Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '17

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Rüyalar Gerçek Olsa.......

Rüyalar Gerçek Olsa.......
 

 Dün gece bir rüya gördüm. Sanırım sabaha en yakın saatlerde gördüm, çünkü çok iyi hatırlıyorum. Gerçi dün gece gördüğüm bir çok rüyayı iyi hatırlıyorum. Anlaşılan rüya yönünden epey verimli bir gece geçirmişim.,

 Gelelim beni bu kadar etkileyen rüyama. Rüyamda bir teknedeyim. Bir Adaya yaklaşan tekne nefis bir deniz üzerinde seyrediyor. Mavi ile yeşilin kaynaştığı, güneş ışıklarının üzerinde birer elmas gibi parladığı harika bir deniz. Adada belki 10 belki de 15 ev var. Hepsi sahile düzgün aralıklarla sıralanmış eski evler. Aynen doğduğum köy olan Kuzguncuk evlerine benziyor. Evlerin önündeki kumsala bir kaç balıkçı teknesi çekilmiş. Teknelerin başında yaşlı balıkçılar sohbet ediyor. Sahilin bir başka ucunda bir balıkçı oturmuş ağlarını tamir ediyor. Yanında bir kedi dikkatle ona bakıyor ve bekliyor. Balıkçı denize çıksın, balık yakalasın bana da versin, karnım doysun diye bekliyor.

 Hiç motorlu araç görülmüyor adada. Birden adayı havadan görmeye başlıyorum.Rüya bu ya. Tekneden helikoptere geçiyoruz galiba. Evleri ve arkalarındaki eşsiz bahçeleri tepeden görmek harika. Evet evlerin arkasında tepeye kadar uzanan yemyeşil bahçeler var. Bahçelerin arasında hiç çit veya duvar yok. Herkes kendi bahçesinde. Kimse kimsenin bahçesine taşmıyor. Ne tuhaf bahçelerde de sessizlık hakim. Ne yüksek sesle çalan bir radyo, ne de bangır bangır bagıran bir televizyon var. Koşturan çığlıklar atan çocuklar da yok. Bir evin arkasında bir yaşlı kadın çamaşır asıyor bahçesine. Bir diğerinde bir başka kadın domates topluyor sesizce bahçesinden.

 İçinde olduğum tekne adanın salaş iskelesine yanaşıyor. Biraz sonra sahilde bir küçük çay bahçesinde buluyorum kendimi çay içerken. Yanımdaki masada  oturan yaşlı kadından Adada  çok az insan oturduğunu, halkının balıkçılıkla geçindiğini öğreniyorum. Birden tam yaşamak istediğim sakin yer diye düşünüyorum. Burada evler kaça diye soruyorum. Kiralık veya satılık ev pek bulunmadığını söylüyor yaşlı kadın. Ada yabancı insan pek kabul etmiyormuş. Birden konuşmamıza diğer masadan yaşlı bir balıkçı karışıyor. Ahmet efendi evine kiracı arıyordu diye söze karışan adam o kadar düşük bir fiat söylüyor ki şaşırıyorum birden. Hemen yanımda oturan eşime dönüp tutalım bu evi diye yalvarmaya başlıyorum. O anda eşiminde yanımda olduğunu fark ettim. Eşim hemen nasıl ulaşacağız bu ıssız adaya diyor. Balıkçı Tekirdağdan tekne var. Haftanın iki günü Tombik isimli tekne 5 saatte geliyor buraya diyor. Ben Tombik kadına Tömbik isimli tekne diye gülmeye başlıyorum.

 Adada ev tutmaya niyetlendiğimizi gören balıkçı, bu adanın çok sessiz olduğunu, hiç gazino, kafe olmadığını, akşamları hava kararınca herkesin evlerine çekildiğini, istediğimiz bir çok seyi bulamayacağımızı, sadece haftada iki gün gelen teknelerin getirdiği kısıtlı malzeme ile yetineceğimizi anlatıyor. Nereden bilebilir ki balıkçı bütün anlattıkları benim hayalim olan şeyler.

 Bu güzel adada yaşamayı planlarken birden sokaktan geçen bir kişinin bağırması ile uyanıyorum ve herşeyin bir rüya olduğunu anlıyorum.

 Meğer bütün bunlar güzel bir rüya imiş.Sanırım 10 gündür içinde yaşadığım adada gördüğüm terslikler zihnime yerleşmiş ve bana bir oyun etmiş.

 Ah rüyalar gerçek olsa ne güzel olurdu değil mi?

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..