Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '10

 
Kategori
İnançlar
 

Rüya

Akıl marifetiyle erişilip ulaşılamayan fizik ötesi (gaip alemindeki) alemlerdeki bilinmez bilgilerin çözümüne arzu, istek, duygu, his ve düşünceler yoluyla ulaşıp elde edemeyen benliğimizin, tekamül yolundaki ilerleyişine yönelik bilgileri elde edip hizmetine sunmak üzere harekete geçen yarı ölüm olan uyku halindeki ruh; dünyanın bütün kötülüklerinden uzaklaşan kalp içindeki gönlümüze (melek kudreti cinsinden olan gizli bir kuvvete) enerjisini vererek kişinin karakter, huy ve mizacına uygun, Rahmani olan hayır yönünde ya da şeytani olan şer yönünde açılan pencereden seyri sefere çıkan gönlün (gönül meleğinin) gördüklerine rüya denir.

Marifet ehli olmuş, hikmet sahibi gönlün, levhü mahfuzdan (Gaybül kitaptan görüp okuduğu) gördüğü rüyalar fizik ötesi (gayb) alemine ait hikmet ve sırlarla dolu olup, insanlığın tekamül yolundaki ilerleyişinde, benliğin şaşıp sapkınlığa uğramamaması için Allah’ın insanlığa bir çeşit lütfu, bir çeşit yol gösterip yardım etmesidir.

Bunları uyanıkken görüp aydınlanmaya ya da Allah'ın lütfuna mashar olup yardımını almaya da ilham denir.

RÜYANIN AÇIKLANMASI (Görülme biçimi) :

Hak yolunda cüzi iradeye bağlı akıl ile gayret edip çalışıp, çabalayarak elde edilen bilgiler üzerine düşünerek arzu edilip, istenilen bilgilere ulaşamayanlara İlahi aşk ile ilham geldiğini düşünüyorum. Bu ilham ile gelen ilmin sırrına tüm yüceliğine rağmen insan aklının gücü yetmez.

Cüzi akıl, insanı her zaman fizik ötesi alemdeki (Allah’taki) bilgiye ulaştırmaz. Ulaşsa da onu her zaman anlamaz. Anlasa da kavrayıp anlatamaz.

Onun için fizik ötesi alemlerdeki bilgileri öğrenmek yada elde edip bilmek zaman içinde gelişip olgunlaşan akıl ölçüsünde olacağından, zamanından önce elde edilen bilgilere ulaşmak, ancak insanın iç dünyasının temizliğine bağlı, Allah'a olan yakınlığı ve dostluğu derecesinde rüya veya ilham yoluyla ulaşılır olacağına inanıyorum.

Özden fizik ötesi aleme açılan pencereden gönül yoluyla bize bilgi ses getirecek olan İlahi aşktır. Çünkü öz kendisini ancak aşk denilen temel duygu ve arzuyla hissettirir. Gönlün bu aşkı, öze dayandığından insanı Allah’a götürür. Allah yaratıp yaşattığı insanı okuyup bilgi sahibi olmaya, yazmaya yönlendirdiğinden ilmi dileyen herkese, zenginliği dilediğine vereceğini vaat etmiştir.

Allah, insanın ve insanlığın tekamül yolundaki ilerleyişinde olgunlaşmasını sağlamak için, dünyada çalışıp çabalayıp gayret eden herkese bilinir bilinmez bir çok şekilde yol gösterip yardım etmek üzere bilinmez bilgilere zaman içinde ulaştıracaktır.

Rüyada bunlardan biridir. Ancak bu güne kadar rüyada ruhun bedenden çıkıp seyrü sefer yapıp geri döndüğünü söyleyip yazanların yanıldıklarını düşünüyorum. Böyle olduğunu yazıp söyleyenlerin en büyük gerekçeleri, biz uyku halindeyken ruhumuzun da bedenimizde yarı ölüm halini yaşadığını varsamışlar. Varsayılan bu durumdan faydalanan ruhun rüyada bedenden çıkıp dolaştığını varsayıp bizleri yanıltmmışlardır. Yanılgıya bahane olarak da rüyanın çok kısa sürdüğünü söyleyip inanmamızı sağlamışlardır.

