Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '06

 
Kategori
Kitap
 

Sabetayizm tartışması ve “beyaz müslümanların büyük sırrı”

Sabetayizm tartışması ve “beyaz müslümanların büyük sırrı”
 

Soner Yalçın’ın son kitabı olan 'Beyaz Müslümanların Büyük Sırrı-Efendi 2'yi okumayı nihayet bitirdim. Kitap çıktığından beri, internet üzerinde geziniyor, haber ve yorumları okuyorum. Ama medya bu işin özünü görmezden gelerek daha çok magazin ve sansasyonel taraflarını tartışmak suretiyle sulandırıyor. Sulandırmaya çalışanlar zaten bunu bilinçli yapıyorlar ama ciddiye alanlarda işi, isminde veya soy isminde –er, –men ve –man takısı olanların peşinde; sabetayist avına döküyorlar. Oysa farkında mıyız bilmiyorum ama Yalçın Küçük ve Soner Yalçın tarihimizi aslında yeni baştan yazıyorlar. Eğer izin verirseniz ben sizinle bu kitapları okurken kendi tuttuğum yüzlerce notun birkaçını paylaşmak isterim:

Sabetayist, Osmanlı Yahudisi iken sonradan Müslümanlığı seçen kimsedir. Yahudilerin dünya çapındaki etkileri üzerine yüzlerce araştırma vardır, ama ülkemizde bu araştırmaların sayısı epey azdır. Fransız devrimi üzerinde bile etkileri olan Yahudi ve mason localarının Osmanlı ve Türkiye üzerinde hiçbir faaliyetlerinin olmaması mümkün olabilir mi? Ama bizde başta üniversiteler olmak üzere bununla ilgili araştırmalara rastlanmıyor. Ülkelerin gerçek ve gizli yöneticileri olan güçlü ve zengin ailelerden söz edildiğini duymuşsunuzdur. Fransa'nın 250, İngiltere'nin 350, ABD'nin 1000 “AİLE”si vardır. ‘Krem krema tabakası’, ‘VİP’, ‘Elit’ ‘jet sosyete” gibi isimlerle anılan bu etkili aileler, birbirleriyle de yakın ilişki içindedirler. Bizde de, işte bu 'VİP'in '3000 AİLE' olduğu tahmin edilmektedir. Dünya politikasında söz sahibi olan bu ailelerin çoğunluğu ya Yahudi veya Dönmedir. Bu nedenle olsa gerek, Yahudi tarihçilere göre Yahudiliğin olmadığı bir dünya tarihi yazmanın mümkünü yoktur. Ama bizde vardır. Nitekim bizde bu konular, milliyetçilerle siyasal İslamcılar arasında politik bir malzeme olarak kullanılmış ve öğrenme/anlama/analiz etme çabasından uzak kalmıştır. Ancak bugünlerde sosyalist kökenli iki yazar, Soner Yalçın ve Yalçın Küçük derin analizlerle konuyu ele alınca işin rengi ve boyutu ortaya çıktı, görünür hale geldi. Medya geenellikle olayın magazin kısmıyla daha çok ilgileniyor.oysa çok ciddi iddialar ve açılımlar mevcut. İşte Notlarım;

-Türkiye’de Fransız devriminde olduğu gibi laikliğin en büyük savunucuları sabetayistler oldu, çünkü en rahat yaşadıkları devletler, devletin tüm dinlere tarafsız kaldığı laik devletlerdi. İyi eğitimlerinden dolayı üniversitelerde hoca olarak görev almışlar ve üniversiteyi kendilerinden olmayanlara kapatmışlardır. Türk hukuk sistemini bu kadrolar kurmuştur. Gazete ve dergiler kontrolleri altındadır.

-İsrail Devleti’nin kurulabilmesi için, Osmanlının parçalanması ve vaat edilmiş topraklar üzerindeki her türlü hâkimiyetinin kırılması gerekiyordu. Bunun için Arap düşmanlığına dayalı bir Türk milliyetçiliğini inşa edenler bunlar oldular. Böylelikle, emperyal zihniyetini kaybetmiş bir Türkiye ve yalnızlaşan Araplarla daha kolay mücadele edip İsrail’i kurmak mümkün olabilecekti.

-Emperyal sermaye, Türkiye’deki işbirlikçi kapitalizm için sabeyatistlerden yararlandı. Bugün de özelleştirilen kamu malları bunlar tarafından ya da bunların aracılığıyla satın alınmaktadır.

-‘Efendi 2' kitabı Necmettin Erbakan’dan Turgut Özal'a, Recep Tayyip Erdoğan'dan Recai Kutan'a kadar Türk siyasetinin son 25 yılına damgasını vuran Nakşibendi-Gümüşhaneli Dergahın sırlarına, yüzlerce soruya ve araştırılması gereken konuya yer vermektedir. Tarikatlarla sabetayistler arasındaki ilişkiyi okuyunca, bugün nasıl oluyorda Türk siyaseti ve ekonomisine İslamcıların yön vermesine izin verildiğini anlıyorsunuz.

