Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '06

 
Kategori
İş Yaşamı - Kariyer
 

Saat 17:00 olsa da gitsek...

Saat 17:00 olsa da gitsek...
 

Kalabalıkların içinde yalnız kalmayı, sessizliği hayal ettiğim günleri düşünüyorum. Birkaç yıl önce ana dilimde konuşamadığım bir ülke de kalabalağın içinde ne kadar yalnız hissettiğimi anımsıyorum...

Şimdi kocaman bir ofiste masamda evraklar, bilgisayarımın ekranında bitirilmeyi bekleyen raporlar, yine en yakınımda ana dilimde konusamadığım müdürüm ve ana dilimde konuşabileceğim ama birbirine benzeyen yüzleriyle çalışma arkadaşlarım! Yine yalnızım anlaşılan. "Çalışırken de insan yalnızlıktan şikayet eder mi, etmeli mi yoksa tamamen işine kanalize olup onu mu düşünmeli?" bilemiyorum ama "günün dokuz saatini birlikte geçiriyorsam bu kalabalıkla bir şeyler paylaşabilmeliyim" diye düşünüyorum. Tamam "hepimiz birbirimizi sevelim" gibi ütopik bir bakış açım yok ama en azından saygı duyabilmeliyiz birbirimize.

Ekranımdan kafamı kaldırdım, cevremdeki yedi sekiz kişilik gruba bir göz attım, ne mi gördüm onlar 'çalışıo' ben yazı yazıyorum. Ara vermeden sekiz saat boyunca sürekli çalışmak mümkün müdür? Ben yapamadım yıllardır bunu ama hep yapan ya da yapıyormuş gibi görünen birileri oldu, "her şey kariyer midir ya da o kadar çok çalışınca daha iyi bir çalışan profili mi oluşturulur?" bilemiyorum ama "verimlilik" diye de bir kavram biliyorum. Hani şu 8 saat aynı ekrana bakabilenler bir süre sonra hala aynı netlikte bakabiliyorlar mı ya da gorebiliyorlar mı baktıklarını?

Arada nefes alıyorum, gülüyorum, eğleniyorum, bir şeyler ile ilgileniyorum, bazıları katılıyor bana bazıları uzaylıymışım gibi bakıyor!!! Her ayın sonunda performans değerlendirmesi yapılır ve o uzaylı nedense hiçbir zaman onlardan geri de kalmaz, iş sonuçları hep tatmin edicidir ama yalnızdır işte. Şimdi kalksam gitsem ve saatlerce birinin benimle işi olmazsa kimse farketmez olmadığımı o kadar meşgüller çünkü. Koşarak yemek yerler, koşarak kahveye gider gelirler, birbirleri ile konuşmazlar, iyi de ben asosyalleşemiyorum onlarda sosyalleşmenin çok uzağındalar.

Zaman geçmiyor işlerim var ama onları "bu akşam eve götürüceğim, şu anda çalışmak gelmiyor içimden" dedikten sonra mola üstüne mola alarak malesef bırakmayı başaramadığım nikotin ihtiyacımı karşılamaya çıkmış ofisime donerken hala bir umut olduguna dair bir ışık yandı. Aylardır telefonda, mail ya da şirket içi iletişimde kullandığımız program aracılığı ile yazıştığım koordineli çalışmak durumunda olduğum ama fırsat yaratıp tanışmadığım bir arkadaşım "düşünmesi bile komik kim bilir kaçkere karşılaştık ama kim olduğunu bilmiyorum, pardon" diyerek ismimi söyledi: "Tanışamadık, yıl oldu sen işe başlayalı" diyerek "gel operasyonla da tanış bekliyorum" dedi. Umutsuzlukların içinde umut oldu ama farkında değil tabii ki, belki yine aylar girecek benim planımı ayarlayıp ona uğramam ya da birgün nikotini az alıp zaman yaratacağım artık, hazır hala gülümseyebilen merhaba demesini bilen birini bulmuşken.

Normalde olsa şimdi son 2 saat 22 dakika derdim ama demeyeceğim, problemim zaten işim ile ilgili değil kalabalığın sadece insanlardan değil aynı zamanda paylaşımlardan oluştuğunu farkederek birazdan yine yerimden kalkacağım ve ilk gördüğüm kişiye de tebessüm edicem her zamanki gibi görsün ya da görmesin, ben değişmeyeceğim doğru bildiğim yolda devam. Nasılsa 27 yıldır öğrendiklerim, eğitimim, aldığın aile terbiyesinin dışına çıkamadım hiçbir zaman varsın anlamasınlar ben nasıl mutluysam onu yaşayacağım kimin umrundaki...

 
Toplam blog
: 41
: 1436
Kayıt tarihi
: 15.09.06
 
 

27 yıl geçmiş ilk günden bu yana... Okullar okunmuş, MBA'ler yapılmış, Amerikalara gidilmiş, hayat h..