Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Mayıs '16

 
Kategori
Deneme
 

Rüya tabirlerinde seni bulmak

Rüya tabirlerinde seni bulmak
 

Rüyamda seni gördüm…

Yanıma yaklaştın. Sağ elinle saçlarımı geriye attın. Elini enseme doğru götürdün, el sırtımdan aşağı indi ve tam belimin üstünde durdu. Sonra sol elindeki altın kemeri belime doğru uzattın. Ellerin göbeğimin üstünde birleşti, kemeri bağladın. Sonra ellerin yana kaydı ve her iki yandan belimi kavradın.

Ben tam da bu sırada belimin ne kadar ince ve ellerinin ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Tabi bir de heyecanlanırken nefes almanın ne kadar güç olduğunu…

Altın bir kemer…Üzerinde kelebek desenleri var. İran işi süslemeler ve her boğumda mavi nazar boncukları… Üzerimde zümrüt yeşili bir etek…. Sen mütemadiyen gülüyorsun. “Mütemadiyen” kelimesini bilinçli kullandım. Çünkü devamlı gülümsüyordun, deseydim olmazdı. Hayır yakışmazdı. Çünkü sen çocukluğumda dinlediğim masal kahramanları gibi gülümsüyordun… Mütemadiyen… Osmanlıca kelime kullandığımda sen bana “Yine babaannemi kuşandın.” derdin. Hayır, ben seni soyunuyordum sadece ama sen fark etmiyordun.

Sonra… Sonrası karmaşık… İşte beni bu kadar derinden etkileyen bu “sonrası” kısmı… Yoksa ellerinle belimi kavramış olmanı şikayet etmeyecek kadar mutlu bir çocukluk geçirdim ben. Evin büyük kızı… El bebek gül bebek…

Sonrası büyük bir ev… Onlarca odası var… Seni arıyorum. Bir türlü bulamıyorum. Eteğim o kadar uzun ki yerleri süpürüyor. Belimde altın kemerim… Kapalı bir kapı var… Üstünde Arap alfabesinin “vav” harfi yazılı. O kapıyı güçlükle açıyorum.

Kapının arkasında upuzun bir koridor, koridorun her iki yanında pek çok kapı… İsmini sayıklaya sayıklaya ilk odaya dalıyorum. Dirsekten kesilmiş sol kolun yerde… Bileğinde saatin duruyor… Vakit ikindi üstünü işaret ediyor… Saat 16: 35.

Sonra her odaya can havliyle giriyorum. Bir yerde diz kapakların yerde iki küçük kaplumbağa yavrusu gibi duruyor. Başka bir yerde kalemlik içinde baş parmağın…  Son odada yüzünün yarısı yerde ve üzerinde bir kahve fincanı duruyor. Fincan ters çevrilmiş, belli ki birileri fal açmış. Fincanın hemen altından dudaklarındaki gülümseme o kadar aydınlık ki…

Yataktan kalkıyorum. Aynanın karşısına geçiyorum. İki elimle belimi kavrıyorum. “O kadar da ince değil” deyip gülümsüyorum. Sonra seni nerede bulacağımı bilerek deniz gören balkona çıkıyorum. Deniz… Ötesinde sen… Tüm odalarda hayal kırıklıkları…

 

 
Toplam blog
: 5
: 90
Kayıt tarihi
: 31.10.14
 
 

Ben, psikoloji ve sosyoloji üzerine okumalar yapıp kendi kişisel gelişim yolculuğunu tamamlamaya ..