-Bugün artık bütün köşe başlarını tutmuşlar, özellikle siyasette ve medyada TEKELLEŞMEYE gitmişlerdir. Çoğu İsrail’e ve Amerika’ya hizmet etmektedir. Eğlence sektöründen medyaya, televizyondan reklâm sektörüne, dışişlerinden sanayiye İbrani olmayanı almamaktadırlar. Eğer biri ünlenecekse bunu kendi aralarından yapmaktadırlar. Yeteneksiz olsa bile “çok satan” romancı, kimse tanımadığı ve tek bir plak çıkarmadığı halde “en büyük” soprano çıkarmayı başarabilmektedirler.

- 1492’de Osmanlı’ya sığınan İspanya Yahudileri kalifiye ve eğitimli oldukları için Osmanlı Devlet bürokrasisinde derhal yer edinmişler, dil bildikleri için dışişlerinde ve özellikle Müslümanlığa geçtikten sonra askerlik alanında yükselmişlerdir. Osmanlı pek çok konuda bu insanlardan oldukça faydalanmıştır.

-Kendini Mesih ilan eden dini önder Sabetay Sevi’nin Osmanlı yöneticilerinin zorlamasıyla Mesihliğini inkâr edip kendine inananlarla birlikte Müslüman olmuştur. Aslında sabetayistler hiçbir zaman Yahudilikten vazgeçmemiştir. “Benzeme, benzet” kuralı çerçevesinde, çift yaşam sürmüşler ve kendi aralarında evlenip diğer Müslümanlarla karışmamaya dikkat etmişlerdir. Gizlenmek için tarikatlere giriyorlar ve daha fazla hoşgörü ortamı olduğundan tasavvuf tarikatlerini tercih ediyorlardı.

-Siyasi olarak Siyonist ve Allianist olarak ikiye ayrılmışlardı. İlki, sadece kendilerine ait olan bir toprak parçasında kendi vatanlarını kurmak isteyenleri, ikinciler ise yaşadıkları ülkeyi vatan bellemekten yana olanların düşüncesini yansıtıyordu. İkinci düşüncede olanlar kurtuluş savaşı dahil bu ülke için büyük yararlılıklar gösterdiler.

-Eğitime çok önem vermişler ve Şişli Terakki ve Feyziye Mektepleri gibi, kendi okullarını kurarak kendi çocuklarını buralarda özenle yetiştirmişlerdi.

-1967’deki İsrail-Arap savaşı Türk sebatayistleri için bir dönüm noktasıdır. Yalçın Küçük Arapları hezimete uğratan İsrail’in yaşayacağına olan inançlarının artmasıyla sebatayistlerin düşünce olarak bu topraklardan koptuklarını ifade ediyor. Rusya’nın o sırada Arapların yanında yer alarak Amerika’nın desteklediği İsrail projesine karşı çıkması üzerine Amerikan Yahudi sermayesi, Türkiye’deki Sovyet yanlısı sosyalistler üzerinde operasyona başlıyor. Sebatayistlerden olup solda yer alan pek çok sosyalistin dönekliği bu dönemde başlıyor ve bugünde bunlar sola ve sosyalizme düşmandırlar.

-Soner Yalçın ise ilk kopuşun II. Dünya savaşından sonra Amerika’nın dünyayı yeniden şekillendirmeye başlama kararıyla gerçekleştiğini savunmaktadır. Ona göre Amerikan Yahudi sermayesinin komünizmle mücadele edilmesi isteği, Türkiye’de zengin mason ve sebatayistlerden kabul görmüştü. Yeşil kuşak projesi çerçevesinde komünizmle mücadele etmek şartıyla ve kendi kontrollerinde bir İslami hareketin örgütlenmesine başlandı. Bunun için daha önceleri gizlenmek için İslami/tasavvuf tarikatlarına girmiş sebateyistlerden yararlanıldı. Bu işin miladı olan 1951’de komünizmle mücadele için üç adım atıldı. 1- İlim Yayma Cemiyeti kuruldu, 2- ilk İmam-Hatip okulu açıldı, 3- Aydınlar Ocağı kuruldu. Bu cemiyetlerin başkanlıklarını ne tesadüf, sabetayistler üstlendi.

İçinde günümüz siyasetine ve tarihe ilişkin son derece ilginç analizlerin olduğu bu kitaplardaki savların, sakın suçlayıcı, aşağılayıcı ifadelerle yazıldığını düşünmeyin. Zaten bunun böyle yapılması büyük haksızlık olur. Halen bu ülkede vatana sevdalı ve kalbi bağımsız bir Türkiye için atan binlerce Sabetayimiz, Yahudimiz, Ermenimiz, Rumumuz yaşamaktadır...

 
Toplam blog
: 34
: 4474
Kayıt tarihi
: 22.07.06
 
 

Kendimi bildim bileli hiç saf su içmedim... ÇAY benim abu hayat suyum... İnce belli bardakalar çabuk..