- Kategori
- Coğrafya
Sabahsız Gecelerin yeri Grönland Adası…
Grönland adası
Merak ettiklerimiz vardır. Gidip görmeliyiz dediklerimiz. Ben çocukluğumdan beri seyehat etmeyi çok sevenlerdenim. Bunda belki babamın memur olması, bizlerin tayin yoluyla bir çok şehirde yaşamamız, yeni insanlar tanırken aldığımız keyif, yeni dostlarla birlikte kuvvetlenmemizde sebeptir. Dünyanın bir çok yerlerine gittim, hatta çeşitli defalar gitmişliğim vardır. Gidip görmek istediğim yerlerde var. Bunlardan biri hem gitmek isteyip meraktan öleceğim bir yer! Hemde gitmekten çekindiğim ürktüğüm:
“Yahu ben donarım oralarda” dediğim bir yer…
Grönland Adası…
Evet, buraya gitmek istiyorum. Burayı görmek istiyorum ama dediğim gibi çekiniyorum.
Buranın Danimarka’ya bağlı olduğunu biliyorum. Oraların da çok farklı olduğunu biliyorum. Gecelerle gündüzlerin uzun soluklu nefes alışlarını da!
Düşünün burayı lütfen! Kuzey Buz Denizini düşünün…
Küçük bir yer değil burası.
Büyük bir ada olmasına büyükte ne çıkar adanın% 81’i buzullardan oluşuyormuş. İklim çok sert...
Hani bazı filmlerde görürüz, buraya gelirler özellikle gelenler bilim adamlarıdırlar. Araştırma yapmak isterler, onca kalın giysilerine rağmen yüzleri kızarır, çatlar bıyıklarından minik buzlar sarkar, gözleri yaşlarla dolu olur; onlar bile buzlanır. Soğuktur anlaşılacağı gibi Kuzey Buz denizi daha ne olsun…
Size burası hakkında bildiklerimi, okuduklarımı ve bana anlatılanları aktarmak istiyorum, kısa – kısa…
Kıyı kesimlerdeki kasabalarda yaşayanlar daha fazla, iklimi biraz daha yumaşak olmasından kaynaklanıyormuş.
Buradakiler İskandinav kökenlilermiş.
Yapılan araştırmalarda buranın tarihin çok eskilere gittiğini saptamışlar.
Buralıların kendilerine ait dilleri varmış.
Baş kenti de Nuuk adında bir şehir ve haliyle adanında en gelişmiş şehri…
Tarımsal üretim mümkün değilmiş! Her yer buz…
Geçim kaynağının ilk sırasını petrol alıyormuş. Yine Amerikan filmlerinden söz edeceğim. Nedeni bu konuda onların çok film yapmış olmaları!
Orada petrol vardır, petrol için oynanan oyunlar ve soğukla, buzla verilen mücadeleler.
Aslında 7. Sanat diyip geçmemek gerekir. Ne çok şeyler öğreniyoruz sinemadan. Sadece bakmamak gerekiyor tabi. Görmek lazım. Detaylara dikkat etmek gerek.
İkinci bir geçim kaynakları buralıların balıkçılık ve çok önemliymiş…
Balina ve kutup ayısı avcılığıda çok revaçtaymış.
Hakkında bu kadar bilgiden sonra yine düşünmeye sıra geldi.
Buralar sadece soğuk değil aynı zamanda ıssız ve çok ama çok uzak bir yer.
Her yere uzak.
Soğuk denilince akla ‘iyi de soğuk – soğuk ne kadar soğuk?’ sorusu geliyor değil mi?
Ortalama sıcaklığın -7oC olmasına karşın iklim kuru ve güneşli
Kışlar soğuk ve buzlu… Bölgelerde sıcaklık yazın bile donma noktasının altındaymış. İşte bu kadar soğuk…
Yerler buzlarla kaplı olduğundan bitkiler de yok buralarda. Bir şeyi aktarmadan geçmek haksızlık olur.
