Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Mart '14

 
Kategori
Siyaset
 

Rus'ya çalıyor AB oynuyor. Olan Kırım'a oluyor

Halk işini bilmeyince, siyaset pusulası her yönü Bir Kuzey Bir Güney olarak gösterir. Halk gerçek Ekvator’u bulunca, belânın da azametini burnunun dibinde görür. Ancak artık iş işten geçeli çok olmuştur!..

Ülkesi için olmadık haberleri dahî bilen, Türkiye’de çok muhterem bir zümre var. Bu zümreye göre, ayarlı gibi görünüp, tam tersine bu zümreye ayar çeken, bir de medya var. Bu medya istediği haberi tavan, istediği haberi taban, hiç istemediği haberi de mezar yapıyor. Bu sebeple de bizim medya kanallarımızda, dış haberler çok zayıf. Adeta dedikodu mahiyetinde geçiyor. Bu konuya bir başka zaviyeden baktığımızda: Türkiye de ciddi bir habercilik yok, mülâkat haberleri var. Ve tabiî bu tür kolay habercilik zihniyetinden zevk alanlar da çok. Zîra hiç okumayan bir halk, ne yapsın ciddi bir haberi ve yorumu? Ona lâzım olan, sadece dedikodudur. Yukarıda kasıt ettiğimiz zümre, medyanın bu halinden çok iyi anlasa da, çok fazla zevk alsa da; Bizim bu tür bir medyayı anlamamıza, ferasetimiz nedense hiç el vermiyor?!.

Şimdi gelelim, bilinmesi gereken, gerçek habere. 21.Aralık.2013 tarihinden beri, Hamburg birbirine giriyor. Gezi olaylarını çoktan aşacak kadar, göstericilere karşı, çok güçlü bir polis müdahalesi söz konusu. BeşYüz'ün üzerinde sivil, Yüze yakın görevlilerden yaralı var. Daha da önemlisi: Hamburg'ta olağan üstü hâl ilan edilmiş durumda. Sebep, çok eski bir kültür merkezinin, sığınmacılar tarafından, yıllardır barınak olarak kullanılırken, belediye tarafından yıkılmak istenmesi. Şansöyle, şan söyleyemese de, ülkesindeki bu hale rağmen, kayak yaparken, kalça kemiğini de çatlatabiliyor. Bu durumda da, İki kemiğinde çatlak var olmuş oluyor. Buna rağmen, hiç endişeli değil. Çünkü, Türk’leri öldüren, evlerini yakan ama failleri nice zamandır bulunamayan, bulunması da nice sonra tesadüfen olan, bunu da kasten yapan Alman devleti, tüm Alman’lara göre: Çok ciddi bir devlet. Muhalefeti de ciddi bir muhalefet. Susacağı yeri veya Türkiye’nin ipliğini pazara çıkartacağı her yer ve konuyu, çok iyi bilen medyası da, söz konusu Almanya olunca, adam gibi medya. Ancak, şan söylemez Şansölye, bizim için endişe duymuştu ya. Şimdi ben de kendisi için endişe duyuyorum... Çünkü yakın zamanda birçok mes’elenin arkasını çok zor toplayacak ya da toplayamayacak gibi görünüyor. Kaldı ki ben, bütün AB için de endişe duyuyorum. Bu gösteriler, hudutları aşarak, hududunu da aşarak, tüm AB'ye sirayet etme istidadını gösteriyor artık. Bildiğiniz gibi, bu gösteriler mes'elesi, çok haklı sebeplerle, Yunanistan'da başlamıştı. Ancak orada, Taksim gezisindeki yeri değiştirilen ağaçlar gibi, ağaçlar için değildi bu harekât. Ömrünü tüketmiş ve sonuna gelmiş açlar, işsiz kalmışlar, perişân olmuşlar, her şeyleri değiştirilen yaşlılar için, bu gösteriler başlamıştı. Devam da ediyor. Devam da edecek. Allah bu insanların da, olayların da sonunu hayırla getirsin İnşâallah. Ancak, teşhisi konulması gereken esas manzara şudur ki; Almanya Yunanistan’ı limon gibi suyunu sıkıp, bir köşeye attı. Sıradakilere de aynını yapacak olduğu kesindir..

AB konusunda, benim endişem, çift yüzlü ve çifte standartlı AB için değil tabii. AB’ye girdiğimiz an, AB mültecilerinin ilk tercihinin, yüksek ekonomik standartlı Türkiye'ye gelecek olmasıdır. Onlar Amerikanya'ya da gitmezler. Çünkü dış borçlarını bile ödeyemeyecek, alenen batmakta olan bir Amerikanya'nın Onlara verebilecek, hiç bir şeyinin olmadığını iyi bilirler... Bu işsizler ordusu, bize geldiklerinde, buna bizim NEOZOMLARIMIZ ne der acaba? İşte bunu bilmek biraz zor. Onlar bir yanda Suriyeli’lere "-Hayır" derken, Yavrupalı'lara  "-Evet" diyebilirler. Çünkü ellerindeki Türk kaşığı ile hep, Yavrupalı’nın necasetini yediler. Bekleyip göreceğiz bakalım. Fakat malumunuz olan, çok güzel bir darb-ı mesel vardır. "-Gülme komşuna gelir başına." diye. Bize gülen herkesin başına, aynı şey bir gün mutlaka gelecektir. Hatta gelmeye de başlamıştır... (Diye noktayı koymuş, elimde olmayan sebeplerle bu yazıyı bir kenara bırakmıştım.) Ki, yazımın bugün başına döndüğümde, bu arada olmadık iş kalmamıştı. Ve yukarıda işaret ettiğim gibi, iş giderek büyümüştü. Büyüyen işlerin analizi de bıraktığımız yerden yine bizlere düştü.

