Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sadece eşya...

Sadece eşya...
 

Eşyaya ne kadar da bağlandığını bir kaç gün uzak kalınca anlıyorsun. Adı üstünde eşya. Gereğince kullanılan ve çok da üzerinde durulmaması gereken... Cansız ve arada duygusal bir bağ gerektirmeyen bir şey.Gün nasıl geçiyor ve eşya olmadığında nasıl geçer?

Sabah uyandın. Elini yüzünü yıkadın. Havlu yok. Tamam yüzün kurur. Devam et. Çay mı içeceksin çaydanlık yok ocak yok. Eh bugün de içmeyiver. Böyle git işe. Tamam pek bir şey kaybetmedin şimdiye dek.Sadece sabah çayına, kahvesine alışık olan vücudun henüz tam açılamadı. Devam edelim. İşe geldin. O da ne? Bilgisayar yok. Eh otur bakalım. Neyse ki koltuğun var, ayakta kalmayacaksın. Bir şey mi yazacaksın? Üzügünüz kalem yok. Canın sıkılmaya başladı değil mi? Gazeteleri okuyamadın, e-postana bakamadın, telefonlar çalmıyor. Öylece oturuyorsun. Ne yapacağını bilmeden öylece. Odalara giriyor çıkıyorsun. Ama insanlar öyle meşguller ki, birbirlerine ayırcak bir dakikaları yok. Ağızlarından öylece bir "merhaba" çıkıyor sonra kafalar ya önlerindeki dosyalara ya da bilgisayar ekranına gömülüyor. Demek ki sen de böylesin eşyaya sıkı sıkıya bağlı yaşadığın zamanlarda. Ya bir şeyler okuyor ya bilgisayar ekranı ile içli dışlı oluyorsun, kapı açıldığı vakit başını çevirip gelene bir "merhaba" diyor başını çeviriyorsun. Cansız olan herşeyle, canlı olan herşeyden daha sıkı bağ kurmuşsun ve insanım diye ortalıkta dolaşıyorsun öyle mi?

Devam et eşyasız hayatına. Çok sıkıdın değil mi? O saatlerce başını gömdüğün kitaplarına da yok şimdi. Artık sığınacağın tek bir liman kalmadı. Şimdi becerebiliyorsan, hala unutmadıysan nasıl sohbet edilir başla bakalım. İnsanlar sohbet etmek için seni bekliyor olmayacaklar bunu aklından çıkarma. Sen çaba sarfedeceksin. Çünkü onlar hala eşya ile yaşıyorlar. Sen şu anda eşyadan ayrı bırakıldın. Şimdi sana onları tekrar versek, koşarak masana geçip oturur, bilgisayar ekranına çevirirsin yüzünü. Diğer odalarda insanlar olduğunu dakikasında unutursun. Denemeye devam et. Eşyasız hayatı bir günlüğüne de olsa tecrübe et. Robinson adaya düştüğü vakit senden daha güç durumdaydı unutma, çünkü o eşya ile birlikte insanlardan da uzak kalmıştı. Ama hayatta kaldı. Çünkü bildiğinden çok farklı bir yaşam biçimi geliştirmek zorundaydı. İnsanoğlu yaşamak için diretir. Bunun için de uyum sağlar. Robinson bunu yaptı. Sen ise kendini şu an tüm köklerinden koparılmış bir ağaç gibi hissediyorsun. Neden?

Geçmiş zamanları anımsa. Neden bilgisayarın bozulduğu zaman o kadar mutsuz, huzursuz oluyorsun? Evde günlük gazete olmadığı zaman öfkeleniyorsun? Televizyonda görüntü yerine karıncalanma gördüğünde, çorabının teki kaybolduğunda, yazı yazarken kalemin aniden bittiğinde, en sevdiğin bardak kırıldığında, sana en çok yakışan kazak çamaşır makinesinin hışmına uğrayıp küçüldüğünde, cep telefonunun şarjı bittiğinde duyduğun huzursuzluğu anımsa. Nasıl onlarsız yapamadığını, hayatının onlarla biçimlendiğini, kendi çerçeven içinde ancak onlarla var olabildiğini anımsa.

Bağ kurmak, sıkı bir bağ kurmak her zaman huzursuzluklara, gerginliklere davetiyedir. Bu nedenle unutmamak gerekir; Eşyanın sadece eşyadır ve hayatını kolaylaştırmak için vardır...

RESİM: Van Gogh

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..