Grönland, bütün yıl boyunca karla örtülüdür. Tundra bölgeleri ise kışın ince bir kar tabakasıyla kaplanır. Çoğu yerlerde toprak yüzeyinin hemen altı sürekli donmuş olarak kalır. Toprağın sualtında kalmadığı, çok soğuk olmayan bölgelerde tahıl ve sebze yetiştirilebildiği gibi hayvan da otlatılabilir.(alıntı)
Buzda yürümek ne zordur. Ben çok defalar düşmüşümdür, bileğimi, kolumu, ayak bileğimi defalarca sakatlamışımdır. Eskiden Ankara’da çok soğuk olurdu. Yerlerde buzlar uzun süre kalkmazdı.
Kuzey Kutbu dediğimizde aklımıza gelen Eskimolar vardır. Onlar hayvan derilerinden yaptıkları kıyafetleri giyerler…
Birde eskimoların evleri vardır.
İşte bütün mesele burada denilir ya aynen öyle. Çocukluğumuzdan beri Eskimoların evleri de giyindikleri hayvan derisinden kıyafetleri kadar ilgimizi çeker.
Hep merak ederdim, nasıl yaşarlar orada. Ne yerler ne içer. Nasıl yemek pişirirler. Biliyor musunuz?
Eskimo demek çiğ et yiyen demek anlamına geliyormuş. Gerçi onlar bunu hakaret kabul ediyorlarmış ama dünyanın hiçbir yerinde bence hakaret etmek için onlara eskimo denilmiyor. Eğer çiğ et yiyorlarsa da yadırgamam nerede pişirip nerede yiyecekler? Allah yardımcıları olsun. İşleri pek zor…
Bakın onların evlerinden söz edeyim sizlere; bir alıntı yapayım:
İgloolar
Alaska’da İnyupikler ile Yupiklerde ve Sibirya’da ise yalnızca Naukan Yupiklerinde görülen geleneksel yapı ve yapılanmadır. Yalnızca erkeklerce kullanılan, genelde yarı yarıya toprağa gömülü tek odalı geniş ve büyük evdir.
İglo Nasıl Yapılır?
2–3 kişilik orta büyüklükte ve konaklama imkânı sağlayabilecek bir iglo yapabilmek için, öncelikle sert bir zemine ihtiyaç vardır. İglolar, kalın bir kar tabakasına inşa edilirse daha dayanıklı olmaktadır. Karla kaplı alanlarda kar yüzeyi yumuşak olsa bile, alt kısımda çoğu zaman sert kar tabakası bulunur. Böyle bir zemin belirlenir ve bu zemine evin temelini oluşturacak şekilde daire çizilir. Daha sonra, iglonun inşa edilebilmesi için zemin az da olsa eşilmelidir.
Zemin olayı çözüldükten sonra iş, kar blokları hazırlamaya geçmektedir. İglo inşası için gerekli olan kar bloklarının testere yardımıyla hazırlanması gerekir. Kar bloklarının taşınması gerektiği için, bu bloklar taşırken kırılmayacak kadar sağlam yapıda olmalıdır. Blokların eni için, 15 ile 30 cm arası genişlik uygundur. Aynı zamanda kar blokları, geniş ve küçük yapıda hazırlanmalıdır. Çünkü geniş olanlar zemin, küçük olanlar ise tepe için kullanılır.
Blokların üzerinde ufak ayrıntılar oluşturmak gerekir. Geniş olan bloklar, belirlenen dairenin çevreleyecek şekilde sırayla dizilir. Bu nedenle blok köşelerinin birbirine uygun olacak şekle getirilmelidir. Daha sonra, bloklar üst üste konulmaya başlanır. Bu bloklara ise, iglonun kule olmaması için eğim verilmesi gerekir. Yani blokların spiral şekilde yukarıya uzaması gerekmektedir.
