Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Nisan '13

 
Kategori
Öykü
 

Aşk büyüsü

 
Ali’ydi ismi kırtasiyecinin. Kaldığı yurdun üylerindendi. Haliyle yakındı öğrencilere.
 
Veli okul öncesi a4 kağıdı almak için ona uğramıştı. Kırtasiyci tersledi Veli’yi.
 
“Paran yoksa niye alıyorsun kağıdı?”
 
Veli bozuldu biraz. “Vermezsen verme. “diye çıkıştı.
 
Ardından dükkanı terk etti. Okula doğru yol aldı.
 
Lise bire gidiyordu. Okulu Cumhuriyet Lise’siydi. Ağır abilr İskenderun Lisesi’ne Fakir fukara Cumhuriyet Lise’sine giderdi. Okuduğu yurtta ayrı ayrı liselere gidenler vardı. Veli hep imrenmişti. O da ağır abi olmak istiyordu.
 
Bir beden eğitimi dersinde Veli formasızdı.
 
Öğretmen “Yaptı yapacağını. Hani oğlum forman?”
 
Veli susup pustu. Herşey canına tak etmişti. Öğretmeni onu yanına çağırıp banket oturttu. Kendi de oturdu. Öğretmen “Oğlum yurdunda sorun varsa orada kalmayabilirsin. Okula evden gidip gelsen daha iyi.” Öğretmen ha bire konuştu durdu. Veli’nin yapacak birşeyi yoktu. Yurtta kalmasını babası istiyordu. Veli o günleri hatırladıkça daha çok pişman oluyordu. Keşke okulunu bitirseydi. Okula yurda çevresine hiç uyum sağlayamamıştı. Şimdi ise o günler geride. 
 
Lise birden terki onu kitap okumaya sevketmişti. Veli ‘hep çok kitap okursam kitap yazabilirim’ diye düşünüyordu. Liseyi terk etmenin acısını böyle çıkarıyordu.
 
Şimdi hayatında kitaplar ve sevgilisi Lora vardı. Lora orta okula gidiyordu. Giydiği siyah okul kıyafeti içinde Veli’ye daha çok ulaşılmazdı.
 
Gece mahallede düğün vardı. Yine alışıldık müzikler. Özellikle Köroğlu halayı. Veli o halayı çekmey can atıyordu. Türküdeki dağların methi hemen ilerideki dağın ve Yarıkkaya’nın cazibesi halaya ayrı bir atmosfer katıyordu. Veli çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır sözünü duydukça dağlara çıkma isteği hat safaya çıkıyordu.
 
Güzel elbiselerini giymiş kalabalığın içindeydi Veli. O da ne! Lora evinden çıkıp düğüne gelmişti. Hemen yanda oturan gncin yanına geldi. Veli ona “kız evimi oğlan evimi burası?”
 
Genç “Kız evi”
 
Vli “Adın ne?”
 
“Ümit.” Ümitle o gün tanışmıştı. Orhantepe’de oturuyordu. Ümitle sonraları abisi ve arkadaşları ile dost olduklarına şahit olmuştu. Az sonra Veli’nin yanına Hüseyin gldi. Mahallede biri ile kavga ettiğini söylüyordu.
 
Veli’ye “Abime sakın söyleme. Değilse abim ortalığı karıştırır.” Veli bu. Öcünü almalıydı. Çünkü Hüseyin haindi. Lora için herşeyi yapan Veli Hüseyin’den sevgilisinin saç telini getirmesini söylemişti. Hüseyin’de kız kardeşinin saç telini getirmişti. Medeni cesareti zayıftı. Ama Lora için herşeyi yapardı. Lora’nın saç telini ise Veli aşk büyüsü yaptıracaktı. Onu da kırtasiyeci Ali hocaya yaptıracaktı.
 
Öc alma sırasıydı. Vli yerinden kalkıp düğünü terketti. İlk fırsatta Hüseyin’nin abisini buldu. Ortalık karışmadı ama Veli amacına ulaşmıştı.
 