Dünya’da karizmatik başka lider olmadığı için, Oboma, Putin, Erdoğan’ı, Dünya bu Üç lideri, alaşağı etmekte karar almıştı. Ve bu Dünya dediğimiz kahır topunu da, şeklen hiç ortada görünmeyen İsrail cemaati, maşaları vasıtası ile idare etmekteydi. Bu sebepler muvacehesinde, Almanya’daki Hamburg olayları olmadan çok önce, Almanya Putin’e karşı, “Diktatör” diye, ikide bir baş kaldıran Rus halkını destekliyordu. Bu durum Putin’i son derecede sinirlendirdiği için, Hamburg olaylarını kışkırtan Putin’di. Bu karşılığı esasen ne Yahudi’ler, ne de Almanlar hiç beklemiyorlardı. Bu sebepten dolayı, medya da zaten Yahudi’lerin elinde olduğu için, günlerce süren o olayları, Alman ve Dünya medyası neredeyse hiç görmedi. Bu arada olayların önü bir türlü alınamadığı için, Almanya ve güdümündeki AB’li liderler çok kızdı. Ukrayna’ya Alman yardakçısı olan, boksör bir Ukraynalı parti başkanı ile müdahale ettiler. Sonra bildiğiniz olaylar gelişmeye başladı. O olayların rengine baktığımız zaman, sokaklarda AB yanlıları ile Rusya yanlıları birbirlerine taş, Molotof kokteyli, fişek falan atıyorlardı. Henüz bu işler daha fazla kızışmamışken, hasbel tesadüf, sanki oradan geçerken, Taksim’de de piyano çalan Fransız, Kiev meydanını da şereflendiriverdi. Adam muhteşem bir piyanist ve adeta Azrail’in Avrupa temsilcisi olduğu için, orada da piyano çalmayı ihmâl etmedi. Polis ise, hafiften başlayan müdahalesini, sonunda ciddi şekilde tırmandırdı. Derken birdenbire anlaşıldı ki; meydanlarda Ukrayna’daki taraflar değil; Onların üzerinden, Almanya+AB ile Rusya kapışmış. Ve bu güçler, her zaman olduğu üzre: Masum halk üzerinden birbirlerine giriyor ve yine her zaman olduğu gibi, ortada zavallı halka olan oluyor. Ölenler halk tarafında ölüyor. AB Ukrayna üzerine birkaç adım daha atınca; Rusya’nın daha da tepesi attı. Ve orduyu Ukrayna+Kırım’a soktu. Bu şekilde de Putin, hem Almanya, hem AB, hem ABD ve hem de Dünya’ya Üç lâf etmiş oldu. Bu üç lâfta: “1.Beni deviremezsiniz. Sadece avucunuzu yalarsınız. 2.Rusya’ya karşı tavır alanın, canına ot tıkarım. 3.Bundan sonra, Sizler istediğiniz gibi davranıyor (muş) şeklinde olsanız da, işler benim kontrolümde yürüyecektir.” demiş oluyordu. Bu noktanın sonrasında da nelerin olacağı zaten ve maalesef belli oldu. Ukrayna’ya IMF borç verecek. Ve tabiî neticede, milletin haracını faiz babaları yemeye başlayacak. Ve tabii önce borç alan, sonra emirler de almaya başlayacak. Emirler çoğaldıkça da Ukrayna dibe battıkça batacaktır. Bu durum da hem Rusya’nın, hem AB’nin, hem de ABD’nin işine gelecektir. Ukrayna ne olacaktır, suali bu gibi hâllerde hiç sorulmaz. Çünkü bu durum, hiçbir zaman  kimsenin umurunda değildir. İyi de Yahudi’ler (?) diyenlere cevap gayet basittir. Parayı takip et. Paranın yolu zaten Onlara çıkacaktır.