Bloklar temele dizilir ve tam daire şeklinde temel oluşturulur. Ardından spiral şekilde üst bloklar temelde yer alan blokların üstüne dizilmeye başlar. Bu arada kesinlikle unutulmaması gereken şey, giriştir. Girişler orjinallerindeki gibi ufak olmalıdır. Blokları yerleştirme esnasında, tabanda karlar birikebilir. Bu karlar, açık tavandan dışarı atılmalıdır.
Bloklar spiral bir şekilde üst üste konulur ve iglo şekillenmeye başlar. Üst üste geçen bloklar, birbirini destekleyici konumundadır ve çökmeyi engelleme görevi yapar. Tabi bu durum, kesinlikle garanti değildir. Fakat işlemler düzgün yapıldıysa, iglonun çökme riski azdır. İglo yapılırken, bloklar bir çubuk yardımıyla desteklenebilir. Buzdan evin sonuna doğru yaklaşıldığında, tepeyi kapatacak olan bloklar içten monte edilmelidir. Tavan, bu şekilde oluşturulmalıdır.
Bu işlemle birlikte, iglonun kapanmış olması gerekmektedir. Kar blokları yerleştirilirken, arada boşluklar kalır. İglo kapandıktan sonra, bu boşlukların arası karla doldurulmalıdır. Boşlukları kapatma işleminin ardından iglonun içerisi, el yardımıyla düzleştirilmelidir. İç yüzeyin düzleştirilmesinin yeterince uygun yapılması, duvarlardan su damlaması gibi bir sorunu ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle düzleştirme işlemi, oldukça önemlidir.
Bu işlemlerde bittikten sonra, giriş kısmı zevke uygun olarak inşa edilebilir.(alıntı)
Burada yaşayanlar için şöyle bir bilgi var onu da aktarmalıyım:
Asya ile Amerika birbirine bağlı kara parçaları iken, son Buzul Çağı’nın bitimine doğru (günümüzden yaklaşık 12000 yıl önce), Sibirya’dan Alaska’ya geçen avcıların torunlarıdır.
Bununla birlikte bazı iddialara göre de M.Ö. 3000 yıllarında Bering Boğazı üzerinden Amerika’ya geçmişlerdir.
Dil verileri ve arkeolojik kalıntılar Eskimo halklarının Bering Boğazı’nın buzlarla kaplanıp kara köprüsü olduğu zamanlarda günümüzden 10.000 yıl önce iki ayrı etnik grup (Eskimo ve Aleut) olarak Alaska’dan Kamçatka’ya kadar olan bölgede bulunduklarını göstermektedir. (alıntı)
Bütün bunlardan sonra oraya gitmek, oraları görmek istermisiniz bilmiyorum. Ben yazımın başında da söyledim, bir gezgin, bir yazar, bir turizmci, bir gazeteci olarak oraya gitmeyi, oraları görmeyi çok arzu ediyorum ama ürküyorum. Oysa soğuğu da severim. Fakat her şeyin fazlası iyi olmadığı gibi soğuğunda fazlası iyi değil.
En azından benim için…
Benim gezginci arkadaşlarım ise oraya gittiler ve geldikten sonra daha önce gitmedikleri için haıflandılar… Çok güzel şeyler anlattılar… Heveslenmiyorum da değil… Bazen görmek fikirleri değiştirir, bazen ürktüğünüz şeyin tam tersi sizi ne kadar rahatlattığına ve mutlu ettiğine şaşırsınız.
Benim bildiğim, dünyamız muhteşem, her yeri gezilmeli, görülmeli. Gidilmiyorsa da bilmek için okumalı, öyle de olsa görmeli…
Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.
Ne yazık ki:
Küresel ısınmanın faturasını ilk ödeyecekler Eskimolar olacak, çünkü onların yaşadıkları yerler eriyecek ve yok olacaklar…
Nazan Şara Şatana