Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '07

 
Kategori
Alternatif Tatil
 

Sabır beldesi Eyyüp Nebi

Sabır beldesi Eyyüp Nebi
 

İnsana yüklenen sorumluluk dağlara yüklenince dağlar çatlamış. Acı ve musibetler karşısında insan sabredebilirken, kayalar parçalara ayrılmış. Sabrın zirveye ulaştığı bir yüreğin, bir sevdanın, bir peygamberin izine düştük Harran’da.

Şanlıurfa'nın bir tarafı tevekkülün timsali Hz. İbrahim (aleyhisselam) diğer yanı sabrın zirvesi Hz. Eyyûb'tur (as).

Şanlıurfa merkezde Hz. İbrahim'in sabır testinden geçirildiği mağaraya gidiyoruz önce. Şifalı kuyunun suyundan şifa bulmak umudu ile suyun serinliği ile buluşuyor dudaklarımız.

Ağzımıza bal çalınmış gibi dudağımızda kalıyor Hz. Eyyûb (as) sevgisi…

Yüreğimizde, kalbimizde hissetmek için daha fazlasını istiyor gönlümüz.
Yönümüzü bu kez Hz. Eyyûb (as) peygamberin bulunduğu yöne doğru yönlendiriyoruz. Yolumuz Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi istikametinde. Geniş ovaların içerisinden yeşilin tadına doyarak geçiyoruz.

Sabrın zirvesine ulaşmış peygamberin makamını görmek, ondan geriye kalanları görebilmenin sabırsızlığını yaşıyoruz. Şanlıurfa'dan Viranşehir'e on kilo metre kala, adını Hz. Eyyûb’ten (as) alan Eyyupnebi Beldesine dönüyoruz. Yol kenarındaki levhamız, ana yoldan 16 km. içerde Hz. Eyüp, Hz. Elyesa ve Hz. Rahime'nin (Rahme) türbesini işaret ediyor.

Yol yaklaştıkça, sabra giden yolumuzda sabırsızlığımız artıyor. Beldeye vardığımızda, Anadolu'daki sıradan kasabalardan birisini andırıyor. Ancak, Eyyupnebi Beldesi’ni diğer yerlerden ayıran özellik, bağrında bulundurduğu peygamberlerdir.

Ağaçsızlığın hüküm sürdüğü ovada, yeşillikler içerisinde, bizi doğuya özgün kesme taşlarla etrafı çevrilmiş yeşil alan karşılıyor. Cennetten bir köşe haline dönüştürülmüş yeşil alanın içerisindeki türbeler ise bizleri ötelerin sırlı dünyasına çağırıyor.

Geçmişte karayolu ile Hacca giden Müslümanların kendilerini uğramak zorunda hissettikleri mekanlardan biridir bu sabır makamı. Etrafındaki manevi hava, türbelerin bakımı, yeşillik alan, burayı her gün onlarca kişinin ziyaret etmesine sebep oluyor. Türbeler, hemen ilerde yükselen höyüğün etrafını sarmış durumda.

Türbelerin bulunduğu alan çok geniş. Türbeleri ziyaret etmeye Hz. Elyesa (as) ile başlıyoruz.

Girişe uzak olmasına rağmen Hz. Elyesa (as) ile başlamak, beklide bir zorunluluk.

Anlatıldığına göre; Hz. Elyesa, Hz. Eyyûb’u (as) görmek için Şam tarafından yola çıkarak, sabır peygamberini ziyaret etmek için yaya yola düşer. Fakat ömrü vefa etmez, menziline varamadan, elindeki asasını yere batırdıktan sonra, Allah'ın rahmetine kavuşur. Yere batırmış olduğu asası, türbesinin başında bir ağaç olarak yeşerir.

Türbeye vardığımızda, türbenin içerisinde Hz. Elyesa’nın (as) makamı ve yanında da kütüğü görüyoruz. Bu kütük 1990'lı yıllara kadar yeşil iken ağaç kurumuş. Ağacın gövdesi alınarak türbe içerine konulmuştur.

Dualarımızı dost yolculuğunu yarıda bırakmak zorunda kalan Hz. Elyesa’ya (as) gönderiyor, kendisinden dualar dileniyoruz.

Taşı Çatlatan Sabır

Geldiğimiz yoldan tekrar dönüyoruz. Hz. Eyyûb (as) derde yakalandıktan sonra, dertten kurtulmak için yıkandığı şifalı su karşılıyor bizi. Derdine derman arayanlar şifalı sudan içiyor.

Suda serinledikten sonra, hemen ilerde, etrafı çevrilmiş büyük bir kaya görünüyor.