Ukrayna üzerinde elde edilen bu menhus netice için, kusur acaba kimdedir? İlk kusur tabiî Şansölyededir. Doğu Berlin’den gelip, Şansölye olursan, atamadığın o kompleksin ile Batı karşısında böyle siyasetten anlamaz bir hâlde, komik durumlara düşersin. Oysa, Şansölye kendisinin ve çevresindekilerin aklına göre: Başlattığı bu yanlış girişimi sayesinde, gösterdiği güç karşılığında, elde ettiği yumuşak zafer ile aklı sıra Putin’i madara edecek, aynı zamanda ABD başkanına karşı daha ağırlıklı bir pozisyona geçecek, Bir taraftan da AB kapısında bekletilen Türkiye ve Başbakanına karşı, daha da kibirli davranıp, tepeden bakabilecekti. “Olmadı bostan bitmedi karpuz, hıyar ara.” diye çok eski bir halk tabiri vardır. Tam bu tabire uygun şekilde gelişti olaylar. Siyasetten pek haberi olmayan liderlik özürlü Şansölye, bu şekilde yeni bir basiretsizlik daha sergilemiş oldu. Şimdi Şansölye ve AB hıyar arasın. Onlar hıyar ararken de, biz bir hesap yapalım. Ve mümkünse bu hesaptan dersler çıkartalım. İyice bilelim ki; Siyaset, her liderin kendi ülkesinin çıkarlarını gözetmesi ve karşı tarafa fikrini kabul ettirmesi san’atıdır. Buna göre de: Bir lider ağzını açmadan, ileri bir adım atmadan önce, karşı tarafın menfaatlerini de görmek veya sezmek durumundadır. O menfaatler muvacehesinde, muhatabın neleri göze alabileceğini de, mutlaka tahmin etmeye mecburdur. Bu işler “-Ben yaptım veya yaparsam olur.” şeklinde olmaz. Olursa da, asla düzgün netice vermez. Keza harekete ilk geçecek lider ve tarafının, biz ne yapıyoruz? Neye göre yapıyoruz? Kimlerin veya hangi sebeplerin indinde bu işi yapıyoruz? Neticede ne ve neleri elde edebiliriz? Ya da ne ve neleri kayıp edebiliriz, kayıp ettirtebiliriz diye düşünmesi, mutlak ilk şarttır. Almanya’yı Alman’lara hiç çaktırmadan, bu hadisenin göbeğine arkasından itenin, İsrail olmadığını kimse söyleyemez. Aynı İsrail, bu süreç zarfında, Türkiye’ye karşı da, kimleri arkasından itmemiştir ki?.. Tarihe bir bilgi daha düşelim ki; İsrail Devleti 2. Dünya harbindeki Yahudi mezalimini, er veya geç ama mutlaka, Alman devleti ve Alman milletine ödetmek azmindedir. Ancak, bu mes’elede ikinci derecede suçlular, Ukrayna’nın iktidar ve muhalefet liderleri ile cumhur reisidir. Dışarıdan geldiği açıkça belli olan her tehlikede, bu makamda oturan kişilerin, yek beden halinde hareket etmemelerinin sonucunun sert ve acı meyvelerini, şimdi Ukrayna halkı toplamaktadır. Bu durumdan bizim muhalefet liderlerimizin de dersler çıkartma şarttır.

Ukrayna yer altı değerleri çok olan bir ülkedir. Ancak bu kaynakları gereği veçhile değerlendirememektedir. Keza, Ukrayna topraklarından enerji hatları geçmektedir. Ve buradan geçen doğalgaz, AB’ye ulaşmaktadır. Rusya doğalgazı kesince, Ukrayna da AB de donar. Depolanmış rezerv gaz, bir kışı çıkartabilecek vüsatta hiç değildir. Rus donanması özerk Kırım Cumhuriyeti bölgesinin limanındadır. Ve Rusya’nın Karadeniz ile sıcak denizlere, en kısa yoldan açılabileceği tek liman da, sadece bu limandır. Ukrayna ve Kırım nüfusunun içinde küçümsenemeyecek kadar, Rus ve Rus yanlısı nüfus vardır. Ve bu gürültüde Rusya’ya bağlanacak olması çok doğaldır. Hatta Rus’un arayıp da bulamadığı büyük bir fırsattır. Bütün bunlara göre: AB liderleri Şansölyeye sormaz mı? “-Sen ne yapıyorsun? Oynadığın alev topunun farkında mısın?” diye... Hayır, henüz sormazlar. Çünkü AB önümüzdeki kış, topu kucağında bulunca, bu sual ortaya çıkacaktır.. Bu sual de Şansölyenin sonu olacaktır. Tabiî daha köprünün altından akacak çok sular var. Esas bundan sonrasının ne şekil alacağına bağlı olarak, Ukrayna’nın ve Şansölye’nin kaderi üzerinde, her şey gelişecektir. Milletim, şayet biraz akl-ı selim sahibi ise; Ukrayna macerasına bakarak, “Gezi Olayları” ve de halâ süregelen rezillikler ile ilgili olarak, Türkiye üzerinde oynanan oyunları İnşâallah anlar. Artık ve asla ve bir daha dış mihrakların iç maşalarına kanmaz ve İnşâallah başka oyunlara da gelmez... Gerçi ve halâ Neozomlar akıllanmış görünmüyorlar ama, Onlara da bir montaj bant dokunursa, bekli de Onlar da akıllanırlar ve anlarlar, Anya ile Konya’nın kaç bucak olduğunu?!. 

Haydar Volkan

Kozyatağı: 07.03.2014

 
Toplam blog
: 148
: 492
Kayıt tarihi
: 04.02.09
 
 

Haydar Volkan: 21.05.944 Rebabi bestekar Sabahaddin Volkan ve Piyanist Mukadder Volkanın oğlu olar..