Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Nisan '10

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Sadece bir çift ayakkabısı olan öğretmen; Samed Behrengi..

Sadece bir çift ayakkabısı olan öğretmen; Samed Behrengi..
 

Nerede yoksulluk gördümse ben oradaydım..


"Oysa küçük kara balık hasta değildi, onun bambaşka bir derdi vardı. Bir sabah erkenden, daha gün doğmadan, küçük kara balık annesini uyandırdı:
'Anneciğim, seninle konuşmalıyım' dedi.
Annesi, uyku sersemliği içinde:
‘Acelen ne sevgili yavrum?’ diye sordu ‘Önce sabah gezintimizi yapalım, sonra konuşuruz.’
‘Olmaz anne, artık ben bu gezintilere çıkmak istemiyorum. Buralardan gideceğim.’
‘Sabahın bu erken saatinde nereye gideceksin yavrum?’
‘Bu derenin bittiği yeri merak ediyorum’ diye karşılık verdi. ‘Ah anne, bu soru beni aylardır düşündürüyor. Derenin nerede bittiğini öğrenmem gerek. Bugüne kadar bu soruya bir karşılık bulamadım. Geceleri gözüme uyku girmiyor. Sürekli bunu düşünüyorum. Kararımı verdim anne, gidip derenin nerede bittiğini öğreneceğim. Orada neler var, başka yerlerde neler var, görmek bilmek istiyorum’. ”
 ( Küçük Kara Balık; sayfa 10-11)

Yukarıdaki alıntı Samed Behrengi’ye ait. Dünyaca tanınmasını sağlayan ve ona iki büyük ödül kazandıran Küçük Kara Balık ( Mahi Ye Siyah e Kuçuli ) tan bir bölümdü yukarıdaki. Yazımıza küçük kara balığın sözleriyle başlayalım istedik. Biraz çocukluğumuza dönelim ve masal kahramanlarına karışalım. Behrengi’ nin yazdıkları masal olsa da gerçek yaşamdan hiçbir zaman koparmıyor bizi. Yaşamın gerçekliği, hep yüzümüze vuruyor. Masal dilini bu kadar başarıyla kullanan büyük bir ustadır Behrengi..

İsterseniz biraz Samed Behrengi’ yi tanıyalım ve onun o masal kahramanlarının içine karışıp dolaşalım. Azerbaycan ’dan yola çıkıp İran ’a kadar gidelim ve Aras nehrine soralım, bir ‘kara balık’ görmüş mü ?..

Samed Behrengi 1939’da, Azerbaycan’ın yoksul bir köyünde, sayısını bilmediği kadar çok kardeşinin bulunduğu bir evde doğar. Doğduğunda, annesinin yanı başında ne bir doktor ne de bir ebe vardır. Fukara doğar yani. Ve fukaralık o günden sonra Behrengi’ nin yakasını bırakmaz, yaşama gözlerini açtığı günden itibaren onun yakasından elini çekmez.. İlk ayakkabısına altı yaşında, ilkokula başlayacağı hafta sahip olur. Kim bilir o ilk ayakkabıya sahip olduğunda ne kadar çok sevinmiştir ? Okul yoluna düştüğünde bir gözü ayakkabıda bir gözü de okulun onun önünde açacağı yeni ufuklardadır..

İlkokulu birincilikle bitirir. Okumayı seven Behrengi’ nin, okul esnasında araştıran, sorgulayan yanları da gelişmeye başlar. İşçi kökenli bir aileden geldiği için yöneldiği düşünce de, işçilerin yaşam biçiminden ayrı olmaz. Proletaryanın kültürünü, ideolojisini kavramaya, öğrenmeye başlamasıyla birlikte kendisine bir yön de tayin etmeye başlar. Bulunduğu yerde bu koşullar vardır ve Behrengi bunları değerlendirmesini iyi bilir. O gün dünyanın en eski üçüncü komünist partisine sahip olan İran’ da sosyalist eğilimlerle büyümesi avantajdır onun için. Liseyi bitirdiğinde, TUDEH’e (İran Komünist Partisi) olan sempatisini saklamayıp sosyalist olduğunu açık açık söylemekten çekinmez..