Bu kayanın, Hz. Eyyûb hastalığında, sabır testinden geçerken yaslandığı kaya olduğu belirtiliyor. Sabır Peygamberi, büyük acılara dayanmasına rağmen, yaslandığı kaya bu acıya dayanamayarak parçalanıyor. Türbeleri ziyarete gelenlerin bu kayadan taşlar kırıp götürmeye başlamaları üzerine, taşın etrafı çevrilerek koruma altına alınmış.

Hz. Eyyûb (as) yaslandığı bu taşın sabır testine dayanamayarak çatlamasını düşünürken, kendimizi Eyyûb Nebi’nin türbesinde buluyoruz.

Sabır Peygamberi’nin huzuruna girince, insanın ne kadar sabırsız bir varlık olduğunu görüyoruz. Etrafı bakımlı ve temiz olan türbenin hemen önünde çeşme var. Türbenin içerisi sade yapılmış.

Türbenin az ötesinde, ziyarete gelenlerin ibadetlerini yapabilecekleri cami var. Bakımlı tuvaletleri, abdest hanesi ile insanın içini açan nezih bir manevi atmosfer oluşmuş.

Çıkışta Eyyupnebi Beldesi Belediye binası var. Belediye binasından çok köy muhtarlığını andırıyor. Ancak Belde Belediye Başkanı, bizi büyük bir sevgi ile karşılıyor. Sıcak çayını içtiğimiz Başkan kendilerini bu peygamber beldesine hizmetçi olarak adadıklarını belirtiyor.

Çaylarımızı yudumladıktan sonra, birlikte höyüğün ilerisinde bulunan Hz. Rahime'nin türbesine gidiyoruz.

Hz. Eyyûb (as) sabır testinden geçerken, eşi Hz. Rahime de aynı sınavdan geçmiş, o da sabredenler kervanına katılmış.

Sabır denizine dalıp, irade kıyılarına ulaştığımız zaman "Asra and olsun; Gerçekten insan, ziyandadır. Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka." (Asr Suresi) ayetinin sonundaki sabrı tavsiye etmenin gerekliliğini daha da iyi anlıyoruz.

Yaratıcının lütfuna şükretmeyi, derdine sabretmeyi Eyyupnebi Beldesi'ni gezince, bir zorunluluk olarak, önce nefsime sonra da sizlere tavsiye ediyorum.

Türbelerin Tespiti

Hz. Eyyûb, Hz. İlyas (asm) ve Hz. Rahime'nin bulunduğu türbeler, IV.Murat'ın Irak seferini yaptığı sırada "buradan geçerken Eyyûb Peygamberin mezarını rüyasında görmesi üzerine" padişah tarafından tespit edilmiştir. 1992 yılında, Şanlıurfa Valiliği tarafından, bu mübarek türbeler restore edilerek koruma altına alındı.

Sabır Festivali

İnsanların sabır beldesi Eyyupnebi Beldesi’ni tanıtmak ve Hz. Eyyûb’un (as) mesajını insanlığa ulaştırmak için her yıl geleneksel hale gelen, mayıs ayının ilk pazarında "Sabır Festivali" düzenlemektedir. 2002 yılında başlayan festival, her yıl güzelleşerek ve büyüyerek devam ediyor. Festivalde; müzik, sema gösterisi, konuşmalar, şiir, sabır ödülleri, yemek ikramı gibi etkinliklerle festival havası Harran ovasını sarıyor.

Hz. Elyesa (as)

İsrailoğulları'na gönderilen peygamberlerden biri. Elyesa (as)'ın ismi Kur'an'da iki defa geçmekte (el-En'am, 6/86 ve Sid, 38/48). Ahd-i Atik'te de Elişa şeklinde zikredilmektedir (Ahd-i Atik, l. Kırallar, XIX, 16, 17, 19). İslam kaynakları ondan Elyesa b. Uhtûb ismiyle bahsederler.

Elyesa (as), küçüklüğünde kötürüm bir vaziyetteydi. O sırada İsrailoğullarının peygamberi olan Hz. İlyas, bir gün yahudilerin azgınlığından kaçarak dul bir kadın olan Elyesa’nın annesinin evine sığınmış, kendisini koruyan bu kadının kötürüm oğluna yaptığı dua kabul olunarak Elyesa sıhhatine kavuşmuştu. Bunun üzerine Elyesa, Hz. İlyas'a iman edip ona tabi oldu, hizmetinde bulundu, her gittiği yere onunla birlikte gitti.

Hz. İlyas'tan sonra İsrailoğullarının ıslahı ile meşgul olan, onlara va'z ve nasihatlerde bulunan Elyesa (as) Cenab-ı Hak tarafından peygamberlikle görevlendirildi. Hz. Elyesa, hak dini tebliğ görevini var gücüyle yerine getirmeye çalışmasına rağmen, İsrailoğulları günden güne azıtıyorlardı.

