Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '13

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Saburhane’deki ‘mahzun’ ev

Saburhane’deki ‘mahzun’ ev
 

Oktay Ekinci


O yıllar. Büyük bir heyecan vardır. İlhan-Handan Selçuk'ta. Bir Muğla evinin kültürüne katkıda bulunmak. Mütevazi kurulmuş bir ev seçerler, evin onarımı başlar. Komşuları vardır, sabah akşam kapılarında karşı karşıya. Altı katı bir salon olarak düzenler. Elbette ev kendi karakterinde restorasyon edilir. Yola bakan penceresi vardır küçük, ama saygılı. Üst katı önü açık sofa idi. İçlerinde iki oda. Bahçesinde bir zeytin ağacı, tam bir Muğla hayatı. Handan Selçuk daha çok zaman geçirir bu mütevazi, sade evde hayat bulur. İlhan Selçuk ne Gazetesi Cumhuriyet'ten ayrı kalabilir, en çok üç gün kalır bu evde ve eşsiz Gökova'da. Kaldığında bu yerden Cumhuriyet'i yönetir. Handan Selçuk'un anıları dolaşır evde. Oktay Ekinci ağabeyimin yazısından oranın bir kültür yuvası çocuk kütüphanesi olma düşüncesi ne çok sevindiricidir. Dolaştığım alt katı kuytu, loş kendi yalnızlığını dinleyebildiğin bu evde çocukların neşesi onların ruhunu ve duygularını canlandıracaktır. (N.K.)

Şimdi "Saburhanedeki mahzun ev" başlıklı Oktay Ekinci'nin yazısını yayımlıyorum.

Saburhane’deki ‘mahzun’ ev

Muğlalılar, eski kentteki “Selçuklar Evi”nin “Çocuk Kütüphanesi” olmasını bekliyorlar

İlhan Selçuk’u anlatan 2 kitap ardı ardına yayımlandı. Orhan Karaveli, 60 yıllık arkadaşlık anılarını “Kendi Heykelini Yapan Adam”da derledi. (Doğan Kitap)

 “İlhan Abi”yi kaleme alan Miyase İlknur ise diyor ki; “Kitap, İlhan Selçuk’tan bize kalan belgelerin ve biriktirdiğimiz anıların ışığında yazılmış biyografik bir çalışma”. (Cumhuriyet Yayınları)

 Her iki yazara da şükran borçluyuz.

 ‘Dinlence’ mirası

İlhan Abi’mizin dinlencelerinde bile aydınlanmanın emektarlığını üstlendiği Muğla yıllarından çok değerli bir miras var; “Selçuklar Evi”.

Sadece “geleneksel bir ev”i alıp onarmanın değil, Muğla tarihî kent dokusunun yaşatılması çabalarına “örnek” bir sahiplenmenin de simgesi olan “ev” için beklenti, “kültür” ağırlıklı kullanılması, örneğin “Çocuk Kütüphanesi” olarak yaşatılması. Nitekim Belediye Başkanı Dr. Osman Gürün gerekli desteği sağlayabileceğini de söylüyor.

Her iki kitapta da pek önemsenmediği anlaşılan bu evin öyküsüne İlhan Ağabey’i yitirmemizin ardından kaleme aldığım bir yazıda değinmiştim.

12 Eylül karanlığından kurtulmaya çalıştığımız 80’li yıllarda, tarihsel dokuyu yaşatma çabaları yeniden hız kazanmıştı; çünkü 70’lerde ilk çalışmaları başlatan ve 12 Eylül’de görevden alınan Belediye Başkanı Erman Şahin 84’te yeniden seçilmişti. İzleyen dönemlerde Orhan Çakır ile Osman Gürün de aynı çabayı kesintisiz sürdüren belediye başkanları oldular. En önemli hedefse tarihi semtlerden gelişme bölgelerindeki apartmanlara geçişin durması; geleneksel dokunun yeniden “gözde” yerler olabilmesiydi. Muğla evlerinin “terk edilmemesi” için “öncü restorasyonlar”ı acaba kimler gerçekleştirecekti?

Tarihsel önderlik

İşte bu sorunun, “örneğin İlhan Selçuk” şeklinde yanıtlanması, Muğla için yaşamsal değerdeydi.

Nice aydın, gazeteci, yazar Ege’de “deniz kenarı yazlık” yarışına girerken, “Handan-İlhan Selçuk”, Muğla’nın en yoksul, gözden ırak, ama tarihsel derinliği zengin Saburhane semtinde küçük ve tek katlı geleneksel bir evi sahiplenerek koruma seferberliğine eşsiz katkıda bulundular.

Muğla Mimarlar Odası’nın başodaya asılan plaketinde şunlar yazılıydı; “Tarihi dokuda yalın bir evi kurtararak ve eski semtte yaşamayı yeğleyerek, kent kimliğini geleceğe taşıma çabamıza örnek ve özverili katkıları nedeniyle şükranlarımızla.”

İlhan Ağabey ve sevgili eşi Handan Abla, sağlıkları elverdikçe her yaz bu eve gelerek komşularını mutlu ettiler. Handan Hanım’ın emekleriyle bezenen özgün mekânlarda dostlarıyla birlikte oldular, çalışkan komşuları Şengül Hanım da evi yaz-kış “İlhan Abi her an gelebilir” diyerek tertemiz tuttu.

O yazımı şöyle noktalamışım; “Bu küçük ve geleneksel ev, gerçek bir Cumhuriyet devrimcisinin Anadolu kültürlerine ne denli bağlı olduğunun, ülkenin nice ‘muhafazakârlar’ı tarihi evlerimizi yok eden apartmanlaşmanın heveslisi kesilirken her yönüyle bir ‘Aydınlanma devrimcisi’nin geleneksel değerlere ne denli saygı duyduğunun kanıtıdır.” (Cumhuriyet - 24 Haziran 2010)

Evet, yazarlarımız bu öyküye, Handan Selçuk’un evin onarımı ve bakımı için gösterdiği özveriye, İlhan Ağabey’in eski, fakir ama kimlikli semte olan düşkünlüğüne, kitaplarının hiç değilse yeni baskılarında belki daha geniş yer verirler.

Muğlalılar ise metruk ve “mahzun” bekleyen evi kuşaktan kuşağa yaşatabilecek müjdeyi bir an önce bekliyorlar.

 

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..