Ancak bu düşünceyi yeniden ele alıp değerlendirdiğimde bunun inanılmaz bir hata olduğunu öğendim. Çünkü kalp krizinin de rüya kadar çok kısa sürdüğünü ve birçok krızinde ölümle sonuçlandığını hepimiz biliyoruz. O halde kısa bir rüya görecek kadar ruhumuz bedeni terk edip çıktığında insanın beden ölümü gerçekleşeceğinden bedeni terk edip çıkıp giden ruhun geri gelip ölü bedene girmesi düşünülemez. Çünkü ruh bedenden çıkınca, can çıkar. Ölüm gerçekleşir.

Demek ki, ruhla görülmüyor. O halde bizler rüyayı nasıl görüyoruz. Şimdi bunu açıklayalım.

Bunu açıklamadan önce lütfen benim "Gönül" adlı denememi okuyunuz ki, aşağıdaki rüyayla ilgili açıklamamamı daha iyi anlayabilesiniz.

İnsan fizik ötesi alemlerden bilinmez bilgiye ulaşıp birşeyler görüp anlatabilmesi için benliğinden bir şeyin fizik ötesi alemlere seyrü sefer yapıp gidip gezip görüp konuşup duyup gelmesi gerekir. Öyle değil mi?

Bazan öyle rüyalar görüyoruz ki, bu dünya ile yakından

Ruh çıkıp görüp gelmediğine, insan uçmadığına göre biz bu rüyayı nasıl görüyoruz.

İnsanın rüya görmesi yada böyle bir şeyi yaşayabilmesi için benliğine ait varlığından çıkıp fizik ötesi alemlere seyrü sefer yapacak olan varlığın hem bedenden bir varlık olup ondan güç alması, hem de bedenine ait ruh enerjisini kullanıp (ışıkta oluşan gölge misali) uçarak, ya da ışık yansıması şeklinde seyri sefere çıkarak gidip gezip görüp geri dönmesi gerekir ki, görüp konuşup duyup işittiklerini uykudan uyandığında da hatırlayabildiklerini anlatabilsin ki, aklına yön verip yol göstererek benliğine faydalı olabilsin. Öyle değil mi?

İşte bütün bunları yapıp edecek olan insan gönlü rüyada yada hayalde tıpkı tümsek ayna gibi görev yapar. Görevini yaparken ne kadar temiz olursa, bir o kadar net görüntü verir. ışık şeklinde görünmez bir kuş gibi yuvasından çıkıp ışık yansıması şeklinde uçar, gider gelir. Gördüklerini iç dünyamızdaki benliğe yansıtır. Benlik anlayayabildiği kadarını aklın ihtiyacına sunar.

Gönül benliğin ihtiyaçlarını gidermek için aynı yöntemi gündüz hayal etmekte, gece de uykuda düş görmekte kullanır. Çünkü hayalde bir gündüz düşüdür.

Ancak her görülen düş, her edilen hayal her zaman doğru bilgi içermeyebilir. Onun için iki türlü rüya olduğunu bilmemiz gerekir.

Birisi Rahmani rüya; Melekut Alemi de denilen gaybul kitaptan yani levhu mahfuzdan bilgi alınmasını sağlayan rüyalardır. Bu türden görülen rüyalar vahyin üçüncü derecesini oluşturur. Peygamberler vahiy aldığı rüyalar. Bu sınıftandır.

İkincisi de şeytani yönde görülen rüyalardır ki, buna örnek ise, halk arasında söylenip bilinen şeytan azdırma denilen, görülen rüya ile boşalıp cünüp olma hali bu tür rüyanın en tipik örneğidir. Ya da yatmadan önce çok tuzlu yemek yiyen birisinin, rüyasında şırıl, şırıl akar su görüp, kana kana su içmesi veya aç horozun kendini darı ambarında görmesi şeklinde görülen rüyalar da bu türden görülen rüyalara en güzel örnektir.

Gönlün melekut alemine çıkıp seyredip görüp anlattığı türden rüyaları öyle herkes göremez. Görse de anlayıp anlatamaz.

İşte melekler aleminden rüya yoluyla alınıp hayatta yaşarken karşımıza çıkıp sonradan hatırlayıp şaşırdığımız rüyalar bu sınıftan olmasına rağmen her zaman melekut aleminden olup olmadığı doğru hatırlanamayacağı için rüyayla hiçbir zaman yaşanılmaz denilmiştir.

Elbette işin en doğrusunu her zaman Allah bilir.

05.03.2010

Cahit KARAÇ

 
Toplam blog
: 322
: 1004
Kayıt tarihi
: 08.03.08
 
 

1953 Elbistan doğumluyum. Lise mezunuyum. Kamuda çalışıyorum. Evliyim ve iki çocuk babasıyım. Ken..