Tevhîd düşüncesini yerleştirdikten sonra, ruhunun alınmasını niyaz eden Elyesa (as)nın bu duası kabul olundu ve o, yerine halef olarak Zülkifl (as)ı bırakarak vefat etti. (Önkal, Ahmet; Şamil İslam Ansiklopedisi, C.II, S. 248.)

Hz. “Rahme Ana”

Hz. Rahme sabır peygamberi Hz. Eyyûb (as)ın yol arkadaşı, sabırdaşı, eşi. Hz. Rahme, peygamber soyundan gelmektedir. Büyük bir zenginlikten sonra fakirleşen ve hastalanan Hz. Eyyûb (as) hep yanında olmuştur. Onu iyi gününde terk etmediği gibi kötü gününde de yanında olmuştur. Duruşu ile bugünün kadınlarına örnek bir annedir.

Türbeler ve Makamlar

Hz. Eyyûb'un Türbesi: Eyyubnebi Köyünde camiinin güneydoğu köşesine 15-20 m. mesafede olan makam. Buradaki makamın üzerine kubbeli bir bina yapılmış ve ziyaret edilmektedir. Özellikle arife ve bayram günleri büyük ziyaretçi kalabalığı oluşmaktadır.

Hz. Elyesa Türbesi: Hz. Eyyûb Türbesinin güneybatısında köye 500 m. kadar mesafedeki makam Hz. Elyesa türbesi olarak bilinmektedir. Halk arasında, Hz. Eyyûb'u ziyarete geldiğinde ona ulaşamadan o mevkide vefat ettiği rivayet edilmektedir.

Hz. Rahime Türbesi: Eyyubnebi Höyüğünün kuzey-batı yönünde, höyüğe 50 m. mesafedeki makam Hz. Eyyûb'un hanımı Hz. Rahime'nin türbesi olarak ziyaret edilmektedir.

Tılgoran Köyü (Yollarbaşı ): Eyyubnebi Köyü’nün güneyinde 5 km. mesafedeki höyüklü köy. Bu köy höyüğü ile tarihi bir köydür. Adı ‘mezarlar’ höyüğü anlamına gelmektedir. Höyüğün doğu yönünde ve hemen dibinde bir mezar mevcuttur. Bu makam, Hz. Eyyûb'un oğlu Hamvel'in mezarı olarak ziyaret edilmektedir.

Gırlavık Köyü: Eyyubnebi Köyü’nün kuzeyine düşen bu köyde de Hz. Eyyub'un bir oğlunun mezarı olarak ziyaret edilen bir yer mevcuttur.

Yol Notları:

* Eyyûb Nebi ziyaret edilmeden Şanlıurfa'daki Hz. İbrahim (as) makamı ve Hz. Eyyûb (as)ın çilesini çektiği türbe ziyaret edilmeli.

* Eyyûb Nebi'ye gidilmeden önce, Belediye ile irtibata geçilirse gezi daha verimli olur.

* Şifalı suyun tadına mutlaka bakılmalıdır.

* Gezi her yılın Mayıs ayının ilk haftasına denk getirilirse, Sabır Festivali’ne katılmak daha güzel olur.

Nasıl Gidilir?

Şanlıurfa'dan Mardin istikametine giden yolun 84. km.’sinden içeri 16 km. girildiğinde Eyyupnebi Beldesi'ne varılmış olur. Araçsız gidecek misafirler için Viranşehir'den her gün minibüsler Eyyupnebi Beldesi’ne hareket etmektedir.

İletişim: Eyyûb Nebi Belediye Başkanlığı, Viranşehir / Şanlıurfa.
Telefax: 0 414 5291003

Sabır Kahramanı Hz. Eyyûb (as)

Hz. İbrahim (as) soyundan gelen bir peygamber. Eyyûb (as)dan Kur'an'da dört yerde bahsedilir ve sabır örneği olarak takdim edilir (en-Nisa, 4/163; el-En'am, 6/84; el-Enbiya, 21/83; Sâd, 38/41).

Tevrat'ta da "Eyyûb" adıyla müstakil bir kitap, Hz. Eyyûb'un kıssasına tahsis edilmiştir.

