Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '21

 
Kategori
Öykü
 

Sabır adam

Çevredekilerin ilgili bakışları, dar sokakta yürüyen Sabır adamın üzerinde toplanmıştı. 

 

Birkaç adımda bir duraksıyor ve eldivenli sağ elinin ince parmaklarıyla yerde ki çöpleri topluyor ve yanında gezdirdiği poşete biriktiriyordu. 

 

İlk çöp kutusunda da bu poşeti boşaltıyor ve tekrar aynı şekilde devam ediyordu. 

 

Sabır adam böylece yoluna devam ederken, sokağın karşı tarafından da 60’lı yaşlarda olan ve başındaki şapkayı kenardan hafifçe eğimli takmış mahallenin muhtarı Cemil efendi ve onun İstanbul’dan gelen arkadaşı ile denk geldiler. 

 

Muhtarı görmesiyle sağ elini sol yanına kalbinin üzerine götüren Sabır adam, ‘Selamınaleyküm Cemil abi’ diye seslendi. 

 

Verilen selamı soğuk bir duruşla alan muhtar Cemil efendi de saniye olsun duraksamadan yoluna devam etti ve yaklaşık yirmi adım attıktan sonra kırık taşın kenarında, arkadaşını da omzundan çekiştirerek durdu. 

 

Sabır adamın arkasından bakmaya ve konuşmaya başladı Cemil efendi; 

 

‘’Bu varya bu, sen bilmezsin bunu. Hele yaptığı işe bak, kırk yaşını geçmiş de çocuk gibi dolanıp yerde ki çöpleri topluyor. Kafadan rahatsız bu adam.’’

 

Muhtar Cemil’in sözlerini şaşkınlıkla izleyen İstanbul’lu arkadaşı da beklemeden yanıtlıyordu;

 

‘’Neden öyle dedin ki şimdi sen Cemil; adam belli ki vakit sahibi ve yerlerdeki çöpleri toparlıyor. Sen muhtar olarak takdir edeceğin yerde birde adama söyleniyorsun’’

 

Arkadaşından aldığı bu cevap karşısında afallayan muhtar Cemil efendi de geri durmadı; 

 

‘’Yahu bi bu çöp toplaması değil ki, gel sana ispatlayayım bunun kafasının çalışmadığını’’ dedi ve misafirini de ütüsüz ceketinden çekiştirerek Sabır adamın peşinden izlemeye koyuldular. 

 

Köşeden sola dönerek küçük sokağa giren Sabır adam, yola atılmış ekmek parçalarını farketmişti ve eğilip onları aldı ve poşetine koydu. 

 

‘’Al işte gör, akıllı adamın işi midir sokakta ekmek toplayıp yemek söyle şimdi’’ diye çıkıştı Cemil efendi misafirine dönerek. 

 

Lakin birkaç dakika sonrasında topladığı ekmek parçalarını yavru bir kedinin önüne bırakan ve onun aç haliyle üzülen Sabır adamı farkettiler. 

 

Misafirinin bakışlarından ne demek istediğini anlayan Cemil efendi, onun birşeyler söylemesine fırsat vermeden yine konuşmaya başladı;

 

‘’Tamam kendi yemese de yani iş mi sokak sokak ekmek, yemek toplayıp hayvanlara vermek. Hem her yerde böyle aç hayvan var hangi birini besleyebilir gitsin kendi hayatına baksın, ben onu düşündüğüm için bunları söylüyorum.’’ 

 

İşittiği sözlerden rahatsız olan misafiri ise üzüldüyse de sesini çıkarmadı ve Sabır adamı takip etmeye devam ettiler. 

 

Yol boyunca Sabır adamın gördüğü herkesle yakın sohbet ettiğini ve büyük saygı gördüğünü farkeden misafir, onun toplum gözünde saygıdeğer ve sevilen birisi olduğundan bahsetmeye başlamıştı ki yine sözünü bölüyordu muhtar Cemil efendi; 

 

‘’Selam verseler n’olur vermeseler n’olur Allah aşkına. Bak ben ne kadar mutluyum bana hiç selam vermiyorlar, hiç umrumda da değil. Zaten ilgi gösteren de bende bi işi vardır diye gösteriyordur kesin.’’

 

Arkadaşı muhtar Cemil’in bu hali karşısında iyice öfkelenen misafiri, içten içe iyice soğumaya başlamıştı ondan. 

 

Sabır adamı izlemeye devam ettiler.

 

Bir yandan izlemeye devam ediyorlardı, diğer yandan da Cemil efendi misafirine son aldığı ev ve arsadan bahsediyordu, öve öve de bitiremiyordu. 

 

Havanın da kararmaya başladığı dakikalarda köprünün karanlık bir noktasına girdiğini farkettiler Sabır adamın, elinde şişesiyle orada bulunan adamın yanına oturmuştu. 

 

‘’Bak gördün mü işte, bu da böyle ayyaşın teki işte’’ dedi Cemil efendi misafirine dönerek. 

 

Sabır adamın bu haline kendisi de şaşıran misafir o an için yorum yapmak istemiyordu. 

 

Dakikalarca hiçbirşey içmeden köprü altındaki adamla konuşan Sabır adamın halini izliyorlardı ki kısa bir süre sonra ikisinin de ayağa kalktığını gördüler.

 

Şişeyi kenara atan adam, Sabır adamın koluna girmişti ve yürümeye başlamışlardı.

 

‘’Hah işte bak kafa dengiyle nasıl da sarmaş dolaş oldular bir de yürüyüşe çıktılar. Eskiler boşuna dememiş, arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyim diye..’’ gibisinden söylenmeye başlamıştı muhtar Cemil efendi de arkalarından.

 

Bir müddet onları izledikten sonra, ikisinin de ilerdeki Camiye girdiklerini farkettiler. 

 

Avludaki çeşmenin başına önce yanındaki adamı oturtan Sabır adam, onu abdest almaya hazırlamıştı. Hemen ardından da ona tane tane abdest almayı öğretmeye başladı. 

 

‘’Az önce içiyorlardı şimdi de bak utanmadan camiye geldiler’’ diye söylenmeye başlayan muhtar Cemil efendinin arkadaşı bu defa öfkesini kontrol edemiyordu.

 

Yaşlı gözlerle çıkıştı;

 

‘’Halen mi utanmıyorsun sen be adam. Bu güzel insan için neler söyledin de bir tanesi doğru çıkmadı ve daha da onun için kötü sözler sarfediyorsun. Allah sana biraz vicdan, biraz insanlık nasip etsin dilerim.’’ dedi ve apar topar arkadaşının yanından ayrılarak İstanbul otobüsüne binmek üzere otogara doğru ilerledi.

 

Muhtar Cemil bu defada arkadaşının arkasından söylenmeye başlamıştı;

 

‘’Allah önce sana vicdan versin, iki gündür evimde kaldın yedin içtin bir de nankörlük yapıyorsun. Bari onların parasını verseydin...’’

 
Toplam blog
: 13
: 214
Kayıt tarihi
: 19.07.16
 
 

Kutlu analiz...  ..