Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Şubat '10

 
Kategori
İnançlar
 

Sabah uyanmak şükür vesilesidir

Sabah uyanmak şükür vesilesidir
 

Hergün uyanmak mucizedir


Hergün uyuduğumuzda öldüğümüzün, uyandığımızda da yeniden yaratıldığımızın farkında mısınız?

Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar). Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir... (Zümer Suresi, 42)

Her insan, ömrünün üçte birini uyuyarak geçirir. Her gün yaşadığımız ve gerçekte büyük bir mucize olan uyku genellikle bilinenin aksine tüm vücut sistemlerinin pasifleştiği bir dinlenme süresi değildir. Çünkü uyku esnasında vücut aktif bir yenilenme sürecine girer. Şimdi uykuda insan vücudunun nasıl bir yenilenme sürecinde olduğuna göz atalım.

Uyku insan hayatının vazgeçilmez ihtiyaçları arasında yer alır. Vücudumuzun suya, oksijene ve gıdalara ihtiyacı olduğu ölçüde uykuya da ihtiyacı vardır. Hayatımızın yaklaşık 1/3'ü uykuda geçtiğinden, dengeli bir hayat sürmek için dinlendirici uyku hayati bir önem taşır. Uyku, pasif bir dinlenme hali değildir. Uyku esnasında gün boyunca zihni meşgul eden aktiviteler, gerginlikler ve hafızaya alınan bilgiler adeta bir bilgisayarın belleğinin ayıklanması gibi ayıklanır. Uykuda hormon düzeyi dengelenir, sindirim sistemi çalışır, bağışıklık sistemi devreye girer, deri yeniden yapılandırılır. Hücre bölünmesi uykuda yoğun bir şekilde devam eder.

UYKUDA NELER YENİLENİYOR

Cildimizin pürüzsüz kalabilmesi her gün 10 gram ölü deri hücresinin katılmasıyla sağlanır. Bunun gerçekleşebilmesi için, her akşam derimizin en üst tabakasındaki hücreler bölünmeye başlar. Uyku esnasında ise büyüme hormonunun artmasıyla birlikte bu reaksiyon hızlanır. Gecenin sessizliği bunun için en ideal ortamdır. Çünkü gece ne güneş, ne rüzgar, ne de hareket hücre bölünmesini engelleyemez. İşte bu yenilenme saatlerinde cildin, başta oksijen olmak üzere, bir dizi besin maddesine ihtiyacı vardır. Alınan her solukta cilt, ihtiyacı olan oksijeni depolar. Bu nedenle uzmanlar akşamları yatmadan önce yatak odasının iyice havalandırılmasını tavsiye ederler. Uyurken, özellikle de rüya gördüğümüz saatlerde vücut ısısının 2 derece artmasıyla birlikte, organizma bol miktarda sıvı üretir. İşte bu nedenle sabahları uyandığımızda saçlarımız nemlenmiş, şekilleri bozulmuştur. Yağ bezleri geceleri yenilendiğinden, uyku sırasında yağ salgılaması genelde azdır. Bu nedenle, cildi kuru olanların sabah iyice kurumuş bir ciltle uyandıkları görülür. Uyku uzmanları, kanımızdaki büyüme hormonu düzeyinin uykuya dalar dalmaz ani bir yükseliş gösterdiğini saptamışlardır. Bu nedenle yeterli miktardaki her uykudan sonra vücut olarak tazelenmiş bir şekilde uyanırız.

NE ZAMAN NE KADAR UYUMALIYIZ?

Günlük uyku süresi kişiye ve yaşa bağlı olarak değişir. Genellikle yaş ilerledikçe uyuma süresi azalmaktadır. Ancak günlük ortalama 6 ila 8 saat arası uyku bir yetişkin için yeterlidir. Sık sık yeterince derin uyku uyuyamayan kişiler, hastalıklara karşı daha dayanıksız olmaktadırlar. Böyle durumlarda vücudun ritmi kontrolden çıkar. Bu dengesizlik cilde yansır: cilt kurur, pul pul kalkar, çatlar, hücre bölünmesi düzenli gerçekleşemediği için cilt giderek incelir. Kuru cilt daha da kururken, pürüzlü cilt de iyice bozulur.