Veli saç teli ile yapacağını yaptı durumu babasına açtı. Babası onu kırtasiyeci Ali hocaya yönlendirdi. Veli Ali hocadan olumsuz yanıt alınca büyü işi yattı. Muska ile Lora’yı kendine aşık etmek isteyen Veli babasının sürekli şaka yollu takılmalarına maruz kalmıştı.
 
Lora bu. Güzel kız. Vli için vazgeçilmez. Ama Veli Hüseyin’den aldığı saç telini sürekli cüzdanında taşıdı. Bir ikinci Hüseyin vakası ise yine medeni csaretsizlik yüzünden ona Lora’nın soy ismini öğrenmeye göndermek oldu. Ödül karşılığı ona bira ısmarladı. Oldu bitti Veli’nin babasının kulağına da gitti. Babası Hüseyin’ni çağırdı. Evin kapısı önünde onu payladı.“Veli’den kaç lira aldıysan geri ver.” Dedi.
 
Bir akşam evde kimse yok. Veli evde yapayalnız. Balkona çıktı. Karşı apartmanfdan babasının ssi geliyor. Veli sesin geldiği yere dikkat etti. Sesin geldiği yeri buldu. Evden çıkıp hemen oraya gitti. Bir polisin tayini çıkmış.Evini taşıyacakmış. Onu uğurlamak için tanıdıklar orada toplamış. Veli içeri geçti. Yine babası ona takıldı.
 
“Oğlum Hüseyin seni kandırdı. O kızkardeşinin saç teli. Veli hiç umursamamıştı. Cebindeki bir kızın saç teliydi. Varsın Lora’nın olmasın.
 
Ama o akşam saç teli tılsım oldu. Onu Lora ile karşılaştırdı. Misafirler evden çıkarken Lora elinde tepsi içinde çaydanlık ve bardaklar ile merdivenden aşağı iniyor. Lora Vli’yi görünce bardaklar şangır şungur etmeye başladı.
 
Veli’nin babası “Hanım kız yavaş ol bardakları kıracaksın. Neyse ki Lora bardakları kırmadan aşağıya indi. Vaziyetki hava serin konu komşu Lora’nın annesi dışarıda kaldırımda oturup çay içip sohbet edecekler.
 
Orhantepe’de Lora, çarşıda kütüphane. Veli’nin hayatıydı bunlar. Veli kendisini kitap ukuyarak avutuyordu. Leyli olmuş biri de ancak kitap okuyarak aklı selim olur. Neyse ki Veli kendisine ne jilet vurdu ne de başını alıp dağlara çıktı. Dağlara çıktı ama başını dağlara vurmadı.
 
Biricik sevgilisi Lora. Onunla konuşamasa da olur. Her gün balkonda onu seyretmek yetiyordu Veli’ye. Lora Almandı. İskenderun’da protestan kilisesine her cumartesi giderdi. Veli için kiliseye girmek sıradan olmuştu. Lora hıristiyandı ya o da ona benzemenin cazibesi ile dinini bile sorguluyordu. Hatta gidip kendine haç kolyesi aldı. Veli o kolye ile kendini daha iyi hissediyordu. Diğer taraftan babasının dini cemaatine girer çıkar bundan ise daha büyük keyif alırdı. Veli müslüman cemaatine girince herşey ona ezoterik glirdi. Sanki islamın ilk devrini yaşıyormuş gibi. Bu boşalmış bardağı doldurmaktı. Lora’nın çekip götürdüğü dünya hiçbir zaman Veli’yi avutmadı. O yine saç teli ile aşk büyüsü yapmanın yollarını aradı durdu.
 
Tuna M. Yaşar
 
Toplam blog
: 235
: 350
Kayıt tarihi
: 14.09.10
 
 

1973 Karabük doğumluyum. Üniversite uluslararası İlişkiler mezunuyum. Arkeoloji ve okültizm ilgi al..