1957’ de, öğretmenlik okulundan 18 yaşında mezun olur olmaz, İran’ın en fakir köylerinde öğretmenlik yapmak için gönüllü olur. Bildiği bir yaşamın içine eğitmen olarak dönmesi Behrengi için büyük bir başarıdır. Behrengi, doğup büyüdüğü Azerbaycan’ın o fakir köylerine geri dönmüştür.. Kendi yaşadığı o yoksul köylere, yüzleri yanık çocukların içine girip, neyi varsa sunmaya hazırdır. Masallarının kahramanlarının yanına gitmektedir. Onlar, Behrengi’ ye yazması için büyük bir güç verecektir..

Behrengi yoksul köy yollarına düştüğünde yine tek bir çift ayakkabısı vardır.. Bu bir çift ayakkabının uçlarına baka baka, ilk ayakkabısı olduğunda sevindiği günü düşünerek köye ulaşır. İçinde birikenleri savurmak istercesine bir of çekerek, yalın ayak dolaşan çocuklara bakmaktadır.. Çocuklar ve yalın bir yaşam karşısında durmaktadır, hiç örtünmeden hem de..

18 yaşındaki bu genç, Azerbaycan’ın henüz elektrik girmemiş fakir köylerinde öğretmenlik yapmaya, çocuklara okuma yazma öğretmeye başlar. Öğretmenlik yapmak için gittiği bazı köylerde bırakın sırayı, karatahtayı, okulun kendisi bile ortada yoktur! Nerede bir boş mekan varsa orasını derslik olarak kullanır ve çocukların eğitimini hiç aksatmaz. Dedik ya, fukaralık yakasından elini hiç ama hiç çekmez Behrengi’nin.. Samed Behrengi, zorluklardan yılmayan biri olduğu için çözüm üretmesini bilir. Azeri çocuklarına “dünyanın en güzel masallarını” anlatmaya başlar. Masallarında derenin ötesindeki nehri, nehrin ötesindeki denizi hayal eden kara balık; bir karga ailesiyle dost olan küçük çocuklar; karıncalarla güneşle konuşan bir şeftali ağacının öyküsü vardır.. Düşünce dünyası her koşulda zengindir. Büyük hayalleri vardır Behrengi’nin. O hayallerini nasıl ki masal kahramanlarına benimsetiyorsa köy çocuklarına da benimsetir..

Yaşamın ve zorlukların karşısında yılmayı değil, tam tersine güçlü olmayı öğretir. Sadece okuma yazmayı değil, zorlu hayatta, nasıl karşı konulması ve direnilmesi gerektiğini de kavratır çocuklara. Hayalinin en büyüğü sosyalist bir ülkenin yaratılmasıdır ve bu yüzden her işinin sosyalist kültüre hizmet etmesi için çabalar..

Behrengi’ nin sosyalist düşünceyi benimsemesine neden olan; en temelde geldiği kökeni, yani işçi bir ailenin çocuğu olması ve bunun yanı sıra ülkesinin içinde bulunduğu durumdur. Köy okulları, ülkesinin aynası olmuştur adeta. Bir yandan da İran’ da o dönemde hareketli bir süreç yaşanmaktadır. Behrengi de sessiz kalmamış, her duyarlı insan gibi mücadelenin bir yanında yer almıştır..

İran halkı bir süre önce, yani Şah yönetiminden önce İngiliz sömürgesi durumundadır. Yoksulluk alabildiğince fazladır. Buna karşı sürekli yükselen bir mücadele vardır. Halkın ayaklanması sonucu İngilizler kovulur ve onun işbirlikçisi konumunda olan Kaçar Hanedanı yıkılır. Bu mücadeleye öncülük eden mollalar, İngilizleri kovmalarına ve işbirlikçi hanedanı yıkmalarına rağmen iktidarı ellerinde tutamazlar. Yönetime kısa bir süre sonra Şah Rıza Pehlevi gelir. Bütün dünyada çoğalan yeni sömürge ülkelere yeni bir isim katılmış olur böylelikle: İran.

