Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '08

 
Kategori
Kültür Turizmi
 

Safranbolu' daydım

Safranbolu' daydım
 

Fotoğraf:Gülcan Şahin


Safranbolu’ya ait hafızamdaki ilk kayıt, bir kartpostala dair.

Çocuk yaşlarımda, komşumuzun evinde gördüğüm, diz boyu karla örtülü sokak ve eski bir evden ibaret siyah beyaz bir kartpostal...

Bizim evdeki renkli kartpostallara, yurtdışından gönderilen sözde üç boyutlu, sağa sola hareket ettirildiğinde içindeki geminin de yüzdüğünü görmeye çalıştığımız plastik kartlara ya da içinden katlanmış gül çıkan tebrik kartlarına hiç benzemiyordu.

Unutulmayı kabullenmiş kimsesiz yaşlılar gibi gelmişti bana o siyah beyaz kartpostaldaki ev... Hüzünlü ve sanki biraz boynu büküktü...

Çekingen bir ifadeyle sormuştum, komşumuzun oğluna, “ Burası neresi?” diye.

O da bana bilgiç bir edayla, “ Burası Safranbolu. Bizim köye giderken buradan geçeriz biz. Buralara hiç benzemez, bizim köye de.” demişti.

Sonraları, Safranbolu denildiğinde; aklıma hep o kartpostal ve komşumuzun oğlunun söyledikleri gelirdi.

Hafta sonu kızım ve işyerinden arkadaşlarımla ve beraber Safranbolu’ daydık.

Rehberimizin verdiği bilgiler doğrultusunda kendine has mimari tarzla yapılmış evleri inceledik. Özellikle evlerin tavanlarındaki tahta işleme örneklerinin yapan ustanın ruh ve beden durumuna göre şekillendiğini öğrendiğimiz de çok şaşırdık. Kimi tavanlarda yıldız, güneş, çiçek motivleri işlenmişken, bazı tavanlarda gerçekten baklava tepsileri işlenmişti.

Çarşının içinden geçerken, kendimizi yüzyıllar öncesinde yaşıyormuş gibi hissettik.

Evlerin kapılarındaki tokmakların büyüklüğünün, kapıya gelip tokmağı vuran kişinin cinsiyetini haber verdiğini, Yörük köyünde evlerin dış kapı kilitlerinin üzerine dolanan iplerin, kapıya gelen konuğa, ev sahibinin evden ne kadar uzakta olduğunu ve ne zaman dönebileceğinin bilgisini verdiğini öğrendik. İnsanların birbirine güvenmesinin getirdiği konforu ne kadar özlediğimizi farkettik.

Bol bol lokum yedik, dayanamadık kutu kutu evimize, iş yerimize de getirdik. Mantar, ceviz, dut kurusu, erik pestili, su kabağı ve tahta işçiliğinin güzel örneklerinden hediyeler aldık.

İncekaya Su Kemeri’ni, Bulak Mencilis Mağarası’nı da gezdik.

Daracık sokakları dolaşırken, gözüm hep o kartpostaldaki evi ve sokağı aradı... Sanki o evi bulursam, yitik bir parçamı da bulacaktım...

O evi şimdilik bulamadım...

Bir daha ve sadece o evi bulmak için gideceğim.

Ayşegül Tekfidan

Kasım 2008

 
Toplam blog
: 35
: 913
Kayıt tarihi
: 11.07.07
 
 

1964 yılında Güneş Akrep burcundayken İstanbul'da doğmuşum. Aslen Balkan kökenliyim. İ.Ü. SBF Kamu Y..