Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ruhun sessiz çığlıkların belgelenmesi sanat.

Ruhun sessiz çığlıkların belgelenmesi sanat.
 

Sanat insandır.

Sanat hayatın ta kendisidir.

Yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yaşananların dışa vurumu için araçtır

Ruhun sessiz çığlıklarının belgelenmesidir.

Nefret, acı, sevinç, mutluluk, hüzün, sevda, sanallık, intikam, özgürlük, geçmiş, bugün, gelecek...

Yüreğin, beynin, gözlerin yansıması; bazen bir şiirde, bazen bir resmin renklerinde, bazen çamurun ahenginde, bazen müziğin nağmelerinde, bazen iki satır yazıda, bazense bir fotoğrafın karelerinde...

Nefes almaktır sanat...

Evettttt..

Herkese, artık bizden kaçmayıp yüzünü gösteren güneşten, güneşli bir günden selam ve saygılarımı gönderiyorum.

Fotoğraf dünyasının en önemli ödülü olarak kabul edilen PSA altın madalya kazanan ve fotoğrafı "Best in Show " seçilen Tahir Özgür’ün başarısıyla sevinmiştik

Şiirin yüreğe seslenen seslerinden biri daha sustu.

Bazen acı dinmez,

Bazen de yağmur.

Sevgilim üzülme,

Her şey unutulur.

Suskunuz bu akşam üstü,

Hasrete yanmışız neylersin’’

Ve

''birazdan kudurur deniz,

Birazdan dalgaların sırtından,

Üst üste fışkıran rüzgarlar

Bir intikam gibi saldırınca üstüne;

Yüzüne şarkılar çarpar,

Yüzüne, şiirler çarpar, ağlarsın,

Sen artık buralarda duramazsın.''

YUSUF HAYALOĞLU.

Üzüldük.

Bu günü sanata ve hayatımızdaki önemine ayırmak istiyorum.

Sanatın her hangi bir dalından ilham alarak yaşamı devam ettirdiğinizi farkında mısınız?

İllaki şair olmanız gerekmez.

Unuttunuz mu aşık olduğunuz insanlar için yazdığınız şiirleri.

Yazar olmanız gerekmez.

Ya o mektuplar?

Kimi sevda tüter kimi özlem...

Buram , buram..

Askerin mektubu...

Küçücük bir öykü...

Kaleminizden dökülen sözler sıralanır bembeyaz sayfalara...

Sevdiklerinizle güzel günlerinizi aktardığınız fotoğraf karelerine ne demeli?

Gülen ve sevgiyle bakan gözleri nasılda yansıtmışsınız fotoğraf sanatçısı edasıyla.

Bakın çektiğiniz fotoğraflara.

Hafiften mırıldanarak eşlik ettiğiniz bir şarkının nağmeleri...

İnce ince örülen, göz nuru danteller, işlenen nakışlar, iğne oyaları...

Hayaldir, aşktır, gelecektir

Ben seramik teknikeriyim. Okul yılları ve çalıştığım kısa dönemde, ister inanın ister inanmayın terapi olduğunu düşünmüşümdür çamura şekil vermenin.

Ruh halime göre eserler çıkardı ortaya.

Yazı yazmakta keza...

Günlük tutma alışkanlığım hala sürmekte...

Bir hayat o günlüklerde...

Ruhunuzun yansıması...

İnsan sanattır.

Sanat insan...

Siyaset yapanlar bile, sanatın her dalından faydalanırlar bizlere ulaşabilmek için.

Niye böylesine iç içe olduğumuz sanattan uzak gibiyizdir?

Gibiyiz değil , öyleyiz..

Modern sanat mı uzak tutmakta bizleri, yoksa sanatla ciddi uğraşanlar mı bizlerle sanatı bir araya getirmekte eksik kalmakta.?

İç içeyiz ama uzağındayız.

Sanat değince dudak kıvıranlarımız yok mu?

Var.

Sebep?

Yerel medya ve basın sanatı sevdirmek için adımlar atıyor ama bir yer de kopukluk var...

Mersin Opera ve balesi bildiğim kadarıyla sanatın bu dalını sevdirmek için uğraş içerisinde.

Hemde ilginç mekânlarda...

Niye olmasın , amaca ulaşıyorsa..

Sanat sokağımız için elini taşın altına koyan, sanat aşıklarına selam olsun...

Mersin sakinleriyle, mehtabın suya yansıdığı gibi, sanatı yaşayan bir şehir.

Yine de bir kopukluk var...

Kopukluk nerde?

Galiba kopukluk, biraz halk dilinden uzaklaşmak, birazda halkın çoğunluğu kapalı bir kapıyla sanattan ayırmakta.

Sade bir dil kullanmadığınızda zaten sorunlarla boğuşan halk iyice bunalmakta, sanattan da, sanatçıdan da hayalet görmüşçesine, kaçıp uzaklaşmakta.

Halk ozanlarının eserlerinin, nesilden nesile geçmesinin nedenini, halk diline öncelik vermiş olmaları diye yorumluyorum, acizane bendeniz.

Kurslar verilmekte ama dediğim gibi çoğunluğu kapsamadığından hedef kitle sanat dışı kalmakta.

Ekonomik talepte halkın sanat kollarını alternatif listesinden çıkarmasına etken.

Belediyeler, sanat aşıkları, değerli sanatçılar ellerinden gelen her türlü çabayı yapıyorlar

Hep derim,

Hayat sokaklarda.

O zaman sanatta sokaklarda olamaz mı Mersin’de?

Şanzelize...

Nerden geldi aklıma şimdi...

Cennet bir sahil mevcut kentte.

Sahili kullanamazlar mı kent sakinleriyle sanat arasında köprü oluşturmak için.

Resim atölyeleri, akşam şiir dinletileri, tiyatro dans gösterileri, fotoğraf öğretileri...

Harika olur.

Sahilde biraz daha Akdeniz simgesi palmiyelerle taçlansa o ağaç gölgelerinde terlere bağdaş kurmuş gençler, mehtap denize merhaba derken mistik ışıklar, ve dinletiler

Ruhun fırtınasını da dingilleştirme yöntemi değil mi sanat?

İşte ayağa gelen doktor.

Bağırıyoruz, kavga ediyoruz, birbirimizi öldürüyoruz.

Ve hepimiz çözemediğimiz problemlerle boğuşup neredeyse çıldırma noktasındayken, bundan iyi tedavi şekli olur mu?

Özellikle genç nüfusu sanatla buluşturmak gerekli.

Mersin Üniversitesi sokaktaki gençliğe ulaşabilir, öğrencileriyle ve öğretim görevlileriyle...

Yaşam döngüsünün ağırlığından daha gencecik yaşlarda havlu atan ruhları var...

Sanatı anlatamadığımız için sevdaları da sevda değil, özlemleri de özlem değil, nefretleri bile nefret değil...

Duyguları gerçek değil...

Sanattan uzaklaşarak hayat damarlarımızdan birini koparmamak için elbirliğiyle çalışma
 
Toplam blog
: 334
: 456
Kayıt tarihi
: 26.07.07
 
 

Yaşama değer veren bakış açısıyla biraz antika sayılabilecek düşüncelere sahip bir insanım. Geçmişte..