Ortadoğu’da ABD emperyalizminin jandarmalığını yapacak olan yeni-sömürge bir İran. Şah döneminde yaşanan baskılar ve sömürü halkın tepkisine neden olur. Bu tepkiyi duyanlardan biri de Samed Behrengi’dir. Aydın olmanın misyonunu bilen Behrengi yazılarında, masallarında örgütlü mücadeleyi sürekli vurgular. Aydın olmanın örgütlü olmak demek olduğunu bilerek, ülkesinde yaşananlara duyarsız kalmaz..

İran halkı 1963 yılında kendiliğinden bir ayaklanmaya tanık olur. Bunun sonunda Şah, katliamlara başlar ve İran artık yeni bir tarihe tanık olmaya başlar. Kanlı ve içinde Behrengi’nin de yaşamıyla bedelini ödeyeceği bir tarih..

Behrengi’nin masallarında kötüler de vardır elbet.. “Bir varmış bir yokmuş” larda, aslında uzun süre var olmayacak “kötü yürekli şah” lar vardır; hain testere balıkları, kötü büyük adamlar.. O hain testere balıkları İran’da ayaklanmada 10 kişiyi katlederler. Tabi ki bu da testere balıklarının sonunu beraberinde getirir. Testere balıklarına karşı “küçük kara balık”lar da silahlanırlar. Baskılar birbirini izlemeye başlar. 1963 katliamından sonra İran’daki “Halkın Fedaileri”, “İran Halkının Kurtuluş Ordusu” ve “Halkın Ezeli İsteği” örgütleri birleşerek Halkın Fedaileri Gerilla Örgütünü oluşturmaya başlar. İran’da gerilla hareketi hızla büyür. Ta ki İran Şahını yıkana kadar..

Samed Behrengi’ nin sempati duyduğu TUDEH (İran Komünist Partisi) ise o süreçte SBKP’nin revizyonist çizgisinden kurtulamaz ve onun takipçisi pozisyonunda kalır. Bu da doğal olarak İran’daki mücadeleyi olumsuz etkiler. Ama işçi sınıfı içinde belirli bir gücü de vardır TUDEH’in. Bu büyük gücünü radikal bir mücadeleye yöneltmemesi, halkla olan bağlarının kopmasına neden olur ilerleyen yıllarda. Bu süreçte, Behrengi’ nin aldığı tavır konusunda bir bilgimiz olmadığı için, kısa bir bilgiyle yetinmek durumundayız...

Behrengi hem ülkesinin içinde bulunduğu yoksulluğu, eğitimi değerlendiren yazılar yazar hem de İran ve Azerbaycan halk edebiyatında derlemeler yapar. Aynı zamanda halk söylencelerini ve masallarını yeniden yorumlayıp yazar. “Bu Gelen Köroğlu’dur” kitabı o sürecin ürünüdür. Köroğlu bugün herkesin bildiği Köroğlu aslında..

Köroğlu’nun yurdu yine Çamlıbel ama serüveni Aras Irmağı’na kadar uzanır. Behrengi’ nin kitabında yine asıl adı Ruşen Ali’ dir. Başkaldıran ve yoksulun yanında yer alan Köroğlu, Behrengi’ nin kaleminde o ruhunu hiç yitirmemiş, elinde sazı Kır atının sırtında dolaşır. Anadolu’ da Köroğlu’ yu anlatan o kadar çok öykü var ki hepsi birbirine benzese de ayrı yanları var. Ama özleri aynı..

