekler.

Ekmek artık kara listeye alındı. Rafine unlardan yapılmış ekmekler tehlikeli deniliyor. Çok severek tükettiğimiz ekmekler masum değil mi artık! Ne onerirsiz, nasıl tüketmeliyiz?

Eskiden ekmekler nohut, ekşi mayalı ekmeklerken, şimdi hazır mayalardan oluşan -kepekli ve tahıllı desek de- içindeki kepek ve tahıl oranları oldukça düşük ekmekler var. Burada eskilerin alışkanlıklarından devam edersek ekşi maya ile yapılmış bir ekmek çok daha sağlıklı. Kepekli ve tam buğday unundan mayasız yapılan ekmekler daha tok tutuyor. Şimdiki ekmekler pasta gibi. Ekşi mayalılar hem sıkışık hem de kokusu ekşi oluyor. Dışarıdan maya ilavesi sağlıklı olmuyor. İyi ve lifli bir unla mayasız bir ekmek sınırlı şekilde yenilebilir.

Şeker için zehir demek doğru mu?

Aslında doğru. Meyvedeki şeker fruktozun bile zararlı olabileceği artık açıklanıyor. Eskiden diyetlerde günde 5 porsiyon meyve sebze onerilirdi. Bu ciddi bir miktar. Şimdi yavaş yavaş dengelenmeye başlandı. Ozellikle meyve içindeki fruktozun diyabeti ve kalp hastalıklarını ve insülin direncini arttırıcı, karaciğer yağlanmasını arttırıcı etkileri kanıtlandı. Dolayısıyla ekmek yerine şekerden korkmak daha doğru. Ekmeği kaliteli almak daha doğru.

Çok sevdiğimiz o meyveleri ne zaman yiyeceğiz?

Meyveyi de sınırlı ve gündüz yemek doğru. Akşam yemekten sonraya bırakmıyoruz. Çünkü akşam meyveler vücut yağlanmasına sebep olabiliyor. Akşam meyveyi kesmek bile gobek çevresindeki yağlarınızı eritir. Akşam yemekten sonrası yapıya gore selülite bile sebep olabilir.

Rafine şeker ve meyve şekeri ve fruktoz içeren mısır şurubu tehlikeli diyorsunuz. Peki tatlandırıcılarda durum nedir?

Onlar da bobrekleri yorailiyor. Ancak şu an Dünya Sağlık Orgütü’nün de kabule ettiği daha doğal ve zararsız stevya bitkisinden elde edilen tatlandırıcılar var. Onlar sınırlı tüketilebilir.

Kilo süreci ile yakından ilişkili olan İnsülin direnci ne demek, nasıl dengede tutarız?

Sadece diyabetik hastalarda değil, birçok insanda insülin direnci olduğu ortaya çıktı. İnsülin direnci şişmanlığın en temek sebeplerden bir tanesi. Ozellikle yanlış beslenme, hareketsizlik ve stresten otürü ortaya çıkıyor. İnsülinin vücut tarafından doğru düzgün kullanılmaması dağıtılamaması demek. Vücuda alınan glikozun karaciğer ve hücre dışı dokularda yağ olarak depolanması demek. İnsülün direnci oluştuğu zaman kilo vermek zorlaşıyor. Glikoz dengeli kullanılmadığı zaman insanların şeker ve tatlı yeme isteği doğuyor. İştah artışı oluyor. Bu da zamanla kalp hastalıklarına ve şişmanlığa gotürüyor insanı. İnsulin direncini kırmak için düzenli ve dengeli yemek, şeker ve fruktozdan kesinlikle uzak durmak lazım. Düzgün karbonhidrat ve protein alınca hem acıkmıyoruz hem de kan şekeri dengeli oluyor.

Bunun üzerine yine kilo vermemizin anahtarı olan leptin hormonunun işleyişini sormak istiyorum. İnsülin direncini kırdığımızda Leptin hormonu da sağlıklı işlemeye başlıyor, yeme atakları geçirmiyoruz. Nedir bu hormonun gorevi?

Leptin hormonu aslında kilo vermeyi hızlandırıyor. İştahı kapatıyor.Gereksiz yemiyoruz. Leptinin genelde düzenli çalışması için insülinin de düzenli çalışması gerekiyor. Büyüme hormunu da düzgün çalışmaya başlıyor. Burada leptinin düzgün çalışması için insülini çok uyarmamak ve hafif bir açlık gerekiyor. Bu yüzden ara oğünlerin olmadığı programlar tercih edilebiliyor kişiye gore . 3 oğünde sabitleyebiliyoruz. Ama ara oğün yapmamak herkese yararlı olmayabilir. Kişinin yapısı dahilinde ayarlanmalı.

Triod hormonundan da bahsedelim. Sağlıklı beslendiği halde kilo problemi yaşayan milyonlar var. Nasıl beslenirsek troide yakalanmayız?

