Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '08

 
Kategori
Sivil Toplum Kuruluşları
 

Rüzgara Karşı Uçmaya Çalışmak

Rüzgara Karşı Uçmaya Çalışmak
 

Papatyalar, gelincikler, laleler... Yeşil, olabildiğince yeşil, alabildiğince gökyüzü ve mavi...

‘ Ben size gül bahçesi vadettim...’ dercesine kırmızı, pembe güllerin arasında koşuşturan çocuklar.

İnsan değiller, belki bir yaprak, küçük bir kısrak, tavşan, ya da civciv, belki kedi, belki su belki toprak... O kadar doğaya ait, o kadar umursamaz...

Burası kocaman yel değirmenlerine karşı, amansız seferler düzenleyen Don Kişot’un kalesidir ki o mağrur ama mütevazi heykeli, çocuklara ‘inadına isyan, inadına özgürlük’ şiarıyla durur yol ağzında.

Kentlere sıkıştırılmış bedenlerimizi düşünün, aldığı kokunun iğdeye ya da akasyaya ait olup olmadığının ayırdımına varamayan, kokuya yabancı bizi, ya da tavşan, at, inek, eşek görmemiş, onlara dokunmamış, çıkardıkları sesleri duymamış metropol çocuklarımızı.

Don Kişot’un kalesinde çocuklar her şeye, her renge ve canlıya aşinadır. Onlarda her kokunun bir nesnesi, her nesnenin farklı bir teni ve sesi vardır.

Ve kalenin her yeri aynadır...

Her kapısı, duvarı, camı, çervesi ayna...

Düşünün, daha on altı yaşında estetik masalarında göğüs büyüten, burun küçülten, kaş kaldıran çocuklarımızı, aynasından, görüntüsünden korkan kendini sevmeyen çocuklarımızı.

Don Kişot’un kalesinde, çocuklar daha minnacık ellere sahipken tanır ve severler bedenlerini. Bilirler ki teni ten yapan düşüncenin kendisi. Bu yüzden aynalar rahatsız etmez, kendi yüzüne tanıdıktır insanlar.

Ve öylesine gelişmiştir ki özgüvenleri çocukların, siz yanlarına gittiğiniz vakit kendilerinden bir farkınız yoktur, insansınızdır işte hepsi bu.

Bir şekilde ordasınızdır ve size kendilerini değil, Don Kişot’un kalesini tanıtmak için yaklaşır çocuklar, kendi kalelerini... Hiç kimse anne, baba diye atlamaz kucağınıza çünkü çaresizliğin değil çarenin dili öğretilmiştir onlara.

Küçük sanatçılardır aynı zamanda onlar, bu yüzden tüm duvarlar çizdikleri resimlerle doludur ve hiçbir resim güzel olmadığı için silinmez bu duvarlardan.

Her istediklerinde tiyatro sahnesine dönüştürebilirler dünyayı ve hatta o kadar ciddiye alırlar ki sanatlarını, elleriyle özel biletler hazırlayıp biletsiz almazlar kimseyi, prensip sahibidirler.

Bir entelektüelin kütüphanesinden daha geniş ve tarafsız kütüphaneleri vardır, okunur elbet ama okunmasa da kitapla iç içe büyümek bir ayrıcalıktır.

Çocukların sonsuz şımarma hakları vardır, hele küçüklerin daha sonsuz, hudutsuz kere sonsuz ama onca şımarıklığa rağmen yeri geldiğinde, güçleri yettiğince kalenin her taşını yeniden dizebilme sorumlulukları da vardır.

Her çocuğun bir bisikleti ve alacakları sonsuz yolculukları, sınırsız özgürlükleri vardır ve bilirler kelimeler gibi özgürlükler de kullandıkça çoğalır.

Neresi olabilir bunca güzelliğin sığdırılabildiği yer Alice Harikalar Diyarı değil, Aziz Harikalar Diyarı:

1972 yılında sevgili Aziz Nesin’in yoksul aile çocuklarının kendilerine ve topluma daha yararlı olabilmeleri amacıyla kurduğu vakıftır, inşaatında bizzat çalışmış, hem kafa hem kol emeğiyle kendisine ve çocuklarına inşaa ettiği bir kaledir.

Ve bu kaleyi ayakta tutan gelir kaynağı asılsız ihaleler, yahudiler ve Amerikalılarla yapılan anlaşmalar, ticari dönmedolaplar değil insana duyulan inancın kendisidir.

Vakıf Aziz Nesin’in kitap satışlarından, bağışlardan ve gayrimenkul gelirlerinden elde edilenlerle giderlerini karşılamaktadır.

Ve şu anda 45 çocuk vakıf bünyesinde yetiştirilmekte, tüm çocuklar kendi ayakları üzerinde durabilecek olgunluğa erişene ve kendileri ayrılmak isteyene kadar yurtta kalabilme imkanlarına sahiptirler.

Kalenin girişinde Don Kişot’un ( Aziz Nesin’in ) yel değirmenlerine karşı kullandığı silahları görebilirsiniz:

Sivas katliamı sırasında üzerinde bulunan gömleği, yazılarını yazdığı daktilosu, manyetolu telefonu, kalemleri, ödülleri, annesinin dikiş makinasını, resimlerini daha neler neleri...

Sevgili Aziz Nesin gerçekten de ‘bir gül bahçesi vadetmiş’ çocuklara, ve çocuklar yıllardır bu bahçede yaşıyorlar güle oynaya...

5 Temmuz’da Aziz Nesin Vakfı geleneksel pikniği düzenlenmekte, davetiyenizin olması şart değil, pikniğini alan herkes katılabilir.

Böyle bir güzellikle karşılaşmama neden olduğu için sevgili Yücel Evren’e teşekkürler...

 
Toplam blog
: 46
: 1591
Kayıt tarihi
: 08.07.07
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik mezunuyum. Şu anda özel bir telekomünikasyon şi..