Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Ruhumuza uzanan köprü nereden geçiyor?

Ruhumuza uzanan köprü nereden geçiyor?
 

Doğan Cüceloğlu’nun “Mış Gibi Yaşamlar” kitabı 2005 yılının sonlarında çıktı. Toplum olarak özellikle kendimizi olduğumuz gibi kabul ederek yaşamak konusunda tereddütlerimiz var. Olduğumuzdan farklı görünmek, olduğumuzdan farklı davranmak, maskeler ve farklı oyun karakterleri arkasına sığınmak yabancı olduğumuz kavramlar değil.

Bu kitap çıkmadan çok önceleri de bir hocamdan sık sık duyardım bu ifadeyi. Bu ardında saklandığımız maskelerin nasıl ruhumuzu öldürdüğüne dair. Reiki ve Bioenerji eğitimlerimi aldığım Üstat Moshe Abudaram “Mış gibi yaşıyoruz” derdi, “Korkularımız ardına saklanmış yaşadığımızı sanıyoruz.”

Bir de yaptıklarımızı gönülsüz yapma konusu var. Yapıvermek. Yapar görünmek. Geçiştirmek.

Bir gönülsüzlüktür gidiyor yaşamlarımızda çoğu zaman. Gönlünün sesini dinleyenleri ise oldukça büyük dirençler bekliyor her adımlarında.

Peki, ya arzuların ve rüyaların davetini kabul etmek istiyorsak? Yüreğimizde bir kıpırtı kızgınlıklardan, bıkkınlıklardan değil de isteklerden, bizi heyecan ile uyandıran şeylerin dilinden konuşmaya başladıysa? O zaman ne yapacağız?

*

Paulo Coelho’nun ilk defa Fransızcası ile karşılaştığım bir kitabı var. Uzun zamandır Türkçesi’de yayında: “Işığın Savaşçısının El Kitabı”. Coelho’nun sevdiğim birçok kitabı var. “Simyacı” ve “Veronika Ölmek İstiyor” yürekten önerebileceğim iki kitap. Çıktığımız yüreğimizin sesini dinleme yoluna dair bir el kitabı olabileceği ihtimali nedense iyi geliyor.

Neale Donald Walsch’ın “Tanrı ile Sohbet” serisi kitapları da ruhumuz için çok güzel birer el kitabı. Richard Bach da mükemmel birer rehber benim için. Yazdıkları gerçekten ruhuma sesleniyor. Bach “Martı Jonathan Livingston” ile aldı beni ve “Sonsuza Uzanan Köprü” ile ruhumun derinliklerine götürdü.

Benim yüreğimin haritası başka bir kişinin elinde nasıl olabiliyor?

*

Yüreğimizin çağırdığı yoldan giderken bize neler destek verebilir. İşte biraz da bunlardan bahsetmek istiyorum. Ben neler kullanıyorum, nelerden fayda görüyorum. Özellikle ruhun sesini duymak için özellikle bedene dair yapabileceklerimiz. Kim bilir belki sizlerin içinde denemeye değer bulduklarınız olur:

- Ben her sabah uyanır uyanmaz bir deftere aklıma gelen tutarlı tutarsız düşünceleri iki üç sayfadan az olmamak üzere yazıyorum. Kimi sabahlar rüyalarımı yazarak başlıyorum, kimi zaman sabah hissettiğim huzursuzluğu. Kimi zaman daha az yazacak şey buluyorum; ancak her zaman yazıyorum. Güne ferahlamış ve düşüncelerin karmaşıklığından berraklığa geçerek başlamama yardım ediyor bu.

- Uyanınca ne yaptığım ile başladık, ama biraz daha geriye gidersek: Akşamları yatmadan önce mutlaka duş alıyorum. Tüm gün boyunca bir araya geldiğimiz insanlar, yaşadığımız olaylar üzerimizde bir enerji izi bırakıyor. Bunu yıkayıp arındırmak sadece rahat uyumamı sağlamıyor; uzun vadede enerji alanımı gereksiz yüklerden temizlediği için sağlığımı da korumuş oluyor.

- Güne su içerek başlıyorum, ve tüm gün boyunca su içmeye devam ediyorum. Ben çay ve kahve de içiyorum. Öncelikle bu içeceklerin bedenimden su atılmasına neden olacağını biliyorum ve her gün içmeye özen gösterdiğim 7-8 bardak suya ek olarak bedenimi dinlemeye çalışıyorum. Susuyor muyum? Bilin ki canımız su içmek istediğinde bedeniniz çoktan susuz kaldı bile. Susamayı beklemeyin; gün boyunca sık sık yudum yudum su için.

- Müzik müzik müzik. Son bir yıldır bıkmadan hala ilk aldığım gün kadar severek dinlediğim bir grup CD var. Sizlere de öneririm: “Best Relaxing Classics 100”. Tek kelime ile mükemmel. Dinleyin, ruhunuza iyi gelecek.

- Olumlu düşüncenin ve pozitif şeyler söylenin faydaları üzerine o kadar çok şey yazıldı ve söylendi ki kimileri için bu konunun tadı kaçmış olabilir. Ama ne söyleyeyim doğruluk payı var. Deneyin göreceksiniz. Sabah kalktığınızda en azından bir iki saat için olumsuz hiçbir şey okumamaya, dinlememeye karar verin. Evet, bu gazetenin bazı sayfalarını sabah okumamayı ve radyonuzda haberleri dinlememeyi gerektirebilir. Çünkü uykudan uyandığınız dönem, ki yerine ve kişiye göre 1-2 saati bulabilir, adeta bir hipnoz hali. Yani duyduklarınız, gördükleriniz, işittikleriniz sizi gün içindeki tam uyanık halinizden daha çok etkiliyor. Bu saatleri moralinizi yükseltecek şeyler için geçirmenin gününüze ve yaşamınıza katkısı büyük. Bir zihin orucu yapın – ister 30 dakika ister 120 dakika isterseniz de tüm gün için olumsuz düşünceleri aklınıza geldiklerinde göndermeyi, iptal etmeyi deneyin. Zihni hiçbir şey düşünmediğiniz bir halde tutmak zordur; o yüzden olumlu bir şeyler, komik bir şeyler, size neşe veren bir şeyler yaparak sizi üzen, kızdıran ve yoranlardan uzaklaşabilirsiniz. Şarkı söylemek de birebirdir mesela.

- Sizi neleri yapıyor olmak mutlu ediyor? Nelerden keyif alıyorsunuz? Her sabah güne güzel başlamak için neleri yapmayı istersiniz?

Bana iyi gelen şeyler var. Ancak şu da bir gerçek ki hepimizin dünyasını aydınlatan şeyler oldukça farklı. Denemek ve keşfetmek gerek.


*

Neale Donald Walsh’ın çok sevdiğim bir sözü var: “Sadece çok sevdiğiniz şeyi yapın, başka bir şey yapmayın. Yoksa yaşamı kazanıyor değil, esasında ölüyor olursunuz.”

Var mısınız yaşamaya?

Z.

________________________________________________________________________

Günün Onaylaması: “Gerçek varlığımı kabul ediyorum.” R. Şanal Günseli

Üstatlardan: “Ben görüş ile değil, inanç ile resim yaparım. Görme yeteneğini veren inançtır.” Amos Ferguson

Zeynep’in Okuma Tavsiyesi: “Dingin Savaşçı” Yazar: Dan Millman

 
Toplam blog
: 132
: 1125
Kayıt tarihi
: 04.11.07
 
 

Üsküdar Amerikan Kız Lisesi'ni birincilikle bitirdi. Amerika Birleşik Devletleri'nde Cornell Üniv..