Troid hormonunda mineraller ve proteinler çok onemli. Düzgün protein ve mineral almaya ozen gostermeliyiz. Mineraller ne diye sorarsak, kalsiyum, demir, magnezyum, selenyum ve çinko… Genelde düzenli balık tüketmek çok yararlı oluyor troid hastalarında. Kuruyemişler fındık, fıstık, balık, kuzu eti, yumurta yemek mühim.

Ayrıca antioksidan içeren bol yeşil yapraklı sebzeler, bağışıklık sistemini güçlendiren gıdalar troide yakalanmamızı engelliyor. Bunun yanında yenilmemesi gereken gıdalar ise karnabahar, brokoli, lahana ve Brüksel lahanadan uzak durmak gerekiyor. Bu bitkiler troid ilacının etkisini azaltıyor. Egzersiz yapmak ve stresten uzak durmak da onemli.

Troid hastalığının psikoloji ile ilgisi var mı?

Elbette, olmaz mı. Ruhsal açıdan ise troid hastalıkları genelde kendileri olmakta zorlanan, sürekli susan, stres içinde olan, kendini ifade edemeyen, ofkesini ve duygularını bastıran insanlarda yani boğaz çakrası zorlanan kişilerde daha çok gorülüyor. Onların tedavilerinde yazmak, müzikle anlatmak, şarkı soylemek, bağırmak, yaratıcılığı gostermek, kendini ifade etmek çok işi yarıyor.

Genetikle ilişkisi nedir, Haşimato troidi diye de bir hastalık var?

Genetik yapı da onemlidir, ancak Haşimatoda antioksidan ve mineraller onemlidir. Bağışıklık sistemi ile yakından ilişkilidir. Stresten uzak durmak gerekiyor. İmmun sistemi iyi desteklendiğinde haşimato trodinden de korunmuş oluyorsunuz.

Himalaya tuzunun hayatımızdaki yeri? İçeriğinde 84 çeşit mineral var.

Hayatımızda mineraller çok onemli. Suyumuzda tuzumuzda minerallerin olması gerekli. Hem vücudu alkali yapması açısından hem de vücuttaki asidi azaltması bakımından mineraller vücuda çok faydalı. Himalaya tuzu, deniz tuzu ve kaya tuzu dediğimiz tuzlar elbette ki rafine edilmiş beyaz sofra tuzlarına gore çok daha sağlıklı.

Pirinci ve prinç pilavını nasıl tüketmeliyiz? Yine o da kara listede sayılıyor. Yok şeker atakları, yok insülin hastalıklarına sebep oluyor diye hakkında duyduğumuz onca şey var. Sizce tüketim nasıl olmalı?

Japonlar hep pirinç yiyorlar ve onlarda %1,5 kadar bir oranla obezite yok denecek kadar az.

Biz de daha farklı bir durum var. Hem yapısı daha dolgun pirinçlerin hem de tereyağını bol bol kullandığımız pilavlar soframıza geliyor. Biraz daha az pişirilerek, haşlanmış gibi yapılarak ve az yağ kullanarak yaptığımız pilavları sınırlı bir şekilde yiyebiliriz. Pişirme şeklinden dolayı kilo aldırıcı ozelliği oluyor.

Aslında pirinç, bulgur, makarna ve erişte gibi karbonhidratlardan korkmamamız gerekiyor. Dikkat edilmesi gereken husus bu gıdaları nasıl pişirdiğimiz, nasıl ve neyle birlikte yediğimiz…

Peki bulgur daha mı masum?

Bulgur daha lifli olduğu için daha masum…

Peki bir gün fazla kaçırdık. Ozellikle karbonhidrat açısından gayet zengin bir gün oldu. O günün faturasını fazla yağlar ve kilo olarak odemememiz için ertesi günler nasıl beslenmek gerekiyor?

Aslında en güzeli bir gün neyi fazla yediysem ertesi gün tersini yemem gerekiyor. Yani bugün makarna, ekmek, tatlı v.s çok kaçırdıysam yarın yeşillik, sebzeler, salata ve proteine yer vererek vücudu dengede tutmak mühim.

Sağlıklı ve verimli bir metabolizma için vitamin hapları ya da gıda takviyeleri almalı mıyız? Mesela Ben bazı donemler kür mantığında mineral ve gıda takviyelerinden yararlanabiliyorum. Ozellikle cilt güzelliği için şu sıralar omega-3, hyloronik asit, vitamin c, Q enzim 10 kürü yapıyorum. Sizce doğru mu yapıyorum? Onerileriniz nelerdir?

Supplamentlere ben inanıyorum. Yeter ki doğru markalardan ihtiyacımız olan ürünü almak kaydı ile. Mutlaka faydasını gorüyorsunuz. Ben de kullanıyorum. Tabi ihtiyacınız yoksa bu takviyeleri alarak vücudu yormanın anlamı yok.

