Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Eylül '14

 
Kategori
Deneme
 

Sadeliği tercih eden basit insandır ya da ruhu fırtınalardan yorulmuştur

Sadeliği tercih eden basit insandır ya da ruhu fırtınalardan yorulmuştur
 

Giyside, hayatta ya da başka şeyde sadeliği tercih edenleri anlamak mümkün değil. Hayatın, dünyanın onca rengi, deseni varken sen tut renksiz, desensiz, dümdüz yaşa!

Herkesin tercih hakkı var ama ben bu tür insanları müthiş eleştiriyorum yani! Üstelik beğenmiyorum, basit buluyorum. Sadelik bana göre kişinin içinin temiz/pak olduğuna inandırmaya çalışmasıdır; ama ikna edici olmuyor işte. Temizlik/paklık içsel bir olay ve samimiyetle ilgili. Yani ben sade renkte bir elbise giyeyim temiz ve pak görüneyim diyemiyorsunuz. Elbiseyle şunla bunla olmaz bu.

Geriye bu insanların dünyayı algılayamamaları kalıyor. Valla şöyle bir bakıyorsunuz doğa rengârenk, her yer pırıl pırıl. Ve siz doğanın parçasısınız. Renksiz, desensiz, dümdüz hayatınızla gül bahçelerinde iğreti duruyorsunuz. Dağlarda ceylanların dikkatini çekmiyorsunuz.

Modacıların zihniyeti de beş kuruş etmez. Dikkat ediyor musunuz hiçbir kadın giydiği elbise nedeniyle güzel değil; hep kendi güzelliği ön planda. Neye yaradı! Eğer moda bir giyimden bahsediyorsak önce elbiseyi görmeliyiz. Güzel bir kadına elbise giydiriyorlar, herkes bakar tabi. Elbiseye değil ki kadına bakıyorlar. Yani sonuçta elbise beş para etmez. İddialıysan yaşlı-çirkin birine giydir biz yine bakıyor muyuz bakalım; uyanıklar sizi!

Renklerin, çeşitlerin, desenlerin giyimde/yaşamda tablo gibi kullanılmayışı insanı sinir ediyor. Çabuk kirlenirmiş, kiri gösterirmiş. Hadi lan! Sabah giy, akşam yıka! Bu algı noksanlığı, basitlik insanların bilinçsizliğinden kaynaklanıyor. Şaziment karısı açmış sütunları kalçaya kadar ama ben bacaklarını göremiyorum. Çünkü çorabı bacak, eteği bacak hatta ayakkabıları bile bacak. Çek kırmızının kızılını ya da mavinin masmavisini her örtünüş açılışta kalbimiz yerinden oynasın, rüzgâra dua edelim!

Ben bir sade dondurmayı severim; bir de sağlık nedeniyle sade kahve… Sade insanları görünce rahatsız oluyorum ya! Ne kadar basitler Allahım Allahım! Neymiş, haklarında iyi düşünürmüşüz, fındık kırmayı sevmezlermiş. İyi de ağam, ister istemez yolumuz düşüyor bahçenize uğruyoruz. Ne gözlerinizde fazladan bir ışık/pırıltı ne sözlerinizde tatlı bir nağme ve dahi üzerinizde çizgisi bile olmayan kefen gibi elbise.

Ben bunu iki şekilde yorumluyorum: Basit bir kişilik. Böyle daha güzel olacağına inanıyor. Sen esasta melek misin ki ona benzemeye çalışıyorsun. Sade sade gülümserken tebessümlerinden günah akıyor. İnsan kadar güzel ol yeter. Ama böyle seni fark edemiyoruz bile. Öyle süslen aklımızı karıştır ki kadınsan alıp gidelim, erkeksen varıp gidelim. Diğer ihtimal kendine güvensizlik ve psikolojik travma.

Kırmızı giymek yürek ister! Her kadın kırmızı giyemez. İçini dolduramayacağını düşünür. Aslında yanlış. Kadın her haliyle kırmızıdan fazla olarak yaratılmıştır. Aurası, aroması doğuştandır. Bu tür cesaretsiz kadınların kafasında sorun vardır. Ya da şu bitli sakallı dervişlerin üfürdüğü “iyilik/doğruluk” hastalığına tutulmuşlardır. Senin sütun gibi bacakların olsun, hiçkimse farkına bile varmasın. Yazık, acıyorum onlara! Yaşamın hası renkli hayattır, ressam tablosu gibi olmalısınız. Yok, kirlenirmiş, yok kullanışlı değilmiş falan filan sözde akıllı güdüklerin akılsız fetvaları… Ya siz Korkut’u dinlesenize! Bu adamlar size hayatı zehir ediyor! Hayat hakkında bir şey bilmiyorlar. Hayat bir görsel resitaldir. İnsanlar baş döndürücü görüntü ve davranışlarıyla bu sonsuz panayırdan rüzgâr gibi geçerler!

Ruhu fırtınalardan yorulmuş onun için sadeliği/sessizliği tercih ediyor diyeceğim ama Rüzgâr Gibi Geçti’de Skarlet mi oldunuz ki… Anam öldü ağlak, babam geldi hoş geldi… Ne hayatınız var ki sizin travması olsun; okyanuslara mı açıldınız ki liman gereksin…
 

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..