Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Kasım '11

 
Kategori
Dünya
 

Rusya'nın SSCB deneyiminden ders alması

Rusya'nın SSCB deneyiminden ders alması
 

Ölüyü diriltmeye çalışmak.


 

İlk aşkımı ortaokul ikinci sınıftayken yaşamıştım. Heybeliada, bir aşkın doğması için romantizm adına gerekli olan her şeyi sunduğundan, bana da sadece ayağıma gelen bu fırsatı tepmemek kalıyordu.
 
Ancak ne yazık ki, nasıl 'her lezzetli şey sağlığa zararlı' ve 'güzel anlar da kısa' ise, o ilk aşk da babasının tayini başka bir şehire çıktığı için kısa bir süre sonra bitmişti.
 
Araya uzaklıklar girince, haliyle ayrılık da kaçınılmaz oluyordu. Belki de mektup yazan son kuşak olarak araları da uzayarak bir süre de yazılı iletişime devam ettikten sonra, yaşananlar hafıza raflarındaki yerlerini aldılar.
 
Fakat artık nasıl bir tesadüfse ya da hayat bana neyi öğretmeye çalışıyorsa, ertesi yıl babamın da aynı yere tayini çıkmasın mı?
 
Ancak ne var ki, o aşkın yeniden alevlenebileceği umuduyla yanarak gittiğim ilk buluşmamız, benim hayatta yaşadığım ilk ciddi hayal kırıklığı ile sonuçlanıyordu. O yaşıma rağmen benim de her çocuk gibi göz yaşı dökme hakkım vardı elbette ve artık onun başka birisinin kız arkadaşı olduğunu öğrendiğimde ben de bu hakkımı kullanıyordum.
 
İşte kırılmış bir vazoyu yapıştırıp eski haline getirmeye çalışmanın nafile olduğunu anladığım o zaman, spora verdim kendimi ve ardından da, küçük yerlerde topu çemberden geçirmeyi bilip biraz da boyu uzun olan herkesin becerebildiği şey olan okul takımına seçildim.
 
Kendime kanka yaptım, baskete vurduk kendimizi, aşkı falan unuttum gitti. Güzel olan şeyleri fazla kurcalamayıp en azından hayallerine zarar vermemeye gayret ederek, aşkın yeniden gelmesini bekledim.
 
                                          *****
 
Aradan iki on yıl geçti. İstanbul'da yaşıyor ve çalışıyordum. Bir gün iş dönüşü yolda o eski günlerden bir arkadaşımı gördüm, sohbete başladık. ''Kankam acaba ne yapıyordu?''  Anadolu Kavağı'nda pek de iyi olmayan bir hayatının olduğunu öğrendim.
 
O zamanlar internet falan yok tabi ama Kavak Muhtarlığı'nın telefonunu bulup aradım. Karşıma çıkan kişiye durumu anlatıp arkadaşımı sordum sonra da yanlış anlama olmasın diye kendi telefonumu bıraktım ''İletirseniz ve beni ararsa çok mutlu olurum'' diye de ekledim.
 
Bir kaç gün sonra aradı, gittim görüştük. İyi bir hayatı varken ailesi ile  müsrifliği dolayısıyla aralarının bozulduğunu ve bir balıkçının yanında maaşla çalışmaya başladığını ağzından kaçırdı. 
 
Baktım sanki boşa para harcadığı yılların pişmanlığı içerisinde, eline bir fırsat daha geçerse bu kez şansını iyi kullanmaya kararlı görünüyor. Karşılıklı masaya oturduk, ''Bak'' dedim, ''Benim de durumum o kadar da iyi değil ama iyi kötü bir işim ve kazandığım parayı da biriktirdiğim bir banka hesabım var. Geçmişte yaşadığımız günlerin ve dostluğumuzun hatırına sana yardımcı olmak isterim, madem burada herkesi tanıyorsun o zaman sana bir miktar borç vereyim, kenarda bir tezgah da sen aç sonra kazandıkça bana geri ödersin. Kazancım, senin güzel bir iş sahibi olmana katkım olur, ancak borcu ödemezsen ben de ufak da olsa bir sıkıntı yaşarım bilesin''.
 
Ertesi gün parayı bankadan çektim, gittim ellerimle  teslim ettim kendisine.
 
Aradan bir süre geçti, pek fazla haberleşemedik ama ben ''Ne oldu, açtın mı tezgahı?'' dedikçe her gün başka bir bahane işitiyordum fakat iyiye giden şeyleri de nadir de olsa yaptığımız görüşmelerde farketmemek mümkün değildi. Mesela yeni kıyafetler, daha pahalı yabancı sigaralar, belediye otobüsü yerine tercih edilip binilen taksiler.
  
