Şadan Gökovalı Hocamla Bitkilerin aşkı’nda buluştuk…

(Halikarnas Balıkçısı’nın manevi oğlu, mavi oğlu Şadan Gökovalı.)

Heyecanımı yazıyordum, anın izine. Şiir de mi sesim vardı. Belki oralara geldi, fısıldaştı üstadım (Muzaffer Cellek’e). Şiire heyecan az olur mu? Günler öncesinden. Haydi okuyalım. Ben bu şiiri okuyamıyorum!!! Heyecan artıyor, olmayacak. Okuyamam. Bırakın beni şiirle, baş başa. Onu şairi duyguyla yazmış,o ruhu yakalıyorum işte şair yazdığı gibi, dantel gibi ördüğü Şadan hocam için şiiri, işte o vakit geldi, çattı. Konuklar mı yüzü gülen Vali Yardımcısı Fethi Özdemir, Menteşe Kaymakamı Zeki bey o sade duygusu ile yanlarına Şadan hocamı almışlar.

Heyecan sahneye seslerle yükseliyor; Duyulur Karadağlar'dan Kerimoğlu Türküsü, narlı bahçelerden sürgündür Şadan öyküsü... Şairi mi Ayhan Çıkın hocam. Türkiye ekonomisinde bilimsel sıralamada en önde gelen isimlerden. Duygu dolu kalp, Ayhan Çıkın. Şiiri ezbere okudum. Karya yaşama gebe bir afroditt'ir, Arşipel'de derken. Biz bu geniş coğrafyanın toprakların kokusunda, bitkilerin aşkı'nda Karya'da doğduk selamlar, sevgiler, özlemler yolluyorum, üstadım. Az kaldı unutacaktım, teşekkürler, kocaman.

Bitkilerin Aşkı programı ile sevinç Şadan hocam… O akşam heyecan çoktu. En çok heyecan Şadan hocamda hissedildi.

Programın ardından geldi sevinçler. Yazılar. Yenigün’de Selahattin Sapmaz yazarken, İzmir’den gazeteci üstadım Muzaffer Cellek yazdı.

Görünce yazıyı heyecanım yükseldi. Bilirim ki, üstadım  Muzaffer Cellek(http://blog.milliyet.com.tr/muzo) sitesinde yazar. Yazıları bir hayli duygu yükseltir. O nedenle deyiverdim, Üstadım çok heyecanlandım, dur sakın geldiğini söyleme bir de haber vermediğini.... Kalakoğlu hani nerdesin, ne zaman yaşatacaksın Gökova'nın kalbinde üstadımın latin şarkılarını... Haydi çabuk tut elini. O çoktan elini vermiş, Muğlalı Şadan'a...?

Şadan hocamdan sevinçler yağarken şu dörtlükler geldi Bitkilerin Aşk’ından. Güzelyalı’dan bir okaliptüs/Bir palmiyeye vurulmuş Karşıyaka’dan/ Gelgelelim arada koskoca deniz/ Ah palmiye ah okaliptüs.

O geceye doğru sahnede  rüzgar vardı. Sahnede çıtır heyecan vardı. Gökova’nın koynundan salınan bir Şadan Gökovalı sevinci, öyküsü vardı.

Sen bir Şarkısın Rüzgarların Getirdiği

Belki de Bir rüzgarsın Şarkı Söyleyen.

İzlenecek bir belgesel vardı, sahnede. Dev bir hayatın, efsanenin bilimsel tadı vardı, o gün. Vakit ne geçti, vakit Gökova’nın dağlarından denize, denizinden dağlarına akarken bir mavi öykünün, cennetin izlenceleri  vardı.

Şadan hocamın tanıklığını yaptı yıllar. Yıllar sahnelendi gözlerde. Gönüllere  seslendi ırmaklar, gece vakitlerinde derelerinde yeşerdi o bitkiler, bitkilerinde kurbağaların sesleri. Sesleri sevişti, Gökova’nın koynunda bir melodi, çıkıp geldi Şadan hocamın ay kız güzeli yılları. Varlığı. Varlığımız tanık oldu o geceye yakın saatlerde.

Kalplerin,  ellerin sevinci Şadan hocam. Kaç yüreğe, kaç vakte, kaç rengi , kaç denize, kaç uygarlığa iz tuttun?

Sevinci sevincimiz, hayatı hayatımız Şadan hocam.

O vakitte sahnede Sadettin Özbek sahneleyebilmek, resimleştirmek, şiirleştirmek için olanca gayretiyle. Muğla Sanatseverler Derneği ile Muğla Büyükşehir ve Menteşe Belediye Başkanlığı birlikte hazırladı.

Feriştah Hüseyin İlker Altınsoy, Osman Coşkun resimledi sahneyi. Gelen konuklar, izleyiciler sarıp sarmaladılar  geceyi, Şadan öyküsü ve türküsünü.

Konuklar, dostlarımı hepsi saymakla tükenmez. Bir kaçı Cengiz Bektaş, Hamdi Gürsoy, Ünal Türkeş, Hüseyin Daşkın, Cumhur Çoban, Mehmet Güven ve pek çoğu izleyicileri. 

Kadın azmağından akıp giden türkü, bir destan gibi Şadan hocam. Nice birlikteliklere, nice sesine sahne alan programlara.

Sağlıkla, bollukla, dirlikle, mutlulukla…