Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Eylül '11

 
Kategori
Müzik
 

Ruhun gıdası

Black in Wonderfull Life’ı, Ne kadar güzel bir şarkı… İnsanın duygularının şöyle bir kaldırıp yeniden oturtuyor. Ne hissediyorsun derseniz cevabım net değil. Biraz neşe biraz coşku belki biraz hüzün… Ama denize ayaklarımı sokmuş gibi oluyorum diyebilirim. Hani dalga gelir ılık ılık ayaklarını yalar çekilirken kum ayaklarının altından kayar ya işte öyle bir şey… 

Kendimi böyle hissetmeme neden olan başka parçalar da var. Joan Baez in Dona Dona sı, Antonio Banderas ın Desperado su, Cat Stevensen Wild world u, Chuck Mancione nin Children of Sanchez i, Pink Floyd un Another brick in the wall u ve daha da niceleri… 

Şarkıların insanlara çok şeyler hissettirdiği gerçek. Bazen de bir şarkıyı dinlerken başka bir nedenle yaşadığınız hisleri o şarkıya hapsedersiniz. O şarkı çaldıkça o duygu aynı tazelikle çıkar gelir. Ama onu ancak siz bilirsiniz. Tiridine bandım türküsü ile çok romantik duygular yaşama şanssızlığını kimseye dilemem doğrusu… 

Bazı şarkılarda insana direk olarak birini hatırlatır. Bu kişi kaybettiğiniz birisi ise o şarkı daha da bir anlam yüklenir. Ne anlattığı falan hiç önemli değildir.Çok sevgili rahmetli anneannemin sevdiği Çırpınırdın Karadeniz , rahmetli amcamın çok güzel söylediği Aşkın İçimde Rüya benim için bu tür parçalardır. 

Üzülünce sevinince aşık olunca maçlarda kazanınca yani duygularımızın her çeşidini yaşarken yanına bir şarkı eşlik eder. 

Kadınlar aşık olunca şarkı söyler erkeklerse ıslık çalarmış. 

Şarkı dolayısıyla müzik duyguların dışa vurumu. Bu nedenle besteyi sipariş etmek bana komik geliyor. Eurovizyon yarışmalarında bu yüzden kötü parçalar çıkıyor. İnsan duygu yüklenince bir şey üretir. Sipariş beste de insan nasıl bir duygu yüklenir ki? Olsa olsa para para para şarkısını besteler. 

Bunun yanı sıra bir de bestelenmişi yorumlamak var.Hadi o duygu yüklenmiş üretmiş. Bunu yorumlayan diğer kişi o duyguyu aynen aktaramaz ki kendince bir şeyler katar ya da eksik kalır o şekilde aktarır. Yani besteyi besteleyen kişi yorumlamıyorsa hiçbir zaman o parça nın hangi duygu ile bestelendiğini bize aktarılamayacaktır. Besteci duygulanıp bir şey ürettiğinde ve de bunu kendisi yorumladığında tadından yenmez. 

Tabiki besteciden kastım dahiler. Kiç denilen tarzda üretilen şarkılara benim bir yorumum olamaz zaten.( Kitsch ('Kiç' diye okunur) varolan bir tarzın aşağı bir kopyası olan sanatı sınıflandırmak ve ifade etmek için kullanılan Almanca bir terimdir. Bu terim ayrıca, kibirli ve bayağı bir tada sahip şeylere ve ticari kaygılarla üretilmiş olan banal ve sıkıcı ürünlere gönderme yaparken de kullanılır.) 

Suna Kan keman çalarken izlediniz mi?Mutlaka büyük bir çoğunluk izlemiştir.Nasıl kendinden geçiyor.? İşte yorumcu diye ben ona derim. Resmen bestecinin hissettiklerini hissetme noktasına gelmiş. Bir de kendi bestesi olsa kimbilir nasıl olurdu? 

Güzel müzik dinletilen su molekülleri ile yorucu gürültülü müzik dinletilen su moleküllerinin resimleri çekilmiş. Görülmeye değer. İnsanda da var molekül üstelik çoğu da su molekülü…O zaman güzel müzik dinlemezsek moleküllerimiz yorulur. Dolayısıyla biz de yorgun oluruz. Bu bağlamda müzik ruhun gıdasıdır eksik bir bilgidir. Aynı zamanda bedeninde gıdasıdır. 

Neyse zenginin malı züğürdün çenesini yorarmış. Ben de ne bestecilik ne yorumculuk var. Maalesef sadece dinleyiciyim. 

Bu nedenle bu kadar bilmişlik yeter. Fazla da haddimi aşmayayım. 

İçinizde hep güzel müzikler çalsın onun ritmi sizi güzel yerlere götürsün…
 

 
Toplam blog
: 80
: 640
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

Fizik Mühendisiyim. Ankara'da oturuyorum.Türkiye' radyoaktif kaynak giriş ve çıkışını takip eden bir..