Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Sadece tabelalar değişiyor.

Sadece tabelalar değişiyor.
 

Kafaları değiştirmek gerek bence...


16.12.2009

Parti kapatması mı? Tabela kaldırılması mı?

Başbakan, “Türkiye kapatılan partiler mezarlığına döndü” diyor. Partiler kapatılıyor ama bir başka isim altında yine açılıveriyor. O zaman da bunun adı parti kapatma değil, bana göre tabela değişmesidir. Yani tabela mezarlığı demek daha doğru olmaz mı?

Birkaç milletvekiline siyasi yasak getiriliyor, gerisi yola devam ediyor. Bu demek oluyor ki, ortada bir suç unsuru varsa, parti içerisinde sadece birkaç kişiye yükleniyor.

Bu hak mıdır? Oysaki partilerde aynı ideoloji için toplanılır değil mi? Suç aranıyorsa bence hepsi suçludurlar. O zaman tümüne siyasi yasak getirilmelidir. Zira herhangi bir parti Anayasaya aykırı eylemler içerisinde bulunuyorsa, rejimi değiştirmek istiyorsa, bunun bilincinde olanlar o partiden ayrılmalıdırlar.

Aksi takdirde suç unsuruna iştirak ediyor olmuyorlar mı? Anayasamızı yapanlar bunu nasıl ve neden düşünmemişler acaba?

Kapanan partilerden günümüze gelen devamları mesela AKP, Necmettin Erbakan’ın içerisinde bulunduğu partilerin devamı değil midir? Daha öncelere de gidebiliriz.

DPT’nin kapatılması olayına gelince içerisinde çok sivri dilli olan niceleri varken kabak, Ahmet Türk’ün başına patladı. Yine sanıyorum ki son zamanlarda PKK yanlılarını bu kadar asileştiren, Türkiye’yi alev topuna çeviren güçler, Ahmet Türk’ü harcamak için ellerinden geleni yaptılar. Çünkü içlerinde en ağırbaşlısı ve ılıman olanı oydu. Bunlar, zaman dilimi içerisinde belirlenen stratejilerdir.

Tüm projeler ABD ajanları tarafından yürütülüyor ve de çok akıllıca.

Türkiye’yi parçalamak için PKK yi yıllardır besliyorlar, maşa olarak kullanıyorlar.

Biliyoruz ki, PKK bir gerilla değil, terör örgütüdür. Yıllarca köyleri yaktılar, bebeleri katlettiler ve tüm bunları sanki Türk ordusu yapmış gibi gösterdiler.

Bazı köşe yazarları maalesef bu şekilde yazmaya devam ediyorlar.

Uzağa gitmeye gerek yok, günümüzde PKK dağdan şehirlere indi. Arabalar kundaklanıyor, evler, dükkânlar ateşe veriliyor, polise taşla sopa ile saldırılıyor ve hiç ilgisi olmayan insanların evlerinin camları kırılıyor.

Dükkânların kepenk açması yine bu örgüt tarafından yasaklanıyor.

Şimdilerde televizyonlar var ve bunları rahatça görebiliyoruz.

Eskiden böyle miydi? Sadece duyumlarla veya birkaç gazetede okuyabiliyorduk.

DTP barış diye, Sn. Başbakan Erdoğan “demokratikleşme açılımı ”diyerek çok konuştular. Neticede bahanelerle eylemlere devam edildi.

Neymiş efendim, kırk bin kişinin katilinin yeri darmış, (beş yıldızlı otelde konaklasın bari) ve kritik zamanlama ile 7 askerimiz pusu kurularak şehit edildi. Demek ki barış veya iyi şeylerin yapılmasını birileri istemiyorlar ve düğmeye basıp Türkiye’yi karıştırıyorlar.

Gidişat gerçektende çok kötüye doğru gidiyor, bunu acele durdurmak gerekir. Devletin gücü var ve artık, gücünü iş işten geçmeden kullanmalıdır.

