Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '12

 
Kategori
Rüyalar
 

Rüyada ölüm

Rüyada ölüm
 

Rüyaların net bir şekilde gündelik hayata yansıması, Rahmani ve Şeytani rüyalar şeklinde değişik türlerinin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, her rüyanın çıkması beklenemez. Çünkü şeytani rüyalar sınıfında yer alır.


Rüya tabirinin yapılabilmesinde, rüyayı gören ve görülen oldukça önem taşır ve herkesin rüyayı yorumlayabilmesi beklenmemelidir. Rüyada ölüm, halk arasında ‘ömrün uzaması’ biçiminde anlatılırsa da böyle bir değerlendirme doğru olmaz. Ve büyük bir olasılıkla söylendiği gibi çıkmaz. Herhangi bir kişinin öldüğünü görmek, genelde görülen kişinin beşeri bazı noksanlıkları gidermesine işaret sayılır. Bu, onun yaşamı için çok önemli ve pozitif bir durumdur.

Belki çok enteresan ve de tuhaf gelebilecek bir başka yorum örneği ise şöyledir: Bir çocuğun annesi ile cinsel temasta olduğunu görmesi, edep dışı bir eylemin aksine, aktif durumda olanın diğerine bir şekilde faydası dokunacağının işaretidir. Ve bu rüya bizatihi gündelik yaşamda ortaya çıkar.  

Bu bağlamda, geçtiğimiz yıllarda genç bir kızın öyküsünü basında ilginç bir haber olarak okumuşunuzdur. İstanbul'da yaşayan on dört  yaşında bir kız, rüyasında öldüğünü ve annesi tarafından gömüldüğünü görür. 'Dur anne, ben ölmedim' dese de annesi sesini duymaz.  Üç gün aynı rüyayı görerek uyanır. 
Arkadaşlarına, "Ben yakında öleceğim" der. Vasiyeti "beni alkışlarla gömün!" şeklindedir.

Kardeşiyle birlikte Edirne'de bulunan annesini alıp getirmek için babasına rica eder, arabayla gidip onları alırlar, dönüşte yolda babası kaza yapar ve bir kamyona arkadan çarparlar. Genç kız, kardeşiyle birlikte yaşamına veda eder! Daha sonra da vasiyeti üzerine alkışlarla gömülür. Bu olayın önem taşıyan yanı, aynı rüyanın üç kez arka arkaya görülmüş olmasıdır.

Bu durum, misal âleminde vuku bulan bir olayın çok açık ve net bir şekilde kısa zamanda ortaya çıkışını göstermektedir.

Ayrıca bu örnek; rüya âleminde görülen her ölüm olayının, kişideki beşeriyet artıklarının yok olması anlamına gelmediğini de vurgular.  

Zaman zaman yaşadığımız bu tür hadiseleri 'bilim dışı' olarak kabul edip “safsata” diye  nitelendirerek karanlıkların ardına atmak doğru olmaz. Rüya, somut bir olaya dönüştüğüne göre, genç kızın başına gelen kazanın ve buna benzer olayların izahının bir şekilde mutlaka yapılması gerekir.

İşte bu noktada din devreye girer.

Hadislerde “Rüya vahyin kırk altı parçasından biridir” denmektedir. Anlaşılacağı üzere vahiy, ilk altı ay rüya şeklinde zuhur etmekteydi. Bu da konunun önemini bizatihi ortaya koyar.
Rüyaların net bir şekilde gündelik hayata yansıması, Rahmani ve Şeytani rüyalar şeklinde değişik türlerinin olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, her rüyanın çıkması beklenemez. Çünkü şeytani rüyalar sınıfında yer alır.

Bu söylenenler, insanın 'ölüm' gibi bazı özellik arz eden durumları önceden bilme yeteneğine sahip olduğunu da ortaya koymaktadır. Evliya zümresinin uhdesinde bulunan ve gayba vakıf olma anlamına gelen bu niteliğe tasavvuf âleminde ‘keşif’ adı verilir.                                           

Keşfin dahi türleri vardır. Onun bir üst kademesi ise fetih sahibi olmaktır. Mutlak yaratıcı tarafından dünyada bir insana verilecek en önemli/kıymetli hediye de budur. Çalışmakla elde edilemez. Ancak, makalenin ana teması dışında olduğu için bu noktalara girmeyeceğiz. Dileyen, tasavvuf kitaplarında bu hususları bulabilir okuyabilir.

Diğer yandan, bilinen fizik yasalarına aykırı bir konuyu araştırmaya kalkmak, belki bir bilim adamına pek uygun düşmeyebilir, ama bazı şeyleri de izah edememesi kendisini gülünç durumlara düşürebilir.

Anlaşılan şu ki bu tür olayları görmezlikten gelmek ve sadece 'bilimsel' takılmak hiçbir yarar sağlamıyor.

 Ahmed F. Yüksel

 
Toplam blog
: 636
: 9957
Kayıt tarihi
: 14.12.11
 
 

Araştırmacı Yazar.. ..