                                        ********
Gerçi kendi paramı kaybettiğim için kimseye hesap vermek zorunda değildim ama sonuç olarak borç verdiğim para da gitti, yılların hatırı da bitti. Huylu huyundan vazgeçmez atasözümüz de bir kez daha test edildi ve doğruluğu, iki kere ikinin dört ettiğine yakın bir düzeye geldi.
 
Aradan bir süre geçtikten sonra oturup salim kafayla, doğru düzgün düşününce geçmişin hatırına duygularımın da etkisinde kalarak yanlış bir karar verdiğime kanaat getirdim ama artık ne yazık ki iş işten geçmişti tabi ancak hiç olmazsa dersimi almıştım.
 
                                        *******
 
Malum, 'Ortodoks Kilisesi' en eski Hristiyan mezhebidir. Sayı olarak ise Katolik ve Protestan kiliselerinden sonra gelirler. Ortodoks Kilisesi'nin başı İstanbul'daki Fener Rum Patriği'dir ve Ruslar, Yunanlar, Kıbrıs'lı Rumlar hep buraya bağlıdırlar.
 
Ortodoks, Yunanca Orthos 'doğru, düzgün' ve Doxa 'düşünce' sözcüklerinden oluşur yani  'doğru düşünce, öğreti' anlamında.
 
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'in Fransa'nın Cannes kentinde gerçekleşen G20 zirvesinde bazı Avrupalı ülkelerin özellikle de Yunanistan'ın harcamalarını kısmasını istedikten sonra borç sorununu çözmelerinde kendilerine Rusya Federasyonu'nun yardımcı olabileceğini söylemesinin hemen ardından Kremlin'in Danışmanı Arkadi Dvorkoviç de, IMF aracılığıyla 10 milyar dolarlık destek sağlayabileceklerini bir basın toplantısıyla açıkladı.
 
Aynen basın bültenlerinde yazdığı şekliyle Medvedev: ''Yunanistan yönetiminin, kendilerine önerilen fonları kabul edeceği ve mevcut krizin üstesinden geleceği konusunda ümitli olduklarını'' ifade ederek ''Burada sağlanacak yardım anlamlı ve hedefe yönelik olmalı'' demiş.
 
                                  *******
 
Ben henüz çok genç ve tecrübesizken önce, zaten çoktaaan bitmiş bir aşkı yeniden canlandırmaya çalışırken sonradan da kendi ayakları üstünde müsrifliğinden ve har vurup harman savurmasından dolayı duramamış, durmaya da niyetinin olmadığı çok belli olan bir arkadaşımı, sırf geçmişin hatırına 'diriltme' çabalarımda kazandığım deneyimi, hayatımın geri kalanında değerlendirmeyi başardım. 
 
Örneğin ayakları hiç de yere basmayan  hayaller kurmamayı öğrendim. Bu hayallerin zararının sadece bana ve bana güvenenlere olduğunu daha o zamanlardan yaşayarak ve deneyerek hafızama kazımıştım.
 
Albert Einstein deliliği tanımlarken, ''Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir'' der. 
 
Sovyetler Birliği, bir zamanlar Amerika Birleşik Devletleri ile dünya devletlerini paylaşmaca oynarken, gelişmiş teknolojini gelire dönüştürebildiği yıllar boyunca manen fikir birliği içinde olduğu devletleri hatırı sayılır bir şekilde maddi olarak da desteklemeye devam etti. Ancak ne zaman ki dünyada teknoloji orta sınıf halkların kullanabildiği materyaller haline dönüştürülüp ciddi nakit akışı ve sermaye birikimine yol açtı, işte o zaman Sovyet sistemi bu nakit akışında kendisine bir yer bulamayarak çöktü. Kendi ayakları üzerinde durabilsinler diye her açıdan desteklediği ülkeler de  bu çöküşün tozu dumanı arasında birer birer göçüp gittiler.
 
Kendi kıt kaynaklarını ülkende gerekli olan yerlere harcamak yerine eski günlerin hatırına hala başka ülkelere veriyorsan, bu geçmişte yaşadığın tecrübelerden ders çıkarmadığını gösterir. Çevremde Rusya'nın Yunanistan'a 10 milyar dolar vereceğini öğrenen Rus dostlarım, hemen yüksek vergilerden, bozuk yollardan, sağlık sistemindeki sorunlardan bir anda daha yüksek sesle şikayet etmeye başladılar. 
 
İnsan kendi parası ile deneyim kazanırken, devlet yöneticilerinin halkın kesesinden çıkacak parayla deneyim kazanmamak yönündeki ısrarlarını ise tam da seçimler öncesi anlamak gerçekten de zor.
 
Toplam blog
: 344
: 1122
Kayıt tarihi
: 22.07.09
 
 

Okur yazarım. Okur yazarlıktan kastım, okuduklarımı yazmamdır ki, bu yazılarımı genellikle 'kitap..