Behrengi’ nin Köroğlu hikâyesinin bizim Köroğlu hikâyeleriyle farkı yok, sadece Aras Irmağı’nın kıyısında yoksulu koruyandır Behrengi’nin kahramanı;

“Birkaç yıl önce köyün ağası, topraklarını parçalayıp köylülere satmış, bu verimli bağı kendine ayırtmıştı. Çünkü bu vadide işe yarayabilecek tek toprak parçası bu bağdı. Köylülere satılan topraklarda ne su vardı, ne ağaç; kıraç yerlerdi. Buralarda olsa olsa buğday ya da arpa yetiştirilebilirdi.”

Bu sözlerle başlıyor Bir Şeftali Bin Şeftali kitabı. Tüm kitaplarında ezen ve ezilenlerin yaşamı ve mücadelesi var Behrengi’nin. Bir Şeftali Bin Şeftali’de kurak bir topraktaki şeftalinin öyküsünü anlatıyor gibi görünse de oradaki insanların yaşamını anlatmaktadır Behrengi. Feodal beylerin köylülere nasıl bir yaşam dayattığını aktarmaktadır. Bu yanıyla küçüklere masallar gibi görünse de büyüklere masallar anlatmıştır Behrengi..

İran’ daki baskı yönetimi de bu büyük yazarın masallarını kendi geleceği için tehlikeli bulduğu için katletmiştir Behrengi’ yi..

Uzun yollara çıkan küçük kara balık nasıl yeni yerleri keşfetmek istediyse Behrengi de öyle yaptı. Örgütlü olmanın olmazsa olmaz olduğunu anlattı yaşamı boyunca. Çok uzun yaşama şansı olmadı. O kısacık yaşamına sayısızca eser sığdıran nadir yazarlardan biridir. Ulduz Kızın Kargası, Ulduz Kızın Konuşan Bebeği, Güvercinci Keloğlan, Telhuz Kız, Deli Dumrul, Sevgi Masalı, Bir Şeftali Bin Şeftali, Bu Gelen Köroğlu’dur, Püsküllü Deve ve Bir Vardı Bir Yoktu birçok ülkede çevirisi yapılıp yayınlanmış kitaplarındandır..

Küçük Kara Balık kitabı ise dünyada tanınmasına yol açan başlıca eserlerinden biridir. Behrengi, İtalya’ nın Bologna Kitap Fuarı’nda “En iyi çocuk kitabı yazarı” seçilmiş ve ismi dünyada bu ödül sonucu duyulmaya başlamıştır..

Behrengi’ nin masallarındaki “kötü adam” ın kendisine benzediğini düşünen İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, 1968’ in sonbaharında ajanlarına bu masal anlatan adamı öldürtmüştür. Aras Nehri’nin kıyısında boğulmuş olarak bulunan Samed Behrengi, henüz 29 yaşındadır..

O gün (Şah döneminde) olduğu gibi, Behrengi’ nin masalları bugün de İran’ da yasak..

Behrengi, Küçük Kara Balık gibi düşündüğü ve hayaliyle yaşadığı dünyayı kurmak isterken öldürüldü..

Aslında neyi kime anlattığını sizler okuyunca daha iyi anlayabilirsiniz;

"Ama anneciğim, her şeyin bir sonu vardır değil mi?" der Küçük Kara Balık..

"Başka bir dünya yok! dünya burası" derler Küçük Kara Balığa..

"Ölümden kaçamayacağımı anladığımda artık gözümde önemini yitirir o, önemsiz olur. Önemli olan benim yaşamımın ya da benim ölümümün başkalarını nasıl etkileyeceğidir"

Çocukların sevgili öğretmeni, masalların kahramanlarının yaratıcısı, bugün bir çift ayakkabısıyla yoksul çocuklara ulaşmaya devam ediyor..


19.Nisan.2010
Kerem Porazan

 
Toplam blog
: 59
: 14527
Kayıt tarihi
: 17.12.09
 
 

İmgelemelik 'ten düştüğü 6.Mayıs.Bindokuzyüz... ~ fi tarihinden bu yana; Sonsuzluk 'da insan.. Yüre..