Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '19

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ruh Sağlığımız

Ülkemizde yılda yaklaşık 10 milyonu geçkin kişi, ruh ve sinir hastalıkları nedeniyle doktora başvurmuş, doktora başvurmayanlarla birlikte bu sayının çok daha yüksek olduğu gerçeği ortadayken antidepresan ilaç kullanımı % 30 oranında artmış. Türk halkı, en çok hayat pahalılığı, trafik yoğunluğu, ve iş olanaklarındaki yetersizliğinden şikayetçi. Her 5 kişiden birimizde öfkeliyiz. 145 ülkede 154 bin kişi üzerinde gerçekleştirilen Gallup Küresel Duygu Raporu’ndaki en mutlu ülkeler sıralamasına göre; Ülkemiz, Tunus, Yemen, Afganistan’ı geçerek 53 puanla sondan 4’üncü sıraya yerleşmiş.

Tarih içinde Psikolojik hastalıkların nedenlerini; Aristotales; “ruhun kötülüğüne”, Galen; “vücut salgılarının dengesizliğine”, Freud; otoerotik saplantıya,  Jung; egonun hiyerarşik durumunun zayıflığına bağlamıştır.

Psikolojik hastalıklar geçiriyor olmak birçok toplumda tabu görülse de insanların büyük bir çoğunluğunda görüldüğü bir gerçek. Toplumun yarısından fazlası yaşamlarında en az bir kere psikolojik bir hastalık tanısına uyacak şekilde duygusal güçlükler yaşıyor.

Peyami Safa, Her hastalık öncelikle ruhta başlayıp sonra vücuda sirayet etmiş bir isyandır, der.

Psikolojik hastalıklar neden oluşur? Psikolojik rahatsızlıkların nedenleri oldukça komplikedir, genellikle birden fazla nedenden dolayı ortaya çıkar.

Psikolojik hastalıklar; biyolojik, (Genetik, kalıtım, Beyinde hasara neden olabilecek olan enfeksiyonlar, travmalar, Madde kullanımı (uyuşturucu kullanımına bağlı gelişen paranoyalar), Toksinlere maruz kalma (kurşun), Kötü beslenme…

Çevresel faktörler; Kayıplar (ölüm, ayrılık…), Kötü aile koşulları, Değişimler (göç, taşınma, iş, meslek, boşanma…), Sosyal beklentiler, Yalnızlık, Ailede madde kullanımı, Kişisel özgürlük kaybı…

Psikolojik faktörler; Travmalar (istismar…), Yas, İhmal, Koşullu kabuller, diğer insanlarla ilişki kurmada zorluklardır.

Günümüzde yerel ve global düzeyde artan ekonomik krizler, işsizlik gibi sorunlar, çevre, hava kirliliği, iç ve uluslararası savaşlar, insan eliyle oluşturulan felaketler vb. nedenlerle ve bunların teknoloji sayesinde uluslararası ölçekte yayımlanması sonucunda travmatik yaşamların çoğaldığı ve bunun ruhsal hastalıkların artışında önemli pay sahibi olduğu söylenebilir. Üstelik, bunlar olurken insanın doğayla ve toplumla bağı giderek zayıflamakta ve bu durum, tek tek bireylerin karşılaştıkları sorunlarla başa çıkma yeteneklerini azaltmaktadır.

Ruhsal rahatsızlık, “zihinsel işleyişin, günlük yaşamsal eylemini karşılama kapasitesine büyük bir oranda müdahale edecek kadar hissedilen zihinsel bir bozukluktur.

Dünya Sağlık Örgütüne göre; Sağlıklı insan; bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik halidir.

“Ekonomik koşulların ağırlaşması ile geçim derdi ve kaygısıyla ülke insanının her yıl gittikçe ruh sağlığı bozulmaktadır. Toplumun ruhsal sağlığının ekonomik refah ile doğrudan ilişkili olup, bir toplumda geçim koşulları ne kadar zorlaşırsa huzursuzluk, endişe artar, kaygıya bağlı olarak ruh sağlığı bozulup tüm kamu sağlığını tehdit etmeye başlar.

İnsan sağlığı, sadece kişisel bir olgu olmayıp, toplumsal yönünün de bulunduğunu belirtmek gerekir. Kişinin sosyal yönden tam iyilik halinde olmasının ön koşulu sosyal yaşamının sağlıklı olmasına bağlıdır. Çalışma ve yaşam güvenliğinin sağlanamadığı, iş bulma olasılığının bulunmadığı, gelir dağılım dengesizliğinin yarattığı huzursuzluğun giderilemediği toplumlarda kişinin tam iyilik halinde olması olanaksız görünse de;

Hastalığın kalıtsal olan nedeni bir yana, ruh sağlığımızı dengede tutmak için yeterli miktarda D vitamini içeren güneş almalıyız Düzenli egzersiz ile ruh sağlığımızı hem koruyabilir hem de güçlendirebiliriz. Ruh hali değişiklerini dengelemek ve depresyonu önlemek için de Omega 3 içeren besinler tüketmeliyiz. Kabul edilebilir limitlerde stres alabiliriz ancak üstesinden gelemeyeceğimiz  stres miktarından uzak durmalıyız. Bir amaç edinmeli, umutsuzluğu yenmeliyiz. Hayatın rutinini kırıp, monotonluğunu yenip renklendirmeliyiz. Düzenli ve sağlıklı beslenmeli, sorunlarımızı paylaşmalıyız. Dostlar edinip, yeterince sosyalleşmeli, yalnızlıktan uzak durmalıyız, Doğaya dönmeli pastoral hayattan uzak kalmamalıyız. Baskılara boyun eğmeden özgürlüğümüzü korumalıyız.

Sigmund Freud’un “Ruh sağlığı yerinde insan sevebilen ve üretebilen insandır.” sözündeki insandan oluşmuş toplumda hem sevebilir ve hem de üretebilir.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..