Rusya ve Suriye ilişkileri Beşar Esad'ı durdurdu,

Rusya, Suriye ilişkileri 1956 yılında askeri ve teknik alanda yapılan işbirliği ile başlamış ve gitgide ekonomik boyutları yükselmiştir. İki taraflı çıkar ilişkilerinin, ortaya çıkardığı gerçek, Hafız Esad ve oğul Esad'ın elli yıldır iktidarda kalmasını sağlamıştır.,

Rusya'nın Suriye'ye askeri yatırımlarının 25-30 milyar doları bulduğu düşünülürse, Baas rejimine desteği gerek stratejik gerekse ekonmomik nedenlerden dolayı sürecektir.

Rusya ise, silah ihracatında Suriye'yi önemli bir pazar olarak görmekteydi.2010- 2013 yıllarını kapsayan dört yıllık dönem için imzalanan antlaşmaya göre, Rusya'dan tedarik edilecek silahların yaklaşık olarak değeri 600 milyon dolar olarak hesaplanmaktadır.

Rusya'nın; Libya'ya yapılan müdahaleye, sessiz kalmasına mukabil, Suriye'ye yapılacak müdahaleyi BM. de veto ederek, tavrını belli etmiştir. Beşar Esad rejimine tam destek veren Rusya,dışarıdan gelecek müdahalelere sıcak bakmadığını, bu tür müdahalenin ulusal diyaloğa  zarar vereceğini söylemektedir.

Dünyanın ikinci büyük silah ihracatçısı olan Rusya'nın Arap Baharı (Devrimleri) süresince silah ticaretinden kaybı 2011 yılı itibariyle, 6 milyar dolar olarak hesaplanmaktadır. Bu rakamın 4 milyar doları Libya ile imzalanmış antlaşmalardan olduğu düşünülürse, Suriye'ye yapılacak bir müdahale Rusya'yı zor durumda bırakacaktır.  Bunun yanında Tartus deniz üssü, 1971 yılından itibaren Rusya'nın kontrolündedir.  Stratejik bir bölgede olan Tartus deniz üssü, Rusların Doğu Akdenizde ki varlığını temsil etmektedir.

O nedenle, Beşar Esad ve rejim değişikliği, bu üssün geleceğini tehdit edebileceği, dolayısiyle de  Rusya'nın bu bölgede  etkisinin azalacağı sözkonusu olabilecektir.  Rusya, Suriye ilişkileri ikili antlaşmalardan ziyade , Ortadoğu'da bölgesel ve küresel etkilerinin de olabileceği    bir gerçektir. Ayrıca bu durumu, bir taraftan da, Suriye ve  İsrail, hatta ABD arasında bir pazarlık konusu yaparak bölgede gücünü korumayı amaçlamaktadır.

Bu bilgilerin ışığında, Beşar Esad'ın, BM temsilcisi Kofi Annan planına, uymayı kabul ettiğini, ateşkese uyarak yerini sağlamlaştırdığını görmekteyiz. Türkiye'nin Beşar Esad'sız Suriye planının  şimdilik tutmadığı da ortadadır. Kent merkezlerinde olayların olmadığını, 23 milyonluk Suriye'de 120 bin muhallifin olayların içinde olduğu, mezhep çatışmasından söz edilemiyeceği, gösterildiği kadar ülkenin karışık olmadığı, küçük gruplar arasında çatışıldığı,medya sayesinde yapılan röportajlardan öğreniyoruz.

Diğer taraftan, '' Esad rejiminin devrilmesi ise, yönetim kadrosundaki elit kesim, ordu ve istihbarat birinmleri arasında ortaya çıkacak fikir ayrılığı, baş göstermediği, özellikle Şam ve Halep'teki Suriye halkının ekonomik yapıları çok kötüleşmedikçe, Muhaliflerin sesinin güçlü çıkması ve birlik oluşturmaları zor olacaktır.''