Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '06

 
Kategori
Futbol
 

Rüya...

Rüya...
 

Dün bir rüya gördüm. Daha doğrusu beni kan ter içinde bırakan bir kabus. Oysa rüya ne güzel başlamıştı. Fenerbahçe'nin yüzüncü kuruluş yıldönümüydü. Bütün camia sevinç ve umut içindeydi. Bütün dallarda şampiyonluk hedefi öne koyulmuş, çalışmalar başlamıştı. Basketbolda, voleybolda, atletizmde güzel, yerinde ve zamanında transferler yapılıyor, hatta ilk meyveler kürekte ve atletizmde toplanmaya başlıyordu.

Ama futbol şubesinde acayip şeyler oluyordu. Bir türlü yeni hoca bulunamıyor, bulunan herkesin içine sinmiyordu. Ama olsundu, yapılacak süper transferlerle Türkiye'de ve Avrupa'da fırtına gibi esen bir takım kurulacaktı. Halbuki lig başlıyor, Şampiyonlar Liginden eleniliyor ve ligde Sakaryaspor'a karşı kaybediliyordu. Bu arada bende de yavaş yavaş terlemeler başlıyor, rüyam bir kabus haline gelmeye başlıyordu.

Rüya bu ya, birden gökten üç elma düştü hesabı dört yabancı oyuncu takıma düşüyor, ama bu sefer de uyum sorunu baş gösteriyordu. Yeni oyunculardan ikisi defansı toparlasın diye alınmasına rağmen Fenerbahçe kolay gol yemeğe devam ediyor, diğer ikisinden gol beklerken onlar topla bile buluşamıyordu.

Bu arada Fenerbahçeli yöneticiler çıkıp pişkin pişkin , "pantalon uyduramadık, gömlek verelim" hesabı Şampiyonlar Liginden elendik ama, UEFA kupasını alacağız diye mesajlar veriyorlardı. Aman tanrım ne korkunçtu, iyi ki bu bir rüyaydı.

Daha sonra alacak olduğumuz UEFA kupasının ilk tur maçı gelip çatıyor, Randers adında Avrupa!nın dördüncü sınıf bir takımı Fenerbahçe'ye rakip oluyordu. Burada tam kabus rüyaya mı dönüşüyor diye umutlanırken kabus bütün korkunçluğuyla üstüme çöküyordu.

Maç başlamış Randers Fenerbahçe'nin üzerine geliyor, pozisyon buluyor, topları direkten dönüyor ve en sonunda da golü buluyorlardı. Fenerbahçe bir türlü defanstan top çıkartamıyor, orta saha organizasyonunu kuramıyor, beş tane forvet görünümlü oyuncuyla sahada olmasına reğmen bir tane pozisyon dahi bulamıyordu. Kabus iyice bastırıp, beni kan ter içinde bırakırken bir de araya Pendikspor yenilgisinin görüntüleri girmesin mi! Bilinçaltı işte insana türlü oyunlar oynuyor.

Bu arada Fenerbahçe ite kaka 2 gol bulup maçı alıyor, ama ileriki günler için sıkıntıların büyüyerek devam edeceğini gösteriyordu.

Gözlerim aralandı, odamın görüntüsü gözümün önünde belirmeye başladı. Ter içindeydim. Ama derin bir oh çektim. Kabus en sonunda bitmiş, işte uyanmıştım. Dün maçı seyretmeme rağmen bu rüya beynimi iyice bulandırmıştı. Hemen interneti açıp baktım. Yo, yo olamaz. Gazetelerde Fenerbahçe'nin çok kötü bir oyundan sonra Randers'i 2-1 yendiğini yazıyordu. Telaşlandım, ya kabusta gördüğüm diğer şeyler?.. Maalesef, onlar da gerçekti.

Ama... Ama... Binlerce taraftar olarak kulübümüzün lisanslı ürünlerini kapışmış, kombine bilet satışlarında rekor kırmış ve 100. yıl piyango biletlerimizi alarak, her maç türbünleri doldurarak görevimizi sonuna kadar yapmıştık. Yoksa görevlerini yapmayan birileri mi vardı? Yoksa ben uyuyor muydum, uyutuluyor muydum? Evet, evet kesinlikle bu gerçek olamazdı. Bu bir rüya olmalıç Bir kabus. Biri beni uyandırmalı. Uyanmalıyım... Uyanmalıyım...

 
Toplam blog
: 25
: 650
Kayıt tarihi
: 31.07.06
 
 

İ.Ü. İktisat Fakültesi mezunuyum ve şu an Zürih Üniversitesine bağlı Toplum Sağlığı Enstitüsünde ..