Doğal beslenme yolu ile besinlerden almak en doğrusu desek de bu yaşam koşullarında vitamin ve mineral ihtiyaçlarını doğal şekilde karşılamak her zaman pek mümkün olmuyor. Kilolarca c vitamini alamayan veya balık tüketemeyen biriysem mecburen omega 3 almam gerekiyor tabi. O nedenle doğru tespitler sonucu vücudunuz için gerekeni almak sağlığınız için iyi bir yatırım.

Hep tartışılan bir konu. Omega 3, 6, 9 birlikte alınmalı mı? Yoksa karıştırmak doğru değil mi? Omega 3 tek mi almalıyız?

6 ve 9 genelde onermiyorum. Çünkü gıdalardan 6 ve 9’u yeterince alabiliyoruz. Bizim toplum olarak genelde omega 3 eksiğimiz oluyor. Omega 3 tek başına ve kür olarak almamız doğru.

Genelde hemen hemen her gün büyük bir bardak suya yarım ya da tam limon suyu sıkıp içerim. Hem kan temizliği hem vitamin desteği hem de suyu alkali yapma açısından faydalanmak doğru mu?

Limon ya da karbonatlı ve elmalı sirkeli suları günde 1-2 bardak içmenin faydasına inanıyorum. Neden? Çünkü hem sindirim sistemi hem de karaciğeri rahatlatma etkisi var.

Alkali beslenmenin sizce pratik yolu nedir?

Alkali beslenmenin anahtarı en başta sağlıklı su içmek ve mineral alabilmek. Mineralleri yeşil yapraklı sebzelerden yoğun şekilde alabiliyoruz. Bir de hazır gıdalar tüketmezsek eğer zaten alkali bir vücuda kavuşmuş oluyoruz. Çok da alkali damlası alayım diye telaşa düşmeye gerek yok. Her şeyin doğalını ve kalitelisini almaya çalışmamız gerekir. İşte lor peyniri mayası olmadığı için güzel. Balık tüketmek ve bol sebze tüketmek çok sağlıklı.

Kas kaybı yaşamadan vücut yağ oranını aşağıya çekecek pratik bir beslenme programı oneriniz var mı, şoyle acil durumlarda 1-2 haftada sonuç alabileceğimiz?

Balık ağırlıklı 1 hafta gidilmesini tesviye ederim. Tabi ki meyvesiz ve şekersiz. Bol karbonatlı ve limonlu su içerek 1 haftada bile fayda goreceklerine inanıyorum. Çok dengeleyici ve sağlıklı olur. Ekşi mayasız ekmeklerden de az da olsa yiyebilirler. Ama ozellikle gunde en az 1 kere balıklı bir gıda olması gerekir. Ton balığı, somon balığı olabilir; ancak konservelerdeki tonlar değil de poşette sunulanlarını oneririm. Bol yeşillikle hazırlanmış limonlu bir salata eşliğinde gayet güzel olacaktır.

Zayıflamada son derece on plana çıkan yeşil kahve ve mate çayını oneriyor musunuz?

Oneriyoruz ama çok da mucize yaratacakları soylenemez. Ancak düzenli beslenme programınız ve egzersizleriniz yanında yardımcı takviyeler olabilir. Abartılmadan gün 2-3 defa içilebilir.

Ancak bazı satılan bitki çaylarının içeriğine dikkat edilmesi gerekiyor. Zaten zararlı olanlar Sağlık Bakanlığı tarafından da toplatılıyor. Çünkü içinde bazı kimyasal içerikler bulunduğu ve bu maddelerin sağlıksız zayıflattığı ortaya çıkıyor. Araştırmacı ve dikkatli olmamızda fayda var. Her bitkisel ürüne de inanmamız gerekiyor. Güvenilir markalardan almamız gerekiyor.

Doğal beslenme ile ilgili toparlayacak olursak hangi gıda türlerini sıklıkla tüketmeliyiz?

Balık, yumurta, kuruyemişler, yeşil sebzeler, baklagiller, sağlıklı su, sağlıklı yoğurt, kefir, ekşi mayalı veya mayasız ekmekler, antioksidanlar…

Büyüme hormonunu arttıracak gıdalar?

Proteinli gıdalar, ozellikle akşam yemeğinde ve yemeğinden sonra hafif ve az kalorili tüketilecek proteinli gıdalar büyüme hormonunu salgılamayı sağlayacaktır.

Cilt güzelliğini destekleyecek besinler, takviyeler?

Antioksidanlar… bilhassa omega-3 harika bir destek… Kollejen takviyeleri de çıktı. Genelde bu gıdaları 30 yaşından sonra takviye için başlamak daha doğru.

Bu faydalı roportaj için sizlere teşekkür ediyorum.

Roportaj: Hülya Çayoğlu Kurtkal