İslam kaynaklarına göre Havran bölgesinde yaşayan ve çok zengin olup sayısız malı-mülkü, birçok oğlu-kızı bulunan Eyyûb (as), kendi toplumuna peygamber olarak gönderilmiştir.
Yüce Rabbimiz (cc), Hz. Eyyub’u (as) sabır ve teslimiyette bütün insanlığa örnek göstermek istiyordu. Bu sebeple onu büyük bir imtihana tabi tuttu. Önce bütün malını, mülkünü elinden aldı. Çocukları da bir bir vefat etti. Hz. Eyyub çok zor durumda kalmıştı. Ama bütün bunlara rağmen en ufak bir şikayette bulunmuyor, sabır ve şükürle iki büklüm oluyordu.
İmtihanlar devam ediyordu. Daha sonra Allah, Hz. Eyyûb’a çok ağır bir hastalık verdi. Hz. Eyyûb bu hastalığa da sabır gösterdi ve kulluk vazifesine devam etti. Bütün bu imtihan döneminde eşi de kendisini yalnız bırakmamış, hep onun yanında olmuştu.

Cenab-ı Hak, zamanla Hz. Eyyûb’un hastalığını daha da artırdı. Neticede yüce peygamber, dil ve kalbiyle yapabildiği kulluk vazifesini dahi yerine getiremez hale gelmişti. Bu durum onu üzmüş ve telaşlandırmıştı. Allah’a kulluk vazifesini yapamadıktan sonra yaşamanın ne manası olurdu ki? Bu yüzden ellerini açtı ve Rabbine şöyle yalvardı:

- Ya Rabbi! Hastalığım artık bana zarar vermeye başladı. Kalben kulluk vazifemi yapmama, dil ile Seni zikretmeme mani oluyor. İbadetsiz yaşayamam. Halimi Senin merhametine havale ediyorum.
Allah (cc) ayette onun teslimiyetini ve samimiyetini yansıtan duasını şöyle bildirir:

"Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: "Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın." Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik." (Enbiya Suresi, 83-84)
O, bu duayı duadaki kelimelerden de anlaşılacağı üzere vücudunun sıhhat ve rahatı için değil, sırf ibadetinden geri kalmamak için yapıyordu. Allah onun bu samimi duasını kabul etti.

Ondan ayağını yere vurmasını, oradan çıkacak suyla yıkanmasını ve o suyu içmesini söyledi. Hz. Eyyûb denileni yaptı ve eski sağlığına kavuştu. Aynı zamanda Cenab-ı Hak ona eski zenginliğinden daha büyük bir zenginlik ve çok evlat verdi. Hz. Eyyub şimdi eskisinden daha zengin, daha refah, daha sağlıklı ve huzurlu bir hayata kavuşmuştu.

Günler bu şekilde geçip gidiyordu. Bir gün Hz. Eyyûb yıkanırken üzerine nereden geldiği belli olmayan altın çekirgeler dökülmeye başladı. Hz. Eyyûb hemen bunları toplamaya başladı. Bunun üzerine Allah:

- Ya Eyyûb! Ben malını sana iade etmek suretiyle seni eski zenginliğinden daha büyük bir zenginliğe kavuşturmadım mı? Bunları toplamaya ne ihtiyacın var ki, dedi. Hz. Eyyûb şöyle cevap verdi:

- Evet, Rabbim! Bana çok büyük bir zenginlik bahşettin. Ancak bu Senin bereket hazinelerinden ilgisiz kalmamı gerektirmez. Senin tarafından ne ihsan edilirse kabulümdür. Çünkü veren Sensin. Senin verdiğin bir şeyi ben nasıl reddederim! (Buhari, 275, 3211, 7055; Nesei, 409; Müsned, 7307, 8025, 8144) (Ali Demirel; “Sabrın Meyvesi”, Ailem-Zaman, sayı, 230.)

Bu değerli peygamberin ahlakının üstünlüğü, günümüz insanlarının aynı durumda nasıl bir tavır sergileyecekleri düşünüldüğünde daha da iyi anlaşılacaktır. Çünkü toplumda, değil Hz. Eyüp gibi bir derde sahip olmak, yalnızca sıradan bir baş ağrısında bile son derece hırçınlaşan insanlar çoğunluğu oluşturur.

İşte, Kuran ahlakı ile ahlaklanan bir mümin, kendisine insanların çoğunluğunu değil, Hz. Eyyûb gibi Allah dostu bir peygamberi örnek alır. Hiçbir şikayette bulunmadan, yakınmadan Allah'ın merhametine sığınır. Sonradan hayrını gördüğünde Allah'tan utanacağı hiçbir tavır ve konuşma içine girmez. Ölene dek sabretmesi gereken kalıcı, ağır bir hastalık içinde de olsa, aynı olgunluğu gösterir. Ve bu ahlakının karşılığında da Allah'ın sevgisini kazanarak ebedi güç, sağlık ve mutluluğa kavuşur.

 
Toplam blog
: 65
: 3295
Kayıt tarihi
: 16.01.07
 
 

Çeşitli dergi ve gazetelerde, gezi, deneme, öykü, şiir yazan bir yazar. ..