Gelelim Mardin’deki olaylara. Gerçekten de savaş alanı gibi bir ortam yaratılmış. Bu eylemler karşısında insanlar büyük bir sabır gösteriyorlar ama nereye kadar? Korkulanlar yavaş, yavaş olmaya başladı.

Bir an düşünüyorum, arabamı yaksalar, dükkânımı talan etseler üstelik beni linç etmeye kalksalar herhalde bende karşımdakinin kökenine bakmam, kendimi korumak için elimden geleni yaparım. Bu böyledir.

Canı yanan kedi tırmalarmış hesabı.

Bana kimse Kürt Hakkı, makkı diye masal anlatmaya kalkmasın, zaten bunu düşünen de yok. Tüm düşünce, Türkiye’yi parçalamaktan öte bir şey değildir.

Hak aramak böyle yakarak yıkarak mı aranırmış ya?

Yapılan statiklere göre Kürt Halkının %99 u bölünmek istemiyor. E! O zaman tüm bunlar neden yapılıyor?

Sadece birileri istemiyor diye Doğuya ve Güneydoğuya istihdam sağlanamıyor.

Farz edelim ki birkaç yerin köyün, kasabanın, ilçenin, şehrin adı değiştirildi. Millet, iş, aş bulamazsa o değişen tabelaları mı yiyecek, Allah aşkına?

Kimse kimsenin ne dinini ne de kimliğini değiştirebilir. Herkesin kimliği kendi şerefidir. Bunlar çok yazıldı konuşuldu ama ok yaydan çıktı bir kere. Şimdi dikkat edilmesi gereken şey bu oku hedefine varmadan durdurmak, kardeşliğimize halel getirmeden yine bir arada yaşamaktır.

Burada dediğim gibi devlete çok iş düşüyor. Yeter ki devlet istesin. Huzuru sağlamak ta devletin görevidir.

Kızdırmayın, döver haaaaa!

O ne bağırıştı öyle? Başbakan kıpkırmızı olmuş bir durumda meclis başkanına dönerek;

-Siz mi susturacaksınız, yoksa ben mi? Diyerek bağırıyor, azarlıyor. TBMM. de meclisi idare eden meclis başkanı, başbakanın bu azarlamasından sonra kızarıyor hatta biraz da morarıyor.

Sn. Şahin adına üzüldüm inanın. Bunu hak etmemişti.

Gelelim DTP ‘nin sine-i millete dönmesine. AKP’ nin şu sıralar seçime gitmek işine gelmeyeceğinden istifaları asla kabul etmeyecektir. Mecliste Sn. Erdoğan ne derse o olur. Onun iki dudağı arasında olan bir şey. Zaten hep böyle değil mi?

Bir de buna aklım ermiyor, mecliste çoğunluğu olan parti ne isterse o oluyor, dolayısı ile muhalefet ülke için görevini tam yapamıyor. Çünkü oyları fazla olan galip geliyor.

Bunu sadece AKP için düşünmüyorum, ileride bir başka parti de bu konumda olabilir. Belirli bir kesimden oy alan partiler dolayısı ile seçmenin arzusunu yerine getiremiyorlar.

Bunun adına nasıl demokrasi denilebilinir? Dikta ve faşizmden ne farkı oluyor?

(Mutlaka seçim barajı kaldırılmalıdır.)

Anayasa hazırlayıcıları böyle bir olasılığı düşünmemişler mi acaba? Buna bir çözüm bulunamaz mı ilerisi için.

Yine canlı bombalar ortaya çıktı. Güvenlik güçlerimiz Allahtan yakalamışlar. Bir sürü patlayıcı madde yapılan baskınlar ile ele geçirilmiş. Böylece çok büyük felaketlerin önüne geçilmiş oldu. Tabi şimdilik.

Ben şu satırları yazdığım sıralar kim bilir bazı hainler, ne planlar hazırlamakla meşgullerdir. Allah hepimize sabırlar versin, aman ha! Hırslarımıza yenik düşmeyelim. Düşmanlarımızın istedikleri de bu zaten. Evel Allah bunu el birliği ile atlatacağız ve de atlatmalıyız. Çünkü biz bir milletiz.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..