Uzmanlar uyku zamanı olarak ise en ideal olan vaktin gece uykusu olduğunu belirtmektedirler. Her türlü uyku bozukluğunda dahi gündüz uykusu ile takviye yapmayı tavsiye etmemekte, gece uyumanın önemi üzerinde durmaktadırlar. Ancak hücre yenilenmesi ve hormonal reaksiyonlar sadece geceleri meydana geldiği için, bilinenin aksine öğle uykusunun büyük bir katkısı yoktur. Çünkü beynimizin salgıladığı melatonin hormonu hava karardıktan sonra üretilir. Cildin yenilenme işlemini işte bu hormon başlatır. Nitekim Rabbimiz olan Yüce Allah Kuran'da bu duruma şöyle dikkat çekmiştir:

"O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır." (Furkan Suresi, 47)

UYKUSUZLUK

Vücudumuzda günlük uyku-uyanıklık döngüsünü kontrol eden bir mekanizma vardır. Sirkadyen ritim adı verilen bu mekanizma vücutta bulunan ve yaklaşık 24 saatlik dilime göre ayarlı olan biyolojik saat tarafından kontrol edilir. Genel olarak çevresel ve içten gelen etkenler nedeniyle bu ritim bozularak uykusuzluk baş gösterir. Bunun yanı sıra; düzensiz uyku alışkanlıkları, psikolojik nedenler, nörolojik rahatsızlıklar, hormonal bozukluklar, fizyolojik ve kalıtsal faktörler de uykusuzluğa sebep olabilir. Uykusuzluk, diğer adıyla "insomnia" ağrıdan sonra toplumda en çok bildirilen ikinci şikayettir. Amerikan toplumunda bu rahatsızlık; tıbbi gider, kaza kayıpları, işe gelmeme kaybı ve üretimde düşme zararları olarak yılda yaklaşık 100 milyar dolar kayba neden olmaktadır.

Uykusuzluk toplam uyuma saati olarak değil yeterli süre ve kalitede uyku alamayarak sabaha dinlenmiş kalkamama şeklinde tarif edilir. Örneğin günlük uyku ihtiyacı 5 saat olan ve 5 saat uykudan sonra sabah dinlenmiş olarak kalkan birisi uykusuzluk çekmemektedir.

APNE HALİ VE UYKUDA RUHUN ALINMASI

Uykuda soluk kesilmesi olarak tarif edilen apne, yaşamı tehdit edebilecek uzun vadeli ciddi sağlık sorunlarına sebep olmaktadır. İlk kez 1965 yılında tanı konulan apne kelime olarak Yunancada 'soluk arzusu' anlamına gelmektedir. İki tür uyku apnesi tanımlanır; birinde beyin soluk alma kaslarına solunumu başlatan doğru sinyalleri gönderemez, diğerinde ise hava solunum yollarında tıkanır. Apne sırasında soluk almak için aşırı bir çaba harcandığı için damarlar ve kalp bir dirence karşı çalışır. O sırada kandaki oksijen yoğunluğu azalır. Kalpte de birtakım ritim bozuklukları baş gösterir. Uykuda ani ölümler en başta sayabileceğimiz, hipertansiyon, kalp hastalıkları, enfaktüs ve inmeler uzun dönemde sebep olabileceği rahatsızlıklardır.

kaynak:http://www.maddedekimuhtesemilim.com/

 
Toplam blog
: 145
: 1324
Kayıt tarihi
: 08.11.09
 
 

Dünyaya sevginin hakim olması için iyilerin ittifak etmesi gerektiğine inanıyorum